CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi konuşmalarında zaman zaman kullandığı ve en son olarak da Saadet Partisi’nin iftar yemeğinde Rahmetli Erbakan Hocamızı yâd ederek O’na atfen “Hak geldi batıl zail oldu” sözünü tekrar kendisinin ağzından dinledik.
İsra Suresi 81. ayeti olan; “Hak geldi batıl zail oldu” ifadesi Müslümanların Allah kelamı olması hasebiyle yaşantılarında, hal hareket ve sözleri için bir mihenk taşı mesabesinde kurumsallaşmış önemli bir hayat düsturudur.
Rahmetli Erbakan Hocamızın verdiği siyasi mücadelesinde ser levhası olarak başucuna asmış olduğu “Hak geldi batıl zail oldu” ayeti kerimesi slogandan öte insanlık nizamının temel taşlarının başında gelmektedir.
Bizler rahmetli Erbakan Hocamızın verdiği siyasi mücadelede; Osmanlıda dahil son yüz elli yıldır bu ülkede devlet otoritesini kullanan sistemin sahibi zihniyetin “Batıl” olduğunu söyledik, istemeye istemeye yaşayarak gördük ve biliyoruz. Rahmetli Erbakan Hocamızın liderliğinde verdiğimiz siyasal mücadelemizin amacı ise devlet otoritesinin “Hak” nizama kavuşturulması gerektiğini, bin yıllık tarihi geçmişimizin üzerimize yüklediği bir görev olarak hep savunduk ve bu günlere geldik.
Son yirmi yıldır bu ülkede devlet otoritesi, Erbakan Hocamızın rahle-i tedrisatından geçmiş olan Recep Tayyip Erdoğan liderliği ile yönetilmektedir. Hem de kapitalist metaryalist ideolojinin ülkemize yerleşmesine vesile olan CHP zihniyetinin yasalara kaydettiği yazılı metinlerin varlığı duruyor olduğu halde!.. Ne gariptir ki bize göre batıl olan vahşet medeniyetinin içimizde ki temsilciliğini yapan bu zihniyetin günümüz baş aktörü Kemal Kılıçdaroğlu’nun aynı ayeti kerimeyi siyasi konuşmalarında kullanmaktadır. Yani zımnen mevcut Erdoğan iktidarını ve temsil ettiği siyasi cenahı “Batıl” kendilerini “Hak” olarak lanse etmektedir.
“Hak geldi batıl zail oldu” ilahi mesajı kuru bir slogandan ibaret olmayıp insanlığın geçmiş tarihine de, bugününe de, geleceğine de hitap eden mana dolu ilahi bir mesajdır.
Bireysel olarak da toplumsal olarak da; günümüzde de geçmişte de ve gelecekte de yaşanılan her hal hareket ve sözün ya “Hak/Doğru” olduğu yada “Batıl/Yanlış” olduğu bir gerçektir. Yani ömrü hayatı yanlışlıklarla, başarısızlıklarla dolu olan bir kişiye veya devlet yönetiminde bulunan bir topluluğa, bu ayeti kerime muvacehesinde “Hak” demek mümkün olabilir mi? Elbette her ne ise; ya haktır. Doğrudur. Ya da batıldır. Yanlıştır. Üçüncü bir şık olamaz. İnsanoğlu birey olarak da topluluğun üyesi olarak da günün her saatinde bu iki şıkla karşı karşıya bir yaşam sürdürmektedir.
Temsil etmiş olduğu zihniyet koskoca bir milleti paramparça etmiş, fakru zaruret içerisinde bırakmış, kalan küçük bir bakiyesinde de vahşet medeniyetinin kurucusu kapitalist materyalist zihniyetin taşoranlığını yapmak suretiyle şu son yirmi yıl öncesine kadar küresel karanlık odakların sömürgesi ve zihinsel işgaliyle geçirmiş bir ülkeyi Recep Tayyip Erdoğan devralmıştır. Kimse asla kusursuz ve hatasız olduğunu iddia edemez ancak seksen yıllık Cumhuriyet döneminde yapılan yanlışlar, hatalar ve kusurların yanında Ak Parti iktidarının döneminde yapılanlar “devede kulak” kalır. Bu siyasal sürece baktığımızda yirmi yılda milletin refaha kavuşması, devletin güçlenmesi gözle görülür ve hissedilir şekilde artmıştır. Halbuki seksen yıllık süreçte ki kalkınma ve güçlenme, yirmi yıllık Ak Parti döneminden daha fazla olması gerekirken tam tersi olmuştur. İşte bu yüzdendir ki millet çoğunluğu yirmi yıldır iktidarda Recep Tayyip Erdoğan’ı bırakmamıştır. Adama demezler mi; Osmanlı’nın son dönemi de dahil yüz yıldır devlet otoritesini elinde bulunduran senin temsil ettiğin zihniyetin devlet idaresi batıldır. Yanlıştır. Hak olan ortada müşahhas icraatlarla dolu olan yirmi yıllık Erdoğan iktidarıdır. Yüz yıllık batıl sürecin içerisinde örneklemeyi biraz daha şahsileştirelim. Kemal Kılıçdaroğlu olarak bazı konuşmalarında zikrettiği üzere devletin en üst memurluk görevlerinde bulundu. Genel müdürlük seviyesine kadar yükseldi. O günkü şartlarda ve imkanlar ölçüsünde millet menfaatine yetkilisi bulunduğu kurumda ne gibi hak/doğru/iyileştirme gibi icraatlarda bulundu acaba? Üst düzey görevli olduğu kurumun kifayetsizlikleri henüz daha hafızalarımızdan silinmiş değildir. Ehliyetin ve liyakatın yetersiz idiyse neden o makamı meşgul ettin? Devlet kapısı rızık kapısı değildir. Devlet kapısı hizmet ve eser üretme kapısıdır. Görevini terk etseydiniz. İhtimal ki kuruma doğru işler yapabilecek katkı sunabilecek başka liyakatli kişilerin gelmesi mümkün olurdu. Bırakınız makamı ter ketmeyi, makamda bulunduğunuz sürece devlet kurumlarını torpille liyakatsiz ve ehliyetsiz kişilerle doldurdunuz. Ama Recep Tayyip Erdoğan’ın geçmişine baktığımızda; İstanbul Belediye Başkanlığından başlamak üzere üstlendiği görevleri hakkıyla yerine getirmiş her günü millete ve devlete eser ve hizmet üretmekle geçirmiştir.
Şimdi insani, vicdani ve ahlaki veya her ne açıdan kıyaslama yaparsak yapalım Kemal Kılıçdaroğlu ve R. Tayyip Erdoğan arasında “hak ve batıl“ diye ifade ettiğimiz kavramlar açısından mihenk taşına vurduğumuzda hangisine “Hak” hangisine “Batıl” dememiz lazımdır? Okuyucularımın vicdanına havale ediyorum.
Fehmi YAĞLI
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…