Dinî kültürümüzde kitap denilince insanların aklına “Kur’an” gelmekte, zaman zaman bazı vaizlerin de “kâinat kitabı”n dan söz ettikleri görülmektedir. Kur’an’da kâinatla ilgili bazı bilgiler yer alsa da, “kâinat kitabı” ifadesi yer almaz. Buna karşılık vahye dayalı kutsal kitaplarla birlikte bir başka kitaptan da söz edildiği görülür. Bu da, her insanın yanı başında bulunan ve bütün davranışlarını gözetleyen “kirâmen kâtibîn” isimli meleklerin kaydettikleri kitaptır. Nitekim Kur’an’da bu kitapla ilgili şu ifadeler yer alır:
“İnsanı Biz yarattık. Bu sebeple nefsinin ona ne gibi vesvesler verdiğini de biliriz. Çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız. Onun sağında ve solunda bekleyen, yaptıklarını bir bir kaydeden iki melek vardır.”[1]
“Biliniz ki, yanınızda gözcü melekler var. Bunlar çok değerli yazıcı meleklerdir. Onlar yaptığınız her şeyi bilmekte/kaydetmektedir”[2]
“Biz insanın, kendi eliyle yaptığı iyi-kötü bütün işlerini boynuna ( bir halka gibi) asarız. Kıyamet günü ise onun bütün amellerinin yazıldığı kitabı açılmış olarak önüne koyarız. Ona ‘Şimdi kitabını oku bakalım, bugün hesabını kendi kendine göreceksin’ denilecektir” [3]
“ O gün herkesin kitabı/amel defteri, ortaya konacaktır. O zaman sen günahkarların, o kitapta yazılanlardan dehşete düştüklerini ve şöyle dediklerini göreceksin: ‘ Eyvah bize! Bu nasıl bir kitap ki küçük büyük hiçbir şey eksik bırakılmamış, ne varsa hepsini kaydedilmiş’. Evet onlar dünyada iken yaptıkları her şeyin o kitapta mevcut olduklarını görecekler. Fakat şunu da bil ki Rabbin kimseye haksızlık etmeyecektir”[4]
“Kirâmen kâtibîn” ifadesi, “yazan, kayda geçiren” anlamındaki “kâtib” kelimesini çoğulu ile; “iyi, dürüst ve değerli” anlamındaki “ kerîm” kelimesinin çoğulundan oluşan bir terkiptir ve “değerli yazıcılar” anlamına gelmektedir. Yukarıda zikrettiğimiz ilk ayette de belirtildiği gibi, her insanın biri sağında, diğeri solunda iki melek bulunur. Bu iki melek, insanın her davranışını kaydeder. Neye ve nasıl kaydettikleri ise meçhulümüzdür. Zira Kur’an’da bu konuda her hangi bir bilgi yer almamaktadır. Meleklerin kaydettikleri şeyin adı, Kur’an’da “kitap” olarak zikredilse de toplumumuzda kitap yerine “amel defteri” tanımı, daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte günümüzde gelişen yeni teknoloji ürünlerinin, bize bu kaydetme işini daha iyi algılama ve kavrama konusunda bir kolaylık sağladığı da söylenebilir.
Kur’an’da “Kim zerre kadar bir hayır işlerse onun karşılığını görecektir. Kim de zerre kadar bir kötülük işlerse onun karşılığını görecektir”[5] buyrulmaktadır. Bunun anlamı, ameller “zerre” miktarı da olsa, onun karşılığının ahirette mutlaka görüleceğidir. Bu da dünya hayatında bazı eşyaya ait ölçütün metre, bazı eşyaya ait ölçütün kilo, sıvı maddelere ait ölçütün ise litre ile oluşu gibi ahirette karşılığı verilecek olan amellere ait ölçütün de “zerre” olduğunu gösteriyor. Bu ölçütün zerre oluşu, ahirete inanan insanlar için daha çok önem arz ediyor. Zira her insan, ahirete inanmayabilir, nitekim yeryüzünde milyonlarca insanın ahirete inanmadığı da bilinmektedir. Bu nedenle ahirete inanmayan inanlar için, dünya hayatında böyle ölçütün anlamı ve önemi yoktur. Buna karşılık Müslümanlar için bu ölçüt, hem bu dünya da, hem de ahirette büyük önemi haizdir. Çünkü Müslüman, öldükten sonra dirilmeye ve ahirette yaptıklarının hesabını tek tek vereceğine inanan kişidir
Teorik olarak bu bilgiye sahip olsalar da kimi Müslüman, bu bilgisini bilinç haline dönüştüremediği için, bu dünyada sanki ahirette hesap vermeyecekmiş gibi bir davranışın içindedirler. Tıpkı “sigara öldürür” bilgisine sahip olduğu halde, içmeye devam eden insana bir gün doktoru “Ya sigara, ya ölüm” dediğinde, hakikatle yüzleştiği gibi, Müslüman da ahirette yaptıklarıyla yüzleşeceklerdir. Bu nedenle ahiret inancı, Müslümanın hayatında önemli bir yere sahiptir. Çünkü hesaba çekilme inancı, Müslümanı suç işlemekten ve günaha girmekten alıkoyan en önemli etkenler arasında yer alır. Fakat bu inancın etkin olabilmesi için, Müslümanın da böyle bir bilince sahip olması gerekir.
Atalarımız, “Yerin kulağı var” demişler. Bu söz, iki kişi arasında konuşulan gizli konuların dahi başkaları tarafından duyulabileceğini ve hiçbir şeyin gizli kalmayacağını, bu nedenle konuşmalarda daha dikkatli olunması gerektiğini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu atasözüyle ifade edilen duyarlılığı ne zaman Müslüman, yaptığı her şeyin ve söylediği her sözün “kirâmen kâtibîn” isimli melekler tarafından da kayıt edildiğini ve kaydedilen her şeyin de ahirette kendisine bir kitap olarak sunulacağını bilir ve bunun idrakinde olursa, işte o zaman ahirete iman, gerçek anlamıyla fonksiyonel olur. Aksi takdir de ahirete iman, dil ile söylenen, fakat eyleme geçirilmeyen bir sözden ibaret kalacaktır. Bu nedenle Allah Teâlâ, “İnsanı Biz yarattık. Bu sebeple nefsinin ona ne gibi vesvesler verdiğini de biliriz. Çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız. Onun sağında ve solunda bekleyen, yaptıklarını bir bir kaydeden iki melek vardır.”[6] buyurarak kullarını uyarmış ve onlardan böyle bir bilince ulaşmasını istemiştir.
Prof. Dr. Celal Kırca
[1] Kâf,50/16-17.
[2] İnfitâr, 82/10-12.
[3] İsrâ, 17/13-14.
[4] Kehf,18/49.
[5] Zilzâl,99/7-8.
[6] Kâf,50/16-17.