Yüce Allah, Hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Kıyamet sahnelerinden bahsederken bir “Kaçış”tan söz eder. “O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.” (80Abese:34-36). Herkesin başının derdine düştüğü, gözleri yerinden fırlatacak şekilde korku ve dehşet saçan bir gündür kıyamet…
“O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.” (80Abese:37). Çocuğunun ağlama sesini bile yakından tanıyan, bir çocuk ağlaması duyduğunda, feryatla kendini dışarıya atarak “Çocuğumun başına bir hal mi geldi” endişesiyle sesin geldiği tarafa son sürat koşan “anne şefkati”nin yerinde yeller esecektir kıyamette…
“Kıyamet vaktinin sarsıntısı müthiş bir şeydir! Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur…” (22Hac:1-2).
Evet, küçük bir kesitini verdiğimiz kıyamet günü, müthiş bir korku ve dehşetin hâkim olduğu bir gündür. Âdetâ bugün de kıyametin düşük dozlu korku ve dehşetini yaşıyor dünya… “Olası bir Koronavirüs’ü bulaştırırım” diye ziyaretine gelen çocuğunu doyasıya bağrına basamıyor, ondan uzak duruyor, gönül selamı ile yetiniyor anne-babalar… Sosyal hayat iyice felç oldu. Dost, arkadaş ve akraba ziyaretleri paydos edildi. Hafta sonu, kafanıza göre bir grup kurup piknik yapamıyorsunuz. İş yerinizde, kitle iletişim araçlarında, sokakta sosyal mesafeyi koruyarak ancak yer alabiliyorsunuz. Bazı ülkelerde sosyal mesafeyi korusanız bile üç kişiden fazla sokakta yürüyemiyorsunuz. Bazı ülkelerde de işlerinin gerektirdiği zorunluluk nedeniyle, izinli olanlar hariç, hiç sokağa çıkamazsınız.
Bütün bunlar hep o “Korku”dan. Yani ancak mikroskopla görülebilen o virüs “Bana bulaşır da hastalanırım, komaya girerim ve ölürüm” korkusundan. Tarihte biç bu kadar aciz kalmamıştı dünyalılar… Tarihin en modern, en süratli öldüren silahlarına sahip olmasına, teknolojide doruk noktada bulunmasına rağmen, o silahları devreye sokup cismi küçük ama cirmi büyük olan bu Korona illetini yok etmekten aciz durumda, kelepçesiz ve prangasız olarak evinde sinik durumda insanlık… Hâlbuki kısa bir zaman önce “Bizim önümüze kimsenin durmaya gücü yetmez” demişti dünya müstekbirlerinden Çin Başbakanı… Bir zamanlar titanik gemisini yaptıktan sonra okyanus sularına salıverirken “Bunu durdurmaya Tanrı’nın bile gücü yetmez” diyenler, kendi güçlerini Allah’ın gücünün üstünde görerek, güçlerine tapmışlardı. Ama daha ilk seferinde batarak okyanus sularında kaybolmasına engel olamamışlar, acizliklerinden elleri yanlarına düşmüştü. Allah ile güç yarışına girilmez. Eğer müstekbirlerin güç yarışı Allah’ın gücüne giderse anında müdahale eder ve onları yerin dibine çakar. Mühlet verir ihmal etmez ama onun da bir sınırı vardır ve icabında o zalimler, “Nasıl bir devrimle devrildiklerini” (Bak:Şuarâ:227) hemen görürler.
Yüce Allah, müstekbir mütecavizlerin cezasını hemen vermez. “Sakın Allah’ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma; gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir.” (14İbrahim:42) ayetinde beyan buyurduğu gibi ahirete erteler. Ama gücüne giden konularda da, ertelemeden hemen cezasını verir ve onlara acziyetlerini yaşatır. İşte dünyada dönen dolaplar, zulümler ve âdetâ Allah’la güç yarıştırmaların alıp başını gittiği günümüzde Yüce Allah “Kendinden başka güç ve kuvvet sahibi olmadığını ولا حول ولا قوة الا باالله”, güç gösterisinde bulunanların güçlerinin, O’nun gücü karşısında örümcek ağı değerinde olduğunu gösterdi. Görünmeyen Korona ordusunu devreye koyunca güç iddiasında bulunanlar betonların arkasına sığınmak zorunda kaldı. Acizliklerinden elleri ayaklarına dolaşır oldu. Âdetâ vatandaşına “Ne olur evinizde kalın, dışarı çıkmayın” diye yalvarır oldu. Bu çağrıya kulak vermeyenlere para cezası kesti. Hatta Nijerya, sokağa çıkma yasağını ihlal edenlerden 18 kişiyi, Kenya 12 kişiyi öldürdü.
Yani dünya korkudan paniğe kapıldı. Bu Korona görülebilir şekilde olsaydı, dünyaya nizam vermeye kalkan zalim güçler, bütün uçaksavarlarını, misket ve varil bombalarını, biyolojik ve kimyasal silahlarını devreye sokarak anında yok etme operasyonu çekerlerdi. Şimdi tıp elemanlarına “Aman biran önce aşısını bulun” anonsu geçtiler. Şu anda Korona aşısı için ilgili tıp uzmanları laboratuvarlarına kapanarak harıl harıl aşı bulmaya çalışmaktadırlar.
Biz inanıyoruz ki Allah “Her güçlükten sonra bir kolaylığın geleceğini” (Bak: İnşirah:5-6) vaadediyor. Bir gün bu günler de geçecek. Normale döneceğiz inşallah. Mabetlerden sürgünümüz sona erecektir. Diğerlerini boş verin de Müslümanlar olarak dersimizi almış olarak mı geleceğe yürüyeceğiz? İşte orası düşündürücü…
Âdetâ kıyametin düşük dozlu korkusunu, dünyaca yaşadığımız şu günlerde oğlumuzdan, kızımızdan, yakın ve uzak akrabalarımızdan, komşularımızdan kaçtığımız bu tablo, zihnimizde yer eder de gerçek kıyamet için hazırlanmamıza katkı verir mi acaba!
Sonuç olarak deriz ki; teknolojik olarak ne kadar güçlü olursak olalım, uzaya hâkim olma projeleri geliştirsek geliştirelim, biz insanlar Allah karşısında çok aciziz. Şu anda her türlü imkâna rağmen bu aczi yaşıyoruz. Öyleyse haddimizi bilerek, O’na karşı kulluk sorumluluğumuzun şuuruna erip “Gözleri yerinden fırlatan” gerçek korkunun yaşanacağı kıyamet günü için hazırlık yapalım. Kıyamet korkusunun küçük bir provası olan Korona salgınından dolayı dünyanın ayağa kalktığı bu korku bize ders olsun inşallah.
Musab SEYİTHAN