Söz ve mâna olarak Allah’ın Kitabı olan ve vahiy yoluyla Peygamberimizin kalbine indirilmiş olup orijinalitesini ihtişamla koruyan Kur’ân’a göre kız çocuğu akıllı da olsa ergenliği öncesinde evlendirilemez.
Geleneksel kültürümüzde onaylanan, görsel-yazılı medyada “Çocuk Gelinler” manşetleriyle yer verilerek gündeme getirilen, filmlere konu edilen ve daha da acısı yurt içi ve dışında İslâm’a saldırı vesilesi kılınan, bu mevzuya açıklık getirme gereğini duyuyoruz.
Bu arada açıklamalarımıza başlamadan önce İslam karşıtları tarafından yeniden gündeme getirilen Peygamberimizin eşi Hz. Âişe’nin onunla evlenirken yaşının dokuz mu yoksa on sekiz mi olduğu şeklindeki tartışmanın anlamsız olduğuna değinmiş olalım. Çünkü açıklamalarımızdan anlaşılacağı üzere evlilik için gerekli olan kadının ergin yani adet görmesi ve evlilik sorumluluğunu taşıyacak şekilde rüşd sahibi olmasıdır. Peygamberimiz de bütün uygulamalarını Kurân’a göre yaptığına göre Hz Âişe de evlenirken ergin ve de rüşd sahibiydi.
a.) Kur’ân-ı Kerîm’de, evlenilerek cinsel ilişkiye girilebilecek olan kadınlar için, yetişkin kadınlar anlamına “en-Nisâ” sözcüğü kullanılmakta ve onlar için ekin bitirici tarla benzetmesi yapılmaktadır. (Nisâ 3,4; Bakara 222)
Ekin bitirici tarla olabilmek için adet görme –yumurta üretme anlamına ergin olmak gerekir. Evli kadın anlamına da Hz. Nûh’un ve Hz.Lût’un eşlerinde örneklendiği üzere “en-Nisâ” kelimesinin tekili olan “İmreetün” kullanılmaktadır. (Tahrim 10, 11) Ayrıca evlenilecek “en-Nisa”nın beğenilecek ölçüde hoş olması da öğütlenmektedir ki kadın olarak beğenilme ve erkekler olarak beğenme de ancak yetişkinler için söz konusudur. (Nisa 3)
b.) Hür veya esir, Müslüman veya gayr-ı müslim nikâhlanılabilecek kadınlara ilişkin olarak ancak iradeli yetişkinler için düşünülebilecek olan “Allah’a ortak koşmama ve Muhsan olma/namuslu olma” şartı getirilmektedir. (Bakara 220; Nisâ 24, 25 ; Mâide 5)
Ergin olmayanlar için iradeli yetişkinlik düşünülemez. Bir diğer anlatımla yetişkin olmayan kişiler için imanlı ve namuslu olma söz konusu edilemez.
c.) Kur’ân, evlendirilecek olan kişiler için kocasız kadın veya kadınsız erkek anlamına “el-Eyama” sözcüğünü kullanmaktadır. (Nûr 32: Rağib Müfredat Eyyim…) Kocasızlık veya kadınsızlık ise erginler için söz konusudur.
d.) Kur’ân, erkek ve kız yetimlere mallarını verebilmek için ergenlik olan el-Nikâh’a erilmesini ve ayrıca ruhsal olgunluk olan Rüşd’ün aranmasını öğütlemekte/emretmektedir.
Nisâ sûresinin 6.âyetinde şöyle buyrulur:
“Yönetiminiz altındaki yetimleri ergenlik çağına erişinceye (el-Nikâh) kadar deneyin, Eğer onlarda kendileri ve mallarını yönetebilecek bir olgunluk görürseniz (Rüşd) geciktirmeksizin mallarını onlara teslim edin…”
Malın teslim alınması için gerekli olan ergenliği içeren Rüşd’ün, mehir alıp vermeyi ve cinsel ilişkiyi içeren evlilik için daha bir gerekeceği açıktır. Ergenlik doğrudan rüşdü gerektirmese de rüşd ergenliği gerektirir.
e.) Kur’ân’da erkeğin kadına mal-para olarak mehir vermesi, kadının da -evleneceği erkek tarafından- kendisine bir hak olarak verilmesi gereken mehirin miktarını, sözleşme sonrasında azaltabileceği bildirilmektedir:
“…Mehir belirlendikten sonra onu aranızda karşılıklı rıza ile artırıp eksiltmenizden ötürü günaha girmiş olmazsınız…” (Nisâ 4/6,24)
İslâm Hukuku’nda mehir verme-alma türü geçerli parasal tasarruflar ise ancak Rüşde ererek olgunlaşmış yetişkin kadınlar için düşünülebilir.
f.) Yetişkin olmayan kız çocuklarının evlendirilemeyeceğine ilişkin bir delilimiz de Kur’ân’ın (Talâk 4) boşanma sonrası bekleme süresini, âdet gören kadınlar için üç âdet dönemi (Bakara 2/228), âdetten kesilen ve hiç âdet görmeyen kadınlar için üç ay, gebeler için doğum yapıncaya kadar geçecek süre olarak belirlemesi, daha açık bir anlatımla ergenlik sonrası ile irtibatlandırmasıdır.
Talâk sûresinin 4.âyetinde şöyle buyrulur:
“Durumları hakkında tereddüt geçireceğiniz âdetten kesilmiş kadınlarla âdet görmeyen kadınların iddet (bekleme) süresi üç aydır. Gebe kadınların bekleme süreleri ise doğum yapmalarıyla sona erer. Allah, koyduğu (boşanma ilgili yasaları dahil) buyruklarına aykırılıktan korunanların işlerini kolaylaştırır.”
Burada öneminden ötürü Talak/Boşanma sûresinin 4. âyetinin yanlış olarak anlamlandırılan “Lem yehızn/âdet görmeyen” kadınlar ifadesinden hareketle ergenliğe ermemiş kız çocukları ile “ilişki içeren evlilikler yapılabileceği şeklindeki görüşlerin Kur’ân’a aykırılığına değinmek gereğini duyuyoruz.
Üstelik bu âyetin âdet görmeyen ve ruhsal gelişimini tamamlayamayan kız çocuklarının evlendirilemeyeceği konusunda delilimiz olduğuna açıklık getirmek istiyoruz.
Boşa(n)ma konusuyla ilgili bu âyette (Lem yehızn) ifadesiyle sözü edilen kadınlar, henüz âdet görmeyen kadınlar değil, değişik fizyolojik nedenlerle âdet görmeyen kadınlardır. “Henüz âdet görmeyen kadınlar” anlamı verilebilseydi, boşanmalarından söz edilen çocuk kadınların evlilikleri de onaylanmış olurdu.
Bu âyette ergenlik öncesi kız çocukları için kullanılamayacak olan âdet görme fiili (Lem yehızn) kullanılmaktadır.
“Lem yehızn”, ‘Lem’ edatı sebebiyle mazi anlamına gelen ve olumsuzluk ifade eden “fiili muzari cehdi mutlak” kipi olup çeşitli nedenlerle hiç âdet görmemiş kadınlar anlamındadır. Eğer “lem yehızn” ifadesi, “henüz” mânasına gelen “Lemmâ” ile “Lemmâ yehızn” şeklinde gelseydi, “henüz âdet görmeyen kadınlar” şeklinde bir anlam verilebilirdi. Böylece ergenlik öncesi küçük çocukların ilişkiye girilecek şekilde evlendirilebileceklerine delil getirilebilirdi. Ama böyle gelmedi.
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ