İnsanlıkta büyük dampink/düşüş ve bitiş… Meydanı boş bulan İsrail, soykırım yapıyor. Bebek-çocuk, kadın-erkek, yaşlı-genç demeden ölümün binbir türüyle, nerede, ne bulduysa katlediyor. Allah aşkına söyleyin bana, bir şehir değil; bir ilçe kadar yere/Gazze’ye bir günde 450-500 sorti yaparak jetler havadan, tanklar karadan, gemiler denizden ve hedef gözetmeden bu kadar bomba yağdırılır mı?
“Belki tek bir düşman olabilir!!!” hayaliyle binlerce insanın üzerine, bu kadar orantısız bir güçle ve hınçla bomba atılır mı? Tam bir aydır atılıyorsa bunun adına KÖR TERÖRİZM’i denir, yapana da KÖR TERÖRİST…
Ölü-yaralı her gün BİN ZAYİÂT. Ve bunun yarısı bebek ve çocuk. Buna can dayanır mı? Ne gündüzümde moral, ne gecemde uyku kaldı. Yat yatabilirsen, yaşa yaşayabilirsen. “Gazze’de çocuk olmak, yaşamadan ölmektir. Filistinli biz çocuklar, büyümeyiz, büyüyemeyiz. Her an vurulabiliriz; yolda yürürken, okula giderken ölebiliriz. Hatta okul mezarımız olabilir.” çığlıkları arasında uyu uyuyabilirsen, yaşa yaşayabilirsen…
Bir de İsrail devleti sözcüsü çıkmış: “Evet bebekleri de çocukları da öldürüyoruz. Zaten büyüyünce terörist olmayacaklar mı?” demez mi? Ölür müsün, öldürür müsün? Bu nasıl bir yamuk bakış, nasıl bir akıl tutulması, hem de ölüme öldürmeye şartlanmış bir kafa???Ne kafası? insanlığın başına bela bir çakma tanrı. Bebeklerin kara talihini, zalım kaderini, sözde alın yazısını yazan-çizen sahte tanrı. Çok inat, o kadar da korkak ve zavallı bir tanrı(!) ne merhameti, vicdanı var, ne de dur’dan ve çüşş’den anlayan aklı.
İnsan olsa Alemlerin Rabbinden gelen uyarıya kulak verir, söz dinlerdi. “واذا الموئودة سئلت باي ذنب قتلت = Diri diri öldürülen o kız çocuğuna “Hangi günahından dolayı öldürüldün?” diye sorulduğunda (o zalimlerin hali nice olur?)”(Tekvir,81/8-9)
Evet cahiliye kafası da tıpkı İsrail tanrılığı gibi çalışıyordu; “ nasıl olsa büyüyünce ahlaksız-namussuz olacak, öldür gitsin” diyordu. Ey müşrik cahiliye kafası! o masum kız çocuklarını taciz edecek, iğfal edecek yine siz değil miydiniz? Ey cahiliye tanrısı İsrail kafası! o bebeleri, çocukları büyüyünce terörizme iten, zorlayan, mahkum eden,senin zulmün, senin vahşetin, senin soykırımın değil mi? Unutma! her zulüm mukabil düşmanını yaratır.
Bugün Gazze’de akan gözyaşları, şehit düşen yavruların bedenlerini guslederken ve bu acıları, canlı canlı İsrail bombardımanı altında yaşarken on yaşındaki o kız çocuğunun ağzından dökülen kurşun gibi sözler, dualar bir gün dönüp seni vuracak seni ey İsrail! “ keşke onlarla beraber ben de gitseydim!” diyen, Ölümden korkma yerine, ölümü özleyen bu çocuklar, senin korkulu rüyaların, başının belaları olacak. Çünkü nefret eken nefret biçer. Kin besleyen, kin kusar ve kininde boğulur gider.
Oysa daha ölümün ne olduğunu bilmeyen bu çocuklar, sayende ölümü çocukça yaşıyorlar. Gerçekte bir çocuğun eline diken batsa bütün dünya yanmalı, yüzü kızarmalı ve insanlığından utanmalı değil miydi?
Vay anasına be! bizler ölümü gözümüzde nasıl da büyütmüşüz. Meğerse ölüm, Gazze’de çocuk oyuncağı kadar sıradan bir şey… Tabi adı bile konulmadan, ölüm tarihi yazılan bu bebeler, Gazze’de tesbih taneleri gibi sıralanmış yatıyor; bizse bakıyoruz, müslümanlar bakıyor ve dünya bakıyor. Ama gören gözler değil; gönül imiş, vicdan imiş, insanlık imiş. İnsanlık ölmüş, vicdan ve gönül kör olduysa kim neyi, nasıl görecek?(Hac, 22/46)
Vur israil vur! Senin de gözün gönlün kör, insaniyetin bitik. Bu kör dövüşüyle namın yürüsün; EY KÖR TERÖRİST!…
Nuri Çalışkan