Korona kriziyle birlikte medyada yarı bilimsel yeni bir akım türedi. Bunlar istatistiksel ve matematiksel incelemeler sayesinde Korona krizinin ne zaman yavaşlayıp ne zaman biteceğini hesaplayan, bazen akademisyen bazen de meraklı insanlar.
Bunların düşüncesine göre kriz bir düzenliliğe, bir modele bağlı gelişiyor. Bu da bir matematik formüle bağlı bir eğri. Onlar çok sayıda veriyi görünce bunlardan mutlaka akıllı ve açıklayıcı bir sonuç çıkaracaklarına inanıyorlar. Onlara göre krizin en yüksek noktayı görüp inişe geçeceği bir gün var. Bu güne pik diyorlar, piki gördük diyorlar. İngilizce zirve anlamındaki peek kelimesinin Korona krizi sürümü. Deprem günlerindeki lügata giren artçı öncü kelimeleri gibi. Bir de krizin sona ereceği, mutlu hayatların dönecekleri bir nihai gün olduğunu düşünüyorlar.
Bu yaklaşım tamamen temelsiz. Faize dayalı ve her devirde ulusların parasını götürmeye dayalı küresel bankacılık modelini doğa yasası zanneden ekonominin sabah program yorumculuğu müessesesi gibi yarı bilimsel hava içinde eğrilere bakarak konuşan her şey kontrol altındaymış izlenimi veren ama işin temelini idraktan yoksunluğa dayalı bol bol özel terim kullanan, ana konuyu açıklayamayan, televizyon eğlencesine özgü bir düşünce tarzı. Akılcı değil. Kendileri inanıyor. Bu nedenle hemen her gün yanıldık ama şu nedenle yanıldık savunmalarını gerektiriyor.
Matematiksel analizlerin olması için şu ikisinden biri gerekir: ya veriler güvenilir ve tutarlı olur ya da işin tam olarak nasıl gerçekleştiğine yönelik elimizde bir model olur. Model, işin çalışma biçiminin basit açıklamasıdır. Ancak Korona’da her iki unsur da elimizde yok. Dolayısıyla matematik analizler yapıp televizyonlarda bu iş şu gün bitiyor kehanetlerini savurmak teknisyen bir zihnin bilimsel düşünce temellerinde kavram kargaşası yaşadığının samimi bir göstergesi.
Önce verilere bakalım. Sayılar muğlak, sadece kaba bir fikir veriyor. Öneğin Türkiye’de bir kişiye birden çok test olduğu da akılda tutulursa henüz yüz kişiden birine bile test yapılmadı. Bazı ülkelerde bu oran binde birin altında. Testler önce elit kesimlere uygulanıyor, temsil niteliği yok. Kullanılan test kitleri şüpheli. Ölen kişilerin Koronadan mı mevcut hastalıktan mı öldüğü net değil. Verilerde oynamalar olan ülkeler var. Ayrıca istemeden hatalar da yapılıyor. Terk edilmiş huzurevleri buluyorlar içinde herkes ölmüş. Kırsalda hastalar yaşlılar ölmüş, gömülmüş, Korona morona kimse bakmamış. İtalya’da, Fransa’da, Amerika’da ölümlerin sayısı net değil. Dahası bir uzman yayılması test pozitif sayısının 10 katıdır diyor, diğer uzman 2 katıdır diyor. Hiçbiri bilmiyor. Sayı verileri bize sadece devletteki test yapma bilgisini sağlıyor, onun dışında bir güvenilirliği yok.
Kısaca eldeki veriler bir analiz için güvenilir değil.
Bir model deseniz o da yok. Virüsün özelliklerini, bulaşma biçimlerini tam anlamış değiliz. Maskeler, mesafe, sıcaklık konusunda kaç kere görüş değişti, daha da değişir. Hastalık belirtileri konusunda net bir bilgide uzlaşmış değiliz. Ortalama bulaşma oranları net değil. Virüsün varyasyonları, farklı cinsleri ve bunların farklı özellikleri konusunda açık bir uzlaşma yok. Virüse karşı oluşan insan bağışıklığının ne kadar sürdüğü konusunda çok farklı görüşler var. Sürü Bağışıklığı dahil bütün varsayımları değiştiren tekrar tekrar bulaşma özelliği var. Var ama net de değil. Kısaca bu virüs konusunda hala net bir bilgimiz olmadığı için bir modelimiz de yok.
Nasıl işlediğine dair model oluşturdum diyen hayalci. Sayılar net bana durumu gösteriyor diyen de hayalci. Dolayısıyla ne verilere dayalı ne de modele dayalı analiz yapabiliriz.
Pekiyi mevcut pikçi analistler ne yapıyor? Onların yaptığı tıpkı babasının arabanın gaz pedalına basmasını görmeyen küçük çocuğun pencereden bakıp yaptığı gibi: babası gaza basınca arabanın hızlanıp gazdan çekince yavaşladığını bilmiyor, arabanın kendiliğinden gittiğini zannediyor. Ona göre bir düzenlilik bulmaya çalışıyor.
Korona grafikleri de babanın gaza basması gibi. Devlet önlemleri artırınca pandemi yavaşlar, çok artırınca çok yavaşlar. Devlet köklese, istisnasız herkes ev hapsinde kalacak, sokağa burnunu çıkarana vur emri verdim dese, bir ay sonra virüs Türkiye’de tamamen biter. Ama devlet ekonominin, borç ödeme dengesinin çökmemesi için önlemleri hafif hafif azaltmak zorunda, yani ayağını gazdan çekecek. Çeker çekmez, çarşı pazar açılır açılmaz artış hızlanacak, insanlar belirtilerle hastanelere koşacak.
Konu tamamen devlet önlemlerine bağlıdır. Tamamen gaza basarsa, bariyeri geçeni vurursa Çin gibi olur. Tamamen ayağını çekerse, İngiltere, Brezilya, Rusya, Belarus gibi olur. Ya da önlemleri hafif azaltınca Batı Avrupa’daki, İran’daki gibi azalmaktayken, yani ‘piki görmüşken’, yeniden artar.
Burada model yok. Pik yok. Ne zaman bitecek yok. Devlet önlemleri zorlayınca azalır, serbest bırakınca artar. Dolayısıyla Haziranın bilmemne günü biter gibi öneriler pedal bilmeyen çocuğun kafası gibidir.
Ayrıca diyelim ki Türkiye’de bitti. Güzel. Bu küresel dünyada virüs elbette yeniden sınırdan girecek, yeniden başlayacak. Yeniden eve kapanılacak. Yeniden pik yapacak. Yeniden ekonomi gerileyecek. Yeniden önlemler mecburen gevşetilecek. Bu böyle belki bir kaç sene sürecek.
Televizyonlarda bitti bitiyor pik mik diyen teknisyen yaklaşımlı bol havalı telejenik uzmanlarımız konuyu idrak etmiş değiller. Umut iyidir, metanet söylemi iyidir, müjde iyidir ama yalan vaadler halk bunun sahte umut olduğunu anlayınca yeise dönüşür.
Herkes anlasın, koronanın piki miki yok. Baba gazdan ayağını çekince iş eskiye dönüyor. Haziranda ada vapuru gibi sokağa topluca çık bak ne oluyor.
Bu iş uzun sürecek, dikkat ve emek isteyecek. Basitleştirmeyelim.
Prof. Dr. Kutluk ÖZGÜVEN
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…