Yeni Koronavirüs, SARS-CoV-2, COVID-19 ya da kısaca sadece Korona dediğimiz tehlikeli virüs salgının ilk çıktığı 9 Aralık ile 11 Mart arasında 90 gün ülkemizde testlerde görülmedi. Bu ülkemizde mutluluk oluştururken dünya çapında da Türkiye’nin aldığı önlemler konusunda ilgi uyandırdı.
Ancak ilk görüldüğü andan itibaren gelişen seyri bütün beklentileri ve önceki memnuniyetimizi bozacak şekilde gelişti. Mart ayı boyunca ülkemizde testi pozitif çıkan toplam sayısı 0, 0, 0, 0, 0, 0, 0, 0, 0, 0, 1, 1, 5, 6, 12, 18, 49, 98, 191, 359. Kısaca ikiye katlanıyor. Bu katlamalı seyir, İtalya tipi bir seyir.
Buna bakarak, 10 gün boyunca gördüğümüz bu düzenli ikiye katlanma özelliği devam ederse 20. günde dünyadaki diğer bütün ülkeleri geride bırakırız. 30. gündeyse neredeyse bütün ülke çapında hepimize bulaşabilir. Mayıs ayında da yaklaşık bir milyon vatandaşımızı yitiririz.
Kuşkusuz bu ikiye katlanma devam etmeyebilir de. Çünkü şu anki katlanmalar karantinadaki şüpheli durumlardan kaynaklanıyor olabilir. Karantinalar devam ederse bunların topluma bulaşma oranı azalabilir. Ancak bunun toplumumuzda özellikle büyük şehirlerde ve başta İstanbul’da hızla yayıldığını görmemiz lazım.
Bunda mutlaka devletin ve merkezi yönetimin yanında olmamız gerekmekte. Hem her önerileni harfiyen yerine getirmek hem de insanları bu önlemleri bozmaya yöneltecek, ‘hükümet mahsus bunu bulaştırdı, mahsus gizledi’ tarzı sinsi ve kurnaz aklı sıra muhalif fettoş komplo teorileri üretmemek gerekiyor. Önerileri harfiyen yerine getirmek ve merkezi yönetime güvenmek birliği sağlar, güveni sağlar ve savaşı kazanmamızı sağlar.
Salgının ilk çıktığı Çin ve ilk bulaşan Kore, Japonya, Singapur, Tayvan savaşı böyle kazanmakta. Çin’de artık yeni vaka çıkmıyor. Japonya, Tayvan ve Singapur durumu kontrol altına aldı. Güney Kore’de de ciddi bir denetim hali var.
Karantinadan kaçanlar, karantina barikatlarında polise saldıranlar, hastanelerde de doktora silah çekenler, insanları korkuya ve düzene karşı kışkırtanlar, bilinçli yalan haber üretenler, ev karantinalarını ihlal edenler ülkeyi tehdit etmektedir. Bunlara yönelik Olağanüstü Hal’in de ötesinde en ağır koşullarla Sıkıyönetim ya da eski adıyla Örfi İdare gelebilir. Savaşta düşmana yardım edenlerin sokaklarda infaz edileceği sıkıyönetim günleri gelebilir.
Medyada sorumsuzca konuşanların, devlet abartıyor, medya kar için kaşıyor, önlem almayın, biz zorla camide cemaat yaparız, bunlar hükümetin oyunu, aman ne olacak, devrimciye fırsat bu fırsat, devlete karşı direnin gibi yaklaşımlarını yayarak dolaylı yolla can kaybına neden olanlardan da bu öldürdükleri çaresiz insanların hesabı sorulabilir. Mesajları unutulmuyor, dikkat etsinler.
Prof. Dr. Kutluk ÖZGÜVEN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…