Bir Müslüman için ana gaye İslami çizgide yaşamak ve imanla can vererek ebedi mutluluğu sağlayıp Cennetle kucaklaşmaktır. Bir diğer anlatımla imanı korumak asıldır.
Taliban vesilesiyle gündeme getirilen el kesme cezası cehaletimiz sebebiyle imanınızı tehdit eder bir nitelik kazanmıştır. Aslında muhteşem olan bu cezanın inkârı ve ilkel görülmesi kişiyi kâfirlerden kılacağı için açıklanması aciliyet kazanmıştır. Bu sebeple 27 Eylül 2021 Pazartesi günü yayınladığımız yazımızla konuya dikkatleri çekmekle birlikte ayrıntılı bilgi vermeyi de üstlenmiştik. Bu sebeple yayını iki gün sürecek çalışmamızı sunuyoruz.
Rabbimizin bu konudaki buyruğu şöyledir:
“Hırsızlık eden erkeğin ve hırsızlık eden kadınının yapmış oldukları hırsızlığa karşılık, Allah’tan gelen caydırıcı bir ceza olarak, her ikisinin ellerini (bilekten) kesin. Allah karşı konulamaz güç sahibidir., yerli yerince hüküm verendir.
Hırsızlık zulmünü işledikten sonra tövbe edip, kendini ıslah eden hırsızın hiç şüphesiz Allah tövbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcıdır, çok acıyandır.” (Maide 538-39)
Kur’ân’a Kur’ân’ın İstediği Gibi İnanmanın Gereği
El Kesme Cezası
Kur’ân ve Sünnet’te özel ve özgün şartları içinde yapılan hırsızlığa verilecek “El Kesme” cezası adalet ve hatta merhamet yüklü caydırıcı muhteşem bir cezadır.
Bu ceza ancak İslâmî yaşam kurallarının bütünüyle egemen olduğu İslâm Toplumu’nda uygulanabilir. El kesme cezasının İslâm toplumun oluştuğu Medine döneminde Medenî Mâide sûresiyle verilmiş olması de değinilen bu gerçeğe işaret etmektedir.
Bu ceza mesela borca dayalı para ve faiz sisteminin hâkim olduğu,iiliklerine kadar sömürülerek halkı fakir düşürülmüş sosyal adalet yoksunu ülkelerde uygulanamaz. Çünkü İslâm dışı sistemlerin ve zaruri ihtiyaçların karşılanmasını engelleyen ekonomik krizlerin varlığı el kesme cezasını düşürücü ağır şüphedir. Peygamberimizin açıklamasına göre şüpheler cezaları düşürür. Allah şanını artırsın, O şöyle buyurur:
“Gücünüz ölçüsünde Müslümanlardan cezaları düşürünüz. Bir çıkış yolu bulursanız suçluyu bırakınız. Zira yargının afta yanılması cezada yanılmasında daha hayırlıdır.” (C.Sağîr İdreû…)
Bu sebeple Ülkemiz gibi seküler/laik ülkelerde el kesme cezasının uygulanması adalet değil zulüm olur. Nitekim Hz.Ömer de Halife olduğu önemde ekonomik kriz yaşanan bir yılda şartlar oluşmadığı ictihadı ile uygulamayı ertelemiştir. (Elmalılı, Mâide 38)
İslâm’n Bütünü Bilinmeden El Kesme Cezası Anlaşılamaz
İslâm Allah’a ve ölümle başlayacak Âhiret Hayatı ve sorgulamasına iman mıdır? Can ve mal dokunulmazlığı mıdır? Namaz, Oruç ve zekât mıdır? Faiz, rüşvet, zina, eşcinsellik ve zulüm yasakları mıdır? Adalet, merhamet ve barış ilkeleri ve de yardımlaşma düzeni midir? Kur’ân ve Sünnet ile belirlenmiş evlilik, boşanma ve mîras yasaları mıdır? Kasıtlı katil için af ve diyet/tazminat seçenekli ölüm cezası ve özel şartları içinde hırsıza verilebilecek el kesme cezası mıdır?
Soruları çoğaltabilir ve yüzlere iblağ edebiliriz.
İslâm Parça Değil Bütündür
İslâm bunların biri veya bir kaçı değil, bütünüdür. Erişilmez yücelikte ve serapa adalet ve merhamet olan da bütündür.
İslâm’a bütünlüğü içinde bakılmalıdır. Bütünlüğü oluşturan parçaların her biri bütünlük içinde değerlendirilmelidir. Mesela cezaî veya mirasa ilişkin herhangi bir İslâmî ilke veya yasa İslâm’ın bütünlüğü içinde değil de seküler bir mantıkla ve laik yaşam içinde ele alınırsa hakka /doğruya ulaşılamaz, -samimi olunsa bile-batılların karanlıklarında kalınır.
Hırsızlık Cezasını Modern Dünyaya Anlatmak Mümkün
Dünya ölçeğinde 26 zenginin 3.8 milyar insanın servetine denk zenginliğe sahip olduğu ve modern hırsızlıkların egemen olduğu karanlık dünyamızda İslâm ekonomisinin yüceliğini ve gereksinim olmaksızın korunan malı sahiplenmek için gizlice çalacak kişiye verilecek el kesme cezasını anlamak ve anlatmak mümkündür ve de kolaydır.
Bütün mesele İslâm’a bütünlüğü içinde bakabilmektir. Sosyal ve ekonomik açıdan bu bütünlüğe bakılabildiğinde görülebilecek hırsızlığı engelleyici yapıyı şöylece özetleyebiliriz.
Sosyal ve Ekonomi Zaviyesinden Bakıldığında İslâm
İslâm, Allah’ı bütün varlıkların yaratıcısı, maliki ve yasa koyucusu olarak gösterir. Her yükümlü kişinin kazanmasını görev kılar. Toplumu fakirleştirici ve ruhsal köleliğe düşürücü faiz, rüşvet, aldatma, emeği sömürü ve içki-kumar-fuhuş işletmeciliğini yasaklar. İsraf ve lüks harcamalarını sınırlar ve engeller. Yeni yatırımlara ve şirketleşmeye yönlendirir.
İslâm, yeterinden çok kazanabilenlerin mallarında zaruri ihtiyaçlarını karşılayamayanlar için ödenmesi gereken haklar belirler. Sosyal adaleti sağlayıcı ibâdet nitelikli ana toplum vergisi olan zekâtı toplum otoritesi aracılığı ile tahsil ve tevzi eder. Nafaka yükümlüğünü fakir akrabayı içine alacak şekilde genişletir.
İslâm, insanlık onurunu yüceltir. Can, mal ve ırz dokunulmazlığını korumayı ilkeleştirir. Malın değerini düşürücü mali entrikalara savaş açar. Malın korunmasını, uğrunda ölünebilir cennete götürücü şehitlik görür. Devleti fertlerin koruması ve garantörü kılar.
Böylesi gereksinimlerin karşılanabileceği sosyal adalet toplumunda kişilerin alın teri dökerek, zihni çaba harcayarak ve gözlemler yaparak elde ettiği ve koruma altına aldığı parayı/malı sahip olmak amacıyla çalmak yalnızca kişilere zulüm değil toplumsal düzene de dolaylı başkaldırıdır. Bu sebeple el kesme cezası ibret oluşturucu adil bir cezadır. Hırsızlık rûh ve bedenden oluşan insanın suçu/günahı olduğu için el kesme cezası insanı temsil edici eylem aracı olan ele uygulanır.
El, düşünce ürünü keşifler ve icadlar için de eylem aracıdır ve insanı temsil eder (Bak. Bakara 2/79; Fetih 26/10) Kesilen ele tıbbı gelişmiş toplumlarda yapay el takılabilir olması cezanın ibret olucu, caydırıcı ve utandırıcı niteliğini düşürmez.
Devam edecek
Ali Rıza DEMİRCAN