Kozmopolitlik, karışıklık ve karmaşıklık manasına gelen bir kelime. Özellikle kültür bakımından aynı cisten olmayan grup ve toplumlar için kullanılır. Çoğu zaman da, olumsuz bir mana taşır.
Kültürel kavramların her medeniyet ve toplumda farklı manalara işaret ettiğini söyleriz. Fakat, batı dünyasında yerleşmiş ve kökleşmiş bir değer-kavram anlayışı olmadığı için, sosyal kavramlarda süreklilik konusunun bu medeniyet içinde pek önem taşımadığını da belirtmek gerekiyor.
Kosmopolitlik ile ilgili Londra’da ilmi bir topluluğun organize ettiği bir konferansa katılmıştım.
Konferansın amacı, kozmopolitliğe farklı açılardan bakarak, kozmopolit bir toplumda yaşamanın olumsuz bir durum olmadığı tezini güçlendirmek amacındaydı. Ben de, “kozmopolitlik ve kültürel değerler” konulu bir sunum ile katılmış, kültürel farklılıklara rağmen, bir arada yaşanabilme imkanının olduğu teziyle tebliğimi sunmuştum.
Aslında bu yazımda konu, Türkiye’deki kozmopolitliğe getirmek istiyorum. Benim kozmopolitlik ile ortaya koyduğum görüş, farklı kültürel anlayış ve değerlere rağmen, bu olumsuz durumu, olumlu bir hale çevirebilme ahlakı ve bakış açısının olabilirliğidir.
Kozmopolitlik, büyük şehirlerde daha çok görülen ve farklı kültürlerin varlığıyla ortaya çıkan bir yapı. Tarih boyunca bütün büyük şehirler, farklı kültürlerin kendilerini çeşitli şekillerde ifade ettiği mekanlar olmuşlardır. Ticari, dini, siyasi ve iktisadi hareketlerin bu kozmopolit mekanlardaki etkileşimi daha hızlı ve etkili olmuştur. Zaten, dünyadaki farklı din, ahlak ve fikirlerin varlığı, bu çeşitliliğin bir manada insan ilişkilerine engel olmayacak seviyede karşılıklı iletişim ve işbirliği imkanlarıyla birlikte gerçekleşebilmesini gösteriyor. Kur’an’da da farklı kavimler ve diller içinde yaratılma sebebinin, toplulukların birbirlerini tanımak ve bir arada yaşayabilmek için aşılması gereken bir merhale olduğu fikrini yerleştirmek içindir.
Bu karşılıklı kültürlenme ve etkilenme hadisesini durdurabilmesine zaten imkan yok. Fakat, bu etkilerin toplumun sosyal ve ahlaki yapısını bozup, kültürel değerlerini etkisiz hale getirmesini engellemenin de bir yolu olmalıdır.
Müslüman bir toplum olmamıza rağmen, çeşitli yenileşme hareketlerinde kendimizi ve yaşama dinamiklerimizi canlı tutamayışımız, bu durumdan olumsuz etkilenmeye yol açmıştır. Bunda toplumun şuur eksikliği ve kendi değerlerini hayata aktaramama gibi eksiklikleri varsa da, hükümetlerin bu konudaki kültür, aile ve eğitim politikalarının güçsüzlüğü ve değer aktarımı konusunda ortaya koydukları politikaların da yetersizliği büyük rol oynamaktadır.
Aslında, Siyasetin kullanacağı mekanizmalar; ilmi, ahlaki ve sosyal politikalardır. Bunları gerçekleştirerek hayata aktarabilecek ve toplumları bu şekilde yeniden sistemleştirecek kesimler de ilim, fikir ve sanat adamlarıdır. Bunların varlığı ile, politik programların uygulanabilme ve toplumda kabul edilebilir hale gelebilme imkanı bulunmaktadır. Fakat, bu konuda ülkemizde ciddi bir etkileşimin ve işbirliğinin var olduğunu söyleyemiyorum.
Hükümetlerin görevi, bu kesinlere imkan ve rol vererek, toplumlardaki yozlaşmayı ve kültürel sapmayı önleyici tedbirler almaktır. Bugün Turizm politikası, sadece turistin kendi mantığı ve keyfiyle ülkemizde tatil geçirebilmesine yöneliktir. Halbuki, hükümetin kendi kültür ve ahlak değerleriyle şekillenmiş bir kültür politikası olmalıdır. Ve bu konu, turizm gelirlerinden daha fazla düşünülmesi gereken bir konudur.
Bunlar, hayati konular olup, ihmali bir toplumu temel doğrularından ve kimliğinden uzaklaştırır. Sanat, müzik ve turizm ile, kendi kültürel ve ahlaki değerlerimizin erimesine ve yozlaşmasına imkan vermek, bir manada yabancı işgal güçlerine ülkeyi teslim etmekten farklı bir tutum değildir.
Böyle bir hadiseyi uzun zamandır yaşamamıza rağmen, neden harekete geçilmediğini yetkililere çoktandır soruyoruz. Ama, herhangi bir cevap almış değiliz. Yönetmenin, sadece yöneticilerle gerçekleştiğini duğunu düşünmek; yönetim olayını ve onun hangi birimlerden meydana geldiğini bilmemek demektir. Hükümet ve onun birimleri, “sağır sultan” olmamalıdır.
Prof.Dr.Sami ŞENER
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi