Kudüs, Müslümanların ilk kıblesinin bulunduğu mekân ve mukaddes bir belde. Bu bilgiler ile Kudüs’ü ziyaret etmek, bu mekanın zaman şeridi içinde hangi tarihi ve dini hadiselerle yüzyüze olduğunu ve müslümanlar için nasıl önemli bir “şuur merkezi” rolünü taşıdığını anlamak ve kavramak imkanını buluyoruz.
Kudüs’e gitmek ve onun İslam’ın tarihindeki önemli mevkiini anlamak bakımından büyük bir imkanı bize veriyor. Çünkü, hem tarihi hadiseleri ve hem de o muazzam hadiselerin geçtiği mekanı görmek İslamın varlık misyonunu anlamak bakımından ruhumuzda büyük bir tesir icra ediyor. En azından benim için böyle oldu.
Hz. Musa’nın bir çöl ortasında kurulmuş Camii külliyesindeki mekanı, aslında bir bakıma bizim inanç ve kültür dünyamızla olan durumumuzu andırıyor. O büyük mücadelenin sahibi peygamber, şimdi bir zamanlar hidayede kavuşturmak istediği Yahudi milletinin ilgisini bile çekmiyen ve ihtimam gösterilmeyen bir çölde varlığını sürdürüyor.
Hazreti İbrahimin kabrinin bulunduğu Cami, saldırgan Yahudi bir kaatilin Müslümanları öldürmesinden sonra kilit altına alınmış. Daha sonra, Hz. Yakubun bulunduğu bölüm Havra haline getirilerek, Müslüman ruhuna bir bıçak sokulmuşcasına Cami’den ayrılmış. Üstelik, buraya girmek için demir kapılardan geçmek zorunda kalıyor Müslümanlar. Ama, hala bütün manevi derinliği ve ihtişamıyla müslümanların ziyaretini bekliyor.
Hz. Yunus’un kavmini İslama çağırırken karşılaştığı zorluklar ve daha sonra çektiği peygamberlik imtihanın sonucunda afva uğraması, bugün insanlığa ders olabilecek mahiyette bir tebliğ sorumluluğunu haykıran gerçek bir hikaye. Mücadele adamlarının sabır ve sabatının gerekliliğini hatırlatan ilahi bir ders.
Mescid’i Aksa, adeta bütün İslam tarihindeki önemli hadiseleri bünyesinde taşıyan bir sembol mabed. Biz, onu sadece bir Cami’den ibaret biliyorduk. Ama o, Camiler külliyesi olarak ve aynı zamanda uzun bir tarihi bünyesinde barındıran cennetten bir köşe gibi.. Bütün büyük dinlerin sahip olmak istediği fakat, en son İslamın mührünü ve insanın bu dünyadaki varlık imtihanına cevap verebilen en anlamlı yapı halinde duruyor.
Mescid’i Aksa, hem mekan, hem mana ve hem de misyon olarak Kudüs’ün kalbi. İslamın Mescid’i Aksa’daki izleri, bu son din ve medeniyetin hatıralarını anlatan eserleriyle dolu. Yahudiler ise, onun zemininde kendilerine ait bir şeyler bulmak ve Aksa’yı “Milliyetçi Din” lerine bir temel aramak için “köstebek misali” her yeri kazıyorlar.
Hz.Davut’un mekanını, bu tür hileli yollarla işgal ederek, kendi inanç ve dünya görüşleriyle alakası bulunmayan Peygamber Davut’u, sadece bir kral ve bir sanatçı olarak kabul edip kutsuyorlar. Bunu ispat etmek için de Hz. Davut’u onu müzik aletiyle resmedip, heykelleştirmişler. Hz. Davut’u ziyaret etmek isteyen müslümanlara da kızgın gözlerle bakıyorlar.
Aynı durum, Ramallah bölgesindeki Hz. Samuel peygamber Camii için de geçerli. Onun da altında kendilerine ait olan bir işaret ile Havra inşa etmiş ve mezarına kendi sembol ve süslemelerini yapmışlar. Neyse ki, üst zemin katta Cami’ye ilişememişler. Cami açık ama, çevredeki insanların Cami’ye gelebilmeleri çok zor. Çünkü, bölgede yapılan kazılar sebebiyle çevreyi tel çitler ile kapatmışlar. Ancak, ziyaretçiler Cami’ye girip namaz kılabiliyorlar.
Kudüs, Peygamberler şehri. Hz. Peygamberin de her müslümanın Kudüs’ü ziyaret ederek orada namaz kılmasını istemesi, bir hikmete dayalı. Bu yüzden, birçok ilim ve gönül insanı Kudüs’e gelmiş ve orada vefata ederek, Kudüs’ün manevi ikliminde kendilerine yer bulmuşlar.
Kudüs, Osmanlı’nın saygıda kusur etmediği ve elini çekmediği bir yer. 140 dönümlük Mescid’i Aksa vadisinde bulunan Kıble Mescidi (bizim Mescid-i Aksa dediğimiz yer), hala Osmanlı’nın yaptığı muhteşem ve devasa kapıları ve binanın ek bölümleriyle varlığını muhafaza ediyor. Camii’nin iki anahtarı da, Osmanlı döneminde kalan anahtarlar. 150 yıldır aynen ve hiç değişmeden muhafaza edildiğini, Camii İmam’ından öğreniyoruz. Aynı zamanda onun, “Ne olur, Kudüs’e gelmeyi ihmal etmeyin” davetini de..
Kudüs, bir kale şehir. Son olarak Kudüs şehri etrafını çevreleyen Sur’ların Kanuni Sultan tarafından yapıldığını öğreniyoruz. Kudüs’ün yedi kapısından birinin girişinde, iki Osmanlı mimarının mezarı var. Kendilerinin buraya defnedilmelerini isteyecek kadar, Kudüs’ü kendilerine ait görmüşler. Aslında, bu duyguyu ben de hissettim…
Zeytin dağı, ayrı bir tarihi nokta. Hz. Ömer’in Kudüs’ün anahtarını teslim almak için geldiği yer. Öte yanda Haya timsali Hz. Rabia’tül Adeviye ve hikmet sahibi Selman’ı Farisi. Ve daha nice, mübarek zevat Kudüs’ü bekliyor ve bütün cihana, buranın bir İslam diyarı olduğunu adeta haykırıyor.
Kudüs’ün surlar içerisindeki bölümü eski Kudüs. Dar sokakları ve insanı etkileyen krem rengi taşlarıyla binaları, sokakları kendine has özelliği ile insanı derinden etkiliyor ve bizi o tarihi ve dini hassasiyetin en canlı ve hareketli olduğu günlerin içine götürüyor.
Kendimizi gerçekten anlamanın ve idrak etmenin, tarihimizi anlamaktan ve bizi biz yapan değerlerin şuuruna varmaktan geçtiğini düşünüyorum. Kudüs’ü ihmal etmiş olmanın üzüntüsü, İslamın anlaşılması ve hakikatine erişilmesine de tesir ediyor. Kudüs’ü yalnız bırakmayalım; hem onun ve hem de kendimiz için..
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Suriye Milli Ordusu, Münbiç Çevresinde PKK/YPG ile Çatışıyor Suriye Milli Ordusu (SMO), Özgürlük Şafağı Operasyonu…
Yeni yılda çevreyi kirletenin, saygısız sürücünün, kötü komşunun cezası artacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği…
Özgür Suriye Güçlerinden İran Destekli Fitne Gruplarına Operasyon Suriye’de Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra ülkede…
"Suriyeli Muhammed’in Duygusal Vedası: Gözyaşlarıyla Uğurlandı" Başakşehir’de Suriyeli Öğrencinin Duygusal Vedası Başakşehir’de bir ortaokulda eğitim…