Bir arkadaşım bana, Sünneti itibarsızlaştıranların önde gelenlerinden,pay bir hocanın son videosunu göndermiş.
Geçmiş ulemayı toptan “Rivayet kültüründen uydurulmuş din icat eden” olarak niteleyen bu kişi, Fetö terör örgütünün sıkça konuşulduğu günlerde bir televizyon kanalına çıkmış, “Fetö, gider Metö gelir. Paralel dinciler bitmez” demişti. Son zamanlarda takındığı dışlayıcı, tepeden bakıcı tutum ve kendi ekibinden başkasını “uydurulmuş din” mensubu olarak görme takıntısı ve yerici üslubuyla yeni paralel dincinin, kendisi olduğunu düşündürtmüştür. Bu zat, son videosunda, Filistinle ilgili kendi yazdıkları, konuştukları ve yaptıklarını, dile getirdikten sonra Filistin davasını sahiplenenlerde bulunması gereken kriterleri (!) sıralamış.
06 Aralık 2017 tarihinde ABD’nin provokatör başkanı Trump, Kudüs’ü, İsrail’in başkenti ilan etmişti. Dolayısıyla dünyada din, dil, ırk, coğrafi fark gözetilmeden Filistin’e karşı destek gösterileri, mitingler ve yürüyüşler yapıldı. Sosyal medyada Kudüs ve Kubbetü’s Sahra resmi üzerinde “Kudüs bizimdir” yazılı paylaşımlarla heyecanlar yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Bu yeni paralel dinci, bunları tii’ye alarak küçümsüyor ve halkı “uydurulmuş din” mensubu, kendilerini de “indirilmiş din” müntesipleri olarak gördükleri için, öncelikle bu gösterileri yapanların, içindeki İsrail ile yüzleşmeleri gerektiğini Trump’ın açıklamasından iki gün sonra, tekrarlaya tekrarlaya vurguluyor hazret.
Bir saat kırk beş dakika konuştuğu programda, konuyla ilgili söylediklerini ve tekrarlarını noktasına ve virgülüne dokunmadan yazıya döktüm. Üslup ve aynı şeyler üzerine basa basa tekrar etmeler ona ait. 08 Aralık 2017 tarihinde, yaptığı programında şunları söylüyordu:
“İsrailiyatı, imanına boca etmiş, İsrailiyata iman diye sarılmış, yahudi kültürünü imanının içine ağzına kadar doldurmuş kişinin Kudüs için ağıt yakması timsahın gözyaşıdır. Önce içindeki İsraille yüzleş. Senin içine İsrail kaçmış. İçindeki İsrail’e laf söyletmiyorsun, dışındaki İsrail’e küfrediyorsun. Bu ne yaman çelişki! Önce içindeki İsrail’i bir çıkar, imanına kaçmış İsrail’den bir arın. İmanına kaçan İsrail kültürü, her tarafını bir kanser gibi kaplamış. Aslında sen İsrail gibi düşünüyorsun, Yahudi gibi inanıyorsun… İsrailiyatı dinimize boca ederek rivayet kültürünün içinden sevgili Rasûlüne iftiralar döşenerek israiliyatla Kur’an’ı taşladık. İsrail taşlarının üstüne hadis yazdık, sünnet yazdık, siyer yazdık, fıkıh yazdık ama aslında içinde israiliyat vardı. O israiliyatla Kur’an’ı taşladık, sünnetullah’ı taşladık, tabiatı taşladık, aklı taşladık, peygamberi taşladık.”
Bu hüzünlü günlerde bile, durumdan vazife çıkarmayı ihmal etmeyen bu yeni paralel kişi, hayatı zikzak ve çelişkilerle geçtiği için, burada da önceki söylediklerinden çark etti.
Aynı zat, toplumu “Uydurulmuş din” mensubu gördüğü için, onların kıldığı camilerde Cuma kılmayıp da, kendi görüşlerini anlattığı mescidinde okuduğu bir hutbesinde de: “Dindarlığını git Allah’a yap, bana insanlığın lazım. Dindarlığınla Allah ilgileniyor, ben insanlığınla ilgileniyorum” diyordu.
Bu beylik laf da sorunludur ama o ayrı bir tartışma konusudur. Buna rağmen bu beylik lafını doğru kabul ederek diyoruz ki: Kişiler neye inanırlarsa inansınlar. İster ineğe tapsınlar, ister israiliyatı dinlerine boca etsinler, ister senin gibi “inanasınlar inansınlar, onu sana anlatmalarına gerek yok, onunla Allah ilgileniyor. İnsanlığın mahşerî vicdanının kabul ettiği ortak değerler var. Fıtratı bozulmamış, insanlıktan nasibi olan herkes, zulmün çok kötü olduğunu ve ortadan kaldırılmasını ister.Siyonistlerin Filistin’de yaptıkları katliamları, çocuk yaştakilere bile gözlerini bağlayarak işkence ettiklerini, meydanın ortasında kurşunladıkları ve çırpına çırpına ölmesini bekledikleri genci hastaneye götürmek için gelen ambulansı yaklaştırmayanları gören her insan; fikri, zikri, mezhebi, meşrebi, mektebi, inancı ne olursa olsun heyecanla karşı çıkar, elindeki imkânlarla tepkisini gösterir, İsrail mallarını boykot eder. Hiçbir şey yapamasa kalbiyle buğz eder, bu öfke ve buğzunu da en azından sosyal medyada paylaşır. Bu heyecana bizzat İsrail’de yaşayan, fıtratı bozulmamış vicdan sahibi “insan” Yahudiler de katılmaktadır.
İsrail kaynaklı ürünlerin ülkeye girişini yasaklayarak İsrail Büyükelçisini sınır dışı eden Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun, Filistin’deki zulme karşı söylediği şu sözlerini, yeni paralel dinciye ve halkı müslüman olan kukla idarecilere, özellikle Suudî Amerika yöneticilerine ithaf ediyorum:
“Katliam devam ediyor… Yeniden katliam. Evet, masum halka yapılan bir katliam. Benim masum, acısı dinmeyen Filistin halkıma yapılan bir katliam. Saygıdeğer yurttaşlarım! Bu katliam artık bir soykırıma gidiyor… Bu kanlı saldırı, finans güçlerinin ve kapitalizmin medyatik askerî güçlerinin Filistin topraklarını zapt etme çabasıdır ve Filistin halkına soykırım yapma çabasıdır. Çok acı… Buradan öncelikle Yahudilere bir çağrım var. Devletiniz, misket bombalarıyla Filistin’i şimdiye kadar bombaladı ve katliama devam ediyor. Gazze’de öldürülen çocukların katili İsrail devletine, önce dünyanın dört bin yanındaki Yahudiler dur demeli. Katil devletlerini ilk önce Yahudiler kınamalı… İkinci çağrım bölgedeki Arap halkına ve liderlerinedir: Ne zamana kadar katliama sessiz kalacaksınız. Filistinli kardeşlerinizin katliamını izlemeye devam mı edeceksiniz? Arap halkları ve liderleri ne zaman uyanacak? Ne zaman uyanıp Filistin halkının sesine ses vereceksiniz? Yerin dibine batsın resmî açıklamalarınız! Yerin dibine batsın uluslararası protokolünüz! Artık harekete geçmelisiniz. Venezuela Devlet Başkanı olarak size sesleniyorum; yeter artık! Resmî açıklamalarınızdan öteye gidemiyorsunuz. Ses tonumdan dolayı kusuruma bakmayın. Ama çok derinden konuşuyorum. İçimde saklı olan acı ve öfke beni bu şekilde konuşturuyor. Filistin halkına seyirci kalmak bana acı veriyor. Artık ölümlere alışmışlar. Dünya, katliam karşısında kör ve sağır olmuş. Çoğu korkak liderler de resmî bir yazı geçip, olaylardan üzüldüklerini belirtip kınıyorlar, o kadar. ‘Saldırıyı lanetliyoruz’ diyorlar, sadece bu… ‘Çok endişe duyuyoruz’ diyorlar, bir de bu… Mesele bitiyor onlar için. Asıl endişelenenler, kolunu kaybeden Filistinli çocuklardır, çocuklarını kaybeden aileleridir. Sözde yasaklanan misket bombalarının başlarına ne zaman yağacağından endişe duyan Filistinli çocuklardır… Yeter be! Artık yeter! Venezuela, Filistin halkına yapılan katliama artık yeter diyor. Ve Birleşmiş Milletleri adaleti sağlamaya çağırıyorum… Uluslararası ceza mahkemesini adaleti sağlamaya çağırıyorum. Adalet! Adalet!”
Evet sayın hoca!, senin ifadene göre, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun da dindarlığı seni ilgilendirmez. Gırtlağına kadar gömüldüğü batıl inancına sen bakmıyorsun. Seni insanlığı ilgilendirmeli. Sayın devlet Başkanının sözleri umarım senin de hoşuna gitmiştir ve “İNSAN İŞTE” demişindir. Öyleyse senin gibi düşünmeyen, senin gibi inanmayan, senin ifadenle “içlerine İsrail kaçanlar” da, bırak da insanlıklarını göstersinler ve onlar da İsrail’e tepkisini ortaya koyarak dünyada oluşan küresel heyecana katılsınlar. Onların heyecanını, gırtlağına kadar battıkları hurafeden dolayı geçersiz sayma. Biz de senin ürettiğin modern hurafelerden dolayı, Filistinle ilgili yaptıklarını “insanlığının gereğidir” diye yok saymayıp takdir ettiğimiz gibi, sen de onları takdir et. “İnsanlık” senin tekelinde değil ya.
“İsrail ürünlerini boykot edelim diyenler, öncelikle inancınızdaki israiliyatı boykot edin” diye fantezi türünden beylik sloganlar paylaşanlar, Venezuela Devlet Başkanı, inancından ve zihnindeki israiliyatı temizledikten sonra mı bu lafları etti sizce? Allah aşkına gölge etmeyin.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunulan ve ABD Başkanı Donald Trump’a, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımaktan vazgeçme çağrısı yapan karar tasarısı ABD tarafından veto edildi. Konseyin diğer 14 üyesi ise tasarıya destek verdi.Bu ülkeler ABD dışındaki diğer daimi üyeler; Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile geçici üyeler Bolivya, Mısır, Etiyopya, İtalya, Japonya, Kazakistan, Senegal, İsveç, Ukrayna ve Uruguay.
Evet, yeni paralelci ve sempatizanlarına soruyorum, ABD hariç, Filistin lehine oluşmuş olan bu küresel desteğe mensup olan ülke ve insanlar, itikatlarını, israiliyat ve diğer hurafelerden arındırmış, onlara boykot ederek önce tevhit ehli olup sonra mı bu dayanışmaya girmişler? Güldürmeyin adamı. “Dindarlığın beni ilgilendirmez, insanlığın lazım” diyorsunuz, sonra “insanlık”yapıp zulme karşı çıkarak İsrail mallarına boykot edenleri hafife alıyorsunuz. Sizin sözünüzü alıp ters çevirip diyorum ki; “Sizin dininiz sizin olsun, insanlığınızı gösterin. Ya da susun, insanlığını gösterenlere dil uzatmayın. Çirkin oluyorsunuz. Önünüzü yıkarken arkanızı pisliyorsunuz. Tarafınızı belirleyin. Kimden yanasınız?”
Bu millet; milliyetçisiyle, çok dindarıyla, az dindarıyla, sarhoşuyla, “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyen her türlü renk tonuyla 15 Temmuz’da darbeye karşı ortak heyecan oluşturarak zulme karşı çıktığı gibi, neye inanırsa inansın, Filistin zulmüne karşı çıkıyorsa, saygılı olacaksın. Özel televizyonunun koltuğunda yiğitlik yapmayacaksınyapmayacaksın.“Dindarlığını git Allah’a yap, bana insanlığın lazım” deyip de, “insanlığını” öne çıkarıp Filistin için kenetlenenlerin, dindarlık röntgenini çekmeye yeltenerek kendi kendinle çelişmeyeceksin. “Bir topluluğa olan düşmanlığın seni adaletten alıkoymasın.” Şu günler, “İçine İsrail kaçmış” tartışmalarının yapılacağı günler değildir. İdeolojinizin kurbanı olmayın.
Mavi Marmara olayında Fetö’nün “Otoriteden izin alınmalıydı” diyerek İsrail’e destek verip “Mavi Marmara” heyecanına kurşun sıkmasıyla, söz konusu kişinin“yahudi kültürünü imanının içine ağzına kadar doldurmuş kişinin Kudüs için ağıt yakması timsahın gözyaşıdır” diyerek Filistin’e destek için oluşan küresel heyecanı yok etmeyi amaçlaması, aynı hedefe hizmet etmiyor mu?
Sonuç olarak deriz ki; Susmasını da bilmelisiniz. Çünkü “Söz gümüşse, sükût altındır.”
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi