İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Zirvesi Gündemi ve Sonuç Bildirgesi
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği’nin ortak zirvesinin sonuç bildirgesi, geçen yıl düzenlenen zirveninkine benzer ifadelerle yayımlandı. Toplantının gündemi büyük ölçüde İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve Filistin halkının bağımsızlık mücadelesine dair kınamalar etrafında şekillendi. Zirvede, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti çağrısı yinelendi, Kudüs’ün “İslam ümmetinin kırmızı çizgisi” olduğu vurgulandı. Ancak zirvede, İsrail’e yönelik somut bir yaptırım kararı alınmadığı gibi, İslam ülkelerinin ortak bir aksiyon planı oluşturduğu da görülmedi.
Bu sonuç bildirgesi, yalnızca kınamalar ve açıklamalar içeriyor; ancak uygulamaya yönelik adımların eksikliği İslam ülkeleri kamuoyunda eleştiri konusu olmaya devam ediyor. İsrail’in Filistin’e yönelik ihlalleri ve bölgedeki diğer Arap ülkelerine yönelik saldırıları konusunda güçlü bir ortak tepki beklentisi bir kez daha karşılıksız kaldı.
Kudüs ve Filistin Meselesinde İsrail’e Yaptırım Eksikliği
İslam ülkelerinin çoğu, Filistin davasını tarihi bir sorumluluk olarak kabul etse de İsrail’e yönelik somut yaptırımlar konusunda adım atmaktan çekiniyor. Zirvede Kudüs’ün “İslam ümmetinin kırmızı çizgisi” olduğu belirtilmesine rağmen, İsrail’in yıllardır bu kırmızı çizgiyi ihlal eden politikalarına karşı ciddi bir yaptırım kararı alınmadı. Kudüs’ün yahudileştirme planlarına ve yerleşimci faaliyetlerine yönelik kınamalar, İsrail’in politikalarını durdurmakta etkili olmuyor.
Filistin halkının temel haklarının ihlal edilmesi ve Gazze’de süregelen şiddet olayları göz önüne alındığında, İslam ülkelerinin yalnızca kınamalarla sınırlı kalmasının yetersizliği kamuoyunda tepkiyle karşılanıyor. Arap dünyası ve İslam İşbirliği Teşkilatı ülkeleri, yaptırım konusunda birleşmediği sürece İsrail’in bu ihlalleri sürdürmeye devam edeceği yönündeki endişeler giderek artıyor.
Kudüs: Kırmızı Çizgi Ama Çözümsüzlük Devam Ediyor
Zirvenin sonuç bildirgesinde Kudüs’ün İslam ümmeti için “kırmızı çizgi” olduğu net bir şekilde ifade edilse de bu çizginin defalarca ihlal edildiği bir gerçek. Kudüs’ün statüsünü değiştirme çabaları, Müslüman dünyasında tepkilere yol açmış olsa da bu ihlalleri durduracak somut adımlar atılamıyor. İsrail, Kudüs’teki Arap varlığını zayıflatmak ve şehri tamamen Yahudi kimliğiyle özdeşleştirmek adına sistemli politikalar uyguluyor.
Kudüs’ün statüsü konusunda Arap ve İslam dünyası ortak bir tavır sergiliyor gibi görünse de bu tavrın sahadaki yansıması oldukça sınırlı. Kudüs’ün statüsünü koruma noktasında daha etkili bir iş birliğine ihtiyaç duyulurken, İslam ülkeleri arasındaki politik ayrılıklar ve çıkar çatışmaları, çözüm için el birliği yapılmasını engelliyor.
Uluslararası Mekanizmaların Yetersizliği ve Filistin Davası
İsrail’in Filistin’deki ihlallerine karşı BM ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) gibi kuruluşların yaptırım uygulaması gerektiği birçok kez dile getirilmiş olsa da bu beklentiler henüz gerçekleşmiş değil. Uluslararası kurumların İsrail’e karşı yaptırım uygulaması konusunda çekingen davranması, Filistin halkının acılarını dindirecek çözümlerin önünde büyük bir engel olarak duruyor.
Özellikle Batı ülkelerinin İsrail’e verdiği destek ve Filistin meselesine dair çifte standart, uluslararası mekanizmaların etkinliğini sınırlayan en önemli faktörlerden biri. BM ve UCM gibi kurumlar İsrail’e yaptırım uygulamaktan çekinirken, Filistin halkı her geçen gün daha da ağırlaşan bir baskıyla karşı karşıya kalıyor. Bu durum, İslam ülkelerinin daha fazla sorumluluk almasını gerektiriyor.
İslam Ülkelerinin Tutumunda Değişim Beklentisi ve Çözüm Arayışları
Zirvede yine kınamalar ve açıklamalarla sınırlı kalan bir yaklaşım izlense de, İslam ülkelerinin halkları arasında daha güçlü adımlar atılması yönünde bir talep bulunuyor. Bu talepler, sadece kınama ile yetinmeyen, ekonomik ve diplomatik yaptırımların da içinde olduğu kapsamlı bir tavrın benimsenmesi gerektiğine işaret ediyor. İsrail’e karşı daha güçlü bir duruş sergilenmediği sürece Filistin halkının yaşadığı zorluklar artmaya devam edecek.
Filistin meselesi, yalnızca kınamalarla çözülemeyecek kadar derin bir sorun ve İslam ülkelerinin bu konuda daha kararlı bir tavır alması bekleniyor. Ekonomik yaptırımlar, diplomatik ilişkilerin gözden geçirilmesi ve uluslararası kuruluşlarda daha etkin bir iş birliği gibi adımlar, İsrail’in politikalarını gözden geçirmesi için bir baskı unsuru olabilir. İslam ülkelerinin çözüm odaklı bir politika geliştirmesi, Filistin davasının geleceği açısından büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği’nin bu zirvede yine İsrail’e kınamalarla yetinmesi ve somut adımlar atmaması, Filistin halkının yıllardır yaşadığı zorlukların devam etmesine neden oluyor. İsrail’in Kudüs’ü yahudileştirme planlarına karşı daha somut adımlar atmayan bu tutum, çözüm beklentilerini boşa çıkarıyor. Özetle, kınamalar ve çizgiler değil, çözüm üreten kararlar bekleniyor.
MİRATHABER.COM