Amerika’da bir yıl önce seçilen Başkan Trump, neredeyse bütün seçim propagandasını Müslümanlar üzerinden yürütmüş, bu nefret söylemiyle iktidara gelmişti. Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz vadettiği gibi altı İslam ülkesine vize engeli getirmiş, bugün de Yahudiler’in istek ve talepleri doğrultusunda ABD Elçiliği’ni Kudüs’e taşıma talimatını vermişti. Dünya Müslümanları, bu kararından dönmesi için birçok yerde gösteriler yapsa da dünya siyasetindeki büyük güç! olarak onun umurunda bile değildi ve Müslümanların bu güce alışması gerekti.
BM’de Müslümanların Temsil Kabiliyeti
Birleşmiş Milletleri kuruluş felsefesi itibariyle her ne kadar eleştirsek de bütün dünya devletlerini bir masa etrafına toplayabilme kabiliyetiyle önemli bir temsili konumu vardır. Beş daimi üye kuralı, temsil kabiliyeti yüksek böylesi bir yapıya yakışmasa da bu beşlinin içerisinde iki büyük güç olan ABD ile Rusya’nın bulunması, BM’nin sadece Batı çıkarları yörüngesinde olmasını engellemektedir. Aynı şekilde Müslüman devletlerinin parçalı olması kalbimizi incitse de, BM’de 60 küsur Müslüman ülkenin 60 ayrı oyuolduğu için bu ayrılık zor zamanlarda önemli bir güç haline dönüşmektedir.
Eğer 60 Müslüman ülke değil de 50 tane olsaydı bu karar 3/2 oy oranını sağlayamayacağı için Müslümanların aleyhine sonuçlanacaktı. O halde bizler dünya beşten büyüktürdemekle birlikte bütün enerjimizi yakın zamanda değişmesi mümkün gözükmeyen bu sistemin içerisinde varlık göstermeye harcamalı, en azından Müslüman dünyayı temsil edecek bir Müslüman devletin de (dönüşümlü olarak) beş daimi içerisinde altıncı olmasını sağlamalıyız.
Mesela İsrail bu beş daimi üye içerisinde yer almasa da ABD üzerinden kendi çıkarlarını koruyabiliyor, Kudüs kararında BMGK oylamasında ABD’yi, tek başına kalsa da aleyhte oy kullanmaya zorlayabiliyordu. Peki Yahudilerin ABD üzerindeki bu gücü nereden geliyordu?
Siyonizm ve Antisemitizm
Siyonizm teriminin kökü olan Siyon sözcüğü de Kudüs anlamına gelmektedir. Siyonizm, Arz-ı Mev’ud, yani Filistin dışındaki bütün Yahudileri yine orada toplamak ve sonra da Süleyman Mabedi’ni Siyon Dağı üzerinde yeniden inşa etmek ideali olarak bilinir.
Hıristiyan Avrupa, geçtiğimiz yüzyıllarda “Hz. İsa’nın Katilleri” dediği Yahudilere teolojik anlamda iyi bir nazarla bakmıyordu. Yahudi düşmanlığını anlamına gelen antisemitizm ile Yahudileri, içinde yaşadıkları toplumların etnik homojenliğini bozan, ele geçirdikleri ticaret ve ekonomiyle herkesi satın alabilecek zararlı bir unsur olarak görüyorlardı. Bu yüzden yüzyıllar boyunca Avrupa’da Yahudilere ayrımcılık uygulanıyor, bulunduğu ülkelerde fitne unsuru olarak görülüyordu. Bu durum 1897’de kendilerine ait bir devlet kurma fikrini ortaya çıkarmıştı. 1917’de ilk kez İngilizler Yahudilerin çabasıyla Balfour Deklarasyonu yayınlayarak meseleyi uluslararası bir boyuta taşımış, 1948’de ise BM kararıyla İsrail devleti kurulmuştu.
Yahudilerin ABD’ye Göçleri
Rusya ve Avrupa’da nefretle bakılan Yahudiler o dönemlerde ABD’ye göç etmiş, kaynaklara göre o dönemde sadece New York’a 2 milyondan fazla Yahudi gitmişti. Kendilerine duyulan nefret ve güvensizlikten dolayı yerleşik bir düzen kuramayan Yahudiler, her zaman yanlarında götürebilecekleri tıp, gazetecilik, tüccarlık, avukatlık, bankerlik gibi meslekler edinmiş, azınlık psikolojisiylede alanlarında en iyisi olmaya çalışmışlardır. ABD’de yerleşik hayata geçince finans, eğitim ve medya konularına büyük önem vermiş, bu üç faktör ise aradan çok fazla geçmeden onları ABD’nin önemli güç odaklarından biri haline getirmişti.
Şuanda gerek medya sektöründeki başarıları, gerekse büyük banka ve şirketlere sahip olmalarıyla dünya siyasetinde önemli bir gücü elinde bulundurmaktadır. Bu para ve güçise İsrail gibi küçük bir devlet için büyük lobi faaliyetleri yaptırabilmektedir. Kudüs kararında görüldüğü gibi Yahudiler, ABD siyasetinde bütün dünya ile ilişkilerinin bozulmasını göze alacak kadar etkili olmuştur. Zaten ABD de bütün dünya ile bağını kesecek kadar paraya ve güce aşık bir ülkedir.
ABD ve Şartlı Demokrasi
Yahudi yörüngesine giren ABD’nin, bugüne dek savunduğu vazgeçilmez demokrasi ilkelerine rağmen, karşı oy kullanan BM üyelerini ekonomik yardımları kesmekle tehdit etmesi ve bu devletlerinot edeceğizdemesi, sıkıştıkları taktirde ne kadar ilkel ve zalim olduklarını da göstermektedir. Aynı şekilde bunu sadece İsrail devleti hatırına yapmaları da ne kadar aciz ve kimsesizolduklarını bize hatırlatmaktadır.
Kudüs Kalplerimizi de Birleştirsin
Ve tam bu noktada Müslümanlar için bir umut doğmaktadır. Eğer Müslümanlar doğru olan şeyi savundukları ve küçük çıkarlara kurban etmedikleri taktirde, bütün dünyayı arkasına alabilecek bir süreç başlatabileceği açıkça görülmüştür.
Ve yine bu zorlu süreç bize şunu öğretti ki Kudüs meselesi, bütün dünyanın oylarını birleştirdiği gibi zulme ve zalime karşı kalplerimizi debirleştirebilir.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…