Makale

Kültürel Kayış ve Kayboluş İçinde Miyiz?

 

 

Türkiye 200 yıldır Batı rüyası ile hayaller dünyasında yaşıyor. Aradan bu kadar yıl geçmesine ve Batı ile ilgili beklentilerin gerçekleşmemesine rağmen, aynı hatayı sürdürerek batı ideal ve yaşama tarzının, daha iyi bir sosyal yapı ve gelecek dünyası hazırlayacağına, en azından toplumun bir bölümü inanmaya devam ediyor. Toplumn bir kısmı ise, arada kalmış; ne yapacağını bilmez halde bekliyor.

Hayal ve beklentilerin gerçekliği:

Aslında bu durum, bir toplumun kendi kültürel dünyası ve ahlaki kodlarına ait bilgisizlik ve güvensizlikten kaynaklanan bir kanaat. Fakat, bu kanaatı besleyen de, yıllardır bu toplumda, neredeyse her önemli çalışmanın batılılar tarafından üretildiğine dayanan bilgi öğretimi. Tek yönlü bu eğitim, sosyal ilimlerin her dalında, olayın tarihçesinden felsefesine, ilim adamından kavramlarına kadar, batılı bir çerçevede verilmesine dayanıyor. Bu konu, batılılardan ziyade; bizi yönetenlerin hala, kendi tarih ve değerlerimize olan inançsızlığından kaynaklanıyor. Çünkü kendine inanç şuuru, yeterince yöneticilerimizde oluşabilmiş değil. Bu ihtiyacın dillendirilmesi, probleme çare getirmiyor.

Bu yabancılaşma anlayışının giderilmesi, cesur ve güçlü fikir, edebiyat ve sanat adamlarının çalışmasına bağlı. İnanç ve ahlak değerlerimizin güçlüğü yeterli değil; kendi değerlerimize dayalı yeni nesillerin ve kültürümüzü bilmeyen insanların anlayacağı aktüel eserlere ihtiyaç var. Her şeyden önce, kendi kültür, ahlak ve inanç değerlerini temsil eden önder insanların varlığı gerekli.  Ama, öncelikle bu kaygı ve şuurun ortaya çıkmasına ihtiyacımız var.

Kültür, bir yaşama felsefesi olduğu için; onun inanç, ahlak ve gelenek yönüyle pratik bir hayat anlayışını ortaya koyması gerekiyor. Bu değerin, güçlü bir inanç ve bilgi alt yapısına dayalı olarak gerçekleşmesi önem taşıyor.

Dolayısıyla bu kültürü benimsediğini söyleyenlerde bile kültürün niteliği ve kaynakları ile ilgili bilgi ve yaşama tecrübesi eksikliği olduğunu görüyoruz.. Yani, sahip olduğunu söylediği değerlere karşı, muhafazakar denilen grubun da, kültürü ile uyuşmazlığı sözkonusu. Bu uyuşmazlık; bazan bilgisizlik, bazan cesaretsizlik ve bazan da vurdumduymazlık gibi hassasiyetlerin eksikliği ile ilgili. Bunun sebebi, kültür değerlerimize “uygulama imkanı vermeyen bir hayat anlayışı”nın sürmekte olmasıdır.

Batı fikir ve doktrinlerine ait bilgisizlik:

Batı dünyası, fikri muhayyilesini (yaşama dünyasını) temel değerlerine göre düzenlemeyeli uzun yıllar oldu. Toplumsal değer dediği konularda bile ortak görüşe sahip değil. Hatta, batı dünyasında birçok konuda birbirinden farklı değerlere sahip, ruh ve fikirleri parçalanmış toplumsal kütlelerden bahsedilmektedir.

Liberalizm ideolojisi, insanın üzerinde hiçbir değer ve otorite tanımadığı için; siyaset, kültür, iktisat ve hukuk; farklı değerler tarafından yönlendiriliyor.

Liberalizm ve onun siyasi sistemi demokrasi; belirsiz veya birbirinden farklı kuralları benimseyen kitleleri “ortak değer”de birleştiremediğinden, onları yönlendirecek ve yönetecek medya propogandasının, hakikatlerin yerine geçmesine fırsat veriyor. Bu propogandanın; belli güç merkezleri tarafından şuurlu olarak hazırlandığı da açıktır.

İşte bu durum; yaşayışını kültür ve değerlere göre sürdüren toplumları, sanal bir etki ile bu değerlerden uzaklaştırıyor. Bilgi ve ahlak değerlerini, materyalist ve hedonist etkiler ile gerçekleştiremeyen toplumlar, medya ve diğer siyasi ve aktüel propoganların etkisiyle, uzaktan kumanda edilen kitleler haline getiriliyor.  Böyle bir durum da, kültürleri içten içe çürütüyor ve yok oluşa doğru götürüyor.

Toplumların yaşama felsefesi olan kültür ve ahlak, günümüzde; siyasi, iktisadi ve aktüel moda anlayışların yoğun baskısı altında kendilerini, bırakınız gerçekleştirmek; ifade etmeye bile fırsat bulamıyor. Dolayısıyla; çeşitli güç merkezleri de, medyanın yoğun reklam, moda ve siyasi söylemleri ile kitleleri, kurgulanmış; hayali bir geleceğin söylemleri ile avutuluyor. Günümüzde, bunca maddi, ahlaki, sosyal problemlere rağmen; insanların lüks, eğlence ve cinsel yönelişler içinde olmasını, medya ile avutulmuş, hayal dünyaları içinde yaşamalarıyla açıklamak mümkündür. Modern toplum, söylenildiğinin aksine; toplumların ruh ve fikir dünyaları dışında, göstermelik maddi, statü ve zevklerine cevap veren bir dünyanın cazibesinden başka bir şey sağlamıyor.

Prof .Dr. Sami Şener 

 

 

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

6 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

7 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

10 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

11 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

12 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

12 saat ago