“Şerike” fiilinin mastarı olan şirk, ortak olma demektir. Dinî anlamda şirk, Allah’a eş ve ortak koşma manasına gelir. Bu fiilin dört harfli “if’âl” babındaki şekli, “eşrake”dir ve ortak tanıma, ortak koşma anlamındadır. Bu babın ismi faili olan “müşrik” de, ortak koşan demektir.[1]
Şirk, Allah’a zatında, sıfatlarında, hükmünde, ulûhiyet, ibadet veya mülkünde ortağı, dengi bulunduğuna inanmak ve bunu benimsemektir. Küfür nasıl imanın zıttı ise, tevhidin zıttı da şirktir. Şirk, tevhit inancının varlığı ve yokluğunun söz konusu olduğu bir durumdur. Tevhit, Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etmekle beraber, O’nun tasarruflarında tek kudret sahibi olduğunu, hüküm ve iradesinin her şeyin üstünde bulunduğunu kabul etmektir. İslâm dininde tevhit esastır. Hemen hemen bütün ibadetlerin ana gayesi çeşitli konularda Müslümanların arasında birliği sağlamaktır. Dünyanın her yerindeki Müslümanların aynı ezanı okumaları, ibadetlerinde aynı kıbleye dönmeleri, tevhidin birer göstergesidir. Tevhidin gereği olan bazı şartlar vardır. Bunları şöyle sıralamamız mümkündür: Vacibu’l-vucub vasfı, sadece Allah’a mahsustur. Yani O’nun varlığı zaruridir ve yokluğu düşünülemez. Allah, tüm varlıkların yaratıcısıdır. Ondan başka herhangi bir yaratıcı düşünülemez. Tüm varlıkların idaresi, sadece Allah’ın elindedir. Kâinatın idaresinde, onun herhangi bir ortağı yoktur. İbadet, sadece Allah için yapılır; O’ndan başkası için yapılmaz.[2] Bu hususlara muhalefet etmek, insanı şirke götürür. Şirk, tevhidin bu esaslarının tam zıddıdır. Tevhidin ana gayesi ve esas hedefi olan Allah’ın birliği hususundaki inancı zedelemek, O’na ortak kabul etmek, büyük şirk kabul edilmektedir. Bir kişiyi Allah’a denk tutup ona ibadet etmek, ilahmış gibi ona itaatte bulunmak, hem onun hem de Allah’ın emirlerini müsavi görerek ortak koşmak veya o kişinin isteklerini Allah hükmünün önüne geçirmektir. Bazı hallerde Allah’ın kurallarının geçerli olamayacağına inanmak da bu şekilde şirk olarak kabul edilmektedir. Kişi, bu durumda geçerli gördüğü kanunları Allah’ın kanunlarına tercih ettiği için bilerek veya bilmeyerek şirke düşmüş olur.
Şirkin çok çeşitleri vardır. Allah’a değil, ondan başkasına itaat etmek, dua ve isteklerimizi Allah’tan başkasına arz etmek, her türlü ibadette Allah’ın rızasından başka şeyler düşünmek, Allah’tan başkasına karşı duyduğumuz sevgiyi Allah sevgisinin üstünde tutmak, Allah’tan ziyade başkasından korkmak, Allah’tan başkasına tevekkül etmek, Allah’tan başkası ile yemin etmek birer şirk türüdür.
Şirk, aynı kökten gelen kelimelerle birlikte, Kur’an’da yüz elliyi aşkın yerde geçmektedir. Allah Kur’an’da, “Muhakkak ki şirk büyük bir zulümdür”[3] diye buyurarak, şirki bir zulüm olarak tanıtmaktadır. Nitekim şirke düşen insan, bu hareketiyle kendi nefsine zulmetmiş olur[4] ve yine şirk, göklerin, yerin ve bunlarda bulunanların, maddenin ve hayatın zorunlu olarak teslim olduğu küllî bir kanuna, yani Allah’ın tek ilah ve Rab olduğu gerçeğine karşı gelinmekle Allah’ın hakkını O’na teslim etmemek bakımından da bir zulümdür. Şirke düşen insanın kendi şahsına zulmettiğini destekler mahiyetteki diğer bir ayet şöyledir:
حُنَفَاء لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ وَمَن يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاء فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ أَوْ تَهْوِي بِهِ الرِّيحُ فِي مَكَانٍ سَحِيقٍ{31}
“Allah’a ortak koşmadan, halis olarak Allah’ı birleyenler olun. Kim Allah’a ortak koşarsa, o sanki gökten düşmüş de kendisini kuş kapıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir.”[5]
Allah’ın şirke bakışını ve şirkin Kur’an’daki tanımını sergileyen diğer bazı ayetlerin meali şöyledir:
إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاءُ وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيداً{116}
“Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz. O’ndan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa, büsbütün sapıtmıştır.”[6]
أُوْلَـئِكَ يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ وَاللّهُ يَدْعُوَ إِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِإِذْنِهِ وَيُبَيِّنُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ {221}
“Onlar/müşrikler, ateşe çağırır. Allah ise izniyle Cennete ve mağfirete çağırır.”[7]
Tevhide aykırı olan, Allah’ın ve Peygamber’in (sav.) emirlerine ters düşen şirke, kimden gelirse gelsin, itaat etmemek gerekir. İslâm dini anne babaya son derece itaat etmeyi, onlara saygıda bulunmayı emrettiği halde, şirk olan hususlarda, onların sözünü dinlememeyi ve onlara tabi olmamayı istemektedir. Konu ile ilgili bazı ayetlerin meali şöyledir:
“Biz insana anne-babasına iyilik etmeyi tavsiye ettik. Eğer onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi, bana ortak koşmanı için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. O zaman size yaptıklarınızı haber veririm.”[8]
“Biz insana anne-babasını tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflık çekerek (karnında) taşımıştır. Onun (memeden) ayrılması da iki yıl içinde olmuştur. (Bunların hepsi, güç şeylerdir. Onun için biz insana) ‘-Bana ve anne-babana şükret. Dönüş banadır, (diye öğüt verdik). Eğer onlar seni hakkında bir bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin ve bana yönelen kimsenin yoluna uy. Sonra dönüşünüz banadır. (O zaman ben) size yaptıklarınızı haber vereceğim.”[9]
Hz. Muhammed (sav), çeşitli hadislerde büyük günahları saymış ve hep şirki, bu günahları başında anmıştır. Bu konu ile ilgili olan bir hadiste, şu bilgilere yer verilmektedir:
“Helak edici şu yedi şeyden sakının:
1 – Allah’a şirk (ortak) koşmak.
2 – Sihir (ve büyücülük gibi göz boyayan, aldatıp oyalayan şeyler) ile meşgul olmak.
3 – Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymak.
4 – Yetim malı yemek.
5 – Savaş alanından kaçmak.
6 – Faiz yemek.
7 – İffetli, namuslu, suçtan beri, mümine kadınlara zina isnat edip onlara iftirada bulunmak.”[10]
Hz. Muhammed (sav.), şirk ile ilgili şöyle söylemiştir:
“Ümmetim için en çok korktuğum şey, Allah’a şirk koşmaktır. Ama dikkat edin; Ay’a, Güneş’e veya puta tapacaklar, demiyorum. Fakat Allah’ın rızasının dışındaki gayeler için harekette bulunacaklar ve gizli şehvet, yani riya ve gösteriş duygularını taşıyacaklar (demek istiyorum).”[11]
İnançta ve sosyal hayattaki tüm muamelelerde hiçbir şeyi Allah’ın rızasının önüne geçirmemek gerekir. Çünkü böyle bir davranış, Allah’a şerik ve ortak kabul etmek demektir. Şirk olarak tanımlanan bu tür şeylerden korunmaya tevhit inancı denmektedir. Gerçek anlamda Allah’a inanan bir insanın şirkin her çeşidinden korunması ve samimi bir Allah inancıyla yaşaması gerekir.
NURETTİN TURGAY
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
[1] Hüseyin b. Muhammed er-Rağıb el-İsfahânî, “şerike”, el-Müfredât fî Ğaribi’l-Kur’ân, Kahraman Yayınları, İstanbul 1986, s. 380.
[2] Şah Veliyullah Dihlevi, İslâm Düşünce Rehberi, trc. Mehmet Erdoğan, Yeni Şafak, İstanbul 2003, I, 225 vd.
[3] Lokman 31/13.
[4] el-Maverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, IV, 333.
[5] el-Hac 22/31.
[6] en-Nisâ 4/116.
[7] el-Bakara 2/221.
[8] el-Ankebût 29/8.
[9] Lokmân 31/14, 15.
[10] Buhârî, Vesaya, 23; Tıb, 48; Hudûd, 44; Müslim, İmân, 144, Ebû Dâvûd, Vesâya, 10; Nesâî, Vesâya, 12.
[11] İbn Mâce, Zühd, 21.