islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4868
EURO
36,2376
ALTIN
2.961,79
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Kur’ân, Hakikati Arayan Basiretliler İçin İlahî Rehberdir

Kur’ân, Hakikati Arayan Basiretliler İçin İlahî Rehberdir
22 Haziran 2019 12:03
A+
A-

Yeşil Parti Lideri Tony Roderick: Kur’ân Okudum ve Müslüman Oldum

İspanya’daki Yeşil Parti Lideri Tony Roderick, İslâmiyet’i seçtiğini açıklayarak, adını da ‘Cemal’ olarak değiştirdiğini söyledi. İslâm’ın ne olduğunu ve diğer dinler arasındaki değerini ve farkını sistematik bir çalışmadan sonra öğrendiğini belirten Roderick, “Kur’an ve Hz. Muhammed’in biyografisini okuduktan sonra içimdeki ruhu keşfettim, Müslüman olmaya karar verdim” dedi.

Kur’ân, Hakikati Arayan Basiretliler İçin İlahî Rehberdir

Allah’ın son Peygamber Hz. Muhammed’e indirdiği Kur’ân-ı Kerim, mucizevî özelliğini korumasının bir delili de onu, hakikati bulma merakıyla hüsnü kalple okuyanların üzerinde meydana getirdiği pozitif etkidir. Gerçek anlamda hayatın manasını ve akıbetini objektif ve önyargısız bir şekilde araştıran her insan, Kur’ân-ı Kerim’in etkisi altında kalabilmektedir. İşte İspanya’da bir siyasî partinin lideri konumunda olan Tony Roderick, bu halis niyetlerle olsa gerek hem Kur’ân-ı Kerim’i okumuş, hem de peygamberimizin (sav) hayatını incelemiştir. Ve en nihayetinde İslâm ile müşerref olmuştur. Peki neden Müslüman olmayan bazı insanlar, bu arayışın sonunda İslâm’a katılıyor da bazıları bundan mahrum olarak manevî karanlık içinde hayatını sürdürmekte ve hatta İslâm’a ve Müslümanlara saldırmaktadır? Bunun cevabı, kişilerin iç dünyalarına ait özelliklerinde gizlidir.

Kur’ân-ı Kerim, Müslümanların İmanını Ziyadeleştirir

Şuurlu Müslümanlar, Kur’ân-ı Kerim’e iman ettikleri gibi onun okunması ve âyetler üzerinde tefekkür edilmesi durumunda imanları ayrıca ziyadeleşir.

“Müminler ancak o kimselerdir ki, yanlarında Allah zikredilince kalpleri ürperir, kendilerine O’nun âyetleri okununca bu, onların imanlarını artırır ve yalnız Rablerine güvenip dayanırlar.” (Enfal: 2).

İman nasıl ziyadeleşmesin ki? Çünkü her okunuşta Kur’ân-ı Kerim, Müslümanlara istikamet üzerine olduklarını teyit ettiği gibi onlara yeni ilmî ve nuranî ufuklar da açmaktadır. Kâfir ile mümin arasındaki farkı Kur’ân-ı Kerim, çok bariz bir şekilde şu şekilde ortaya koymaktadır:

“Allah iman edenlerin yardımcısıdır, onları karanlıklardan nura (aydınlığa) çıkarır. İnkâr edenlerin dostları ise tağutlar (sapkın ideolojiler-inançlar) olup onları aydınlıktan karanlıklara götürürler. İşte onlar, cehennemlik kimselerdir ki orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara: 257).

Kur’ân-ı Kerim, Küfürde İnatçı Olanların Ruh Dünyasını Aydınlatmaz

Bazı kronik manevî hastalıklar vardır ki sahibi tarafından ya fark edilmez, ya da bilinse dahî bunun çaresine müracaat edilmez. Bu nasipsizliğin perde arkasında inatçı bir şekilde hakikati inkâr, red ve kabullenmeme duyguları vardır. Kur’ân-ı Kerim, zaten kendilerine veya başkalarına zulmeden bu tipleri, manevî ikliminde uzak tutmaktadır.

“Fakat o (kitaptaki) sureler, kalplerinde küfür ve nifak hastalığı bulunanların inkârlarına inkâr kattı ve onlar kâfir olarak öldüler.” (Tevbe: 124-125).

Küfür (manevî karanlık) ve nifak (münafıklık-bozgunculuk) hastalığından kurtulmak istemeyenlere Kur’ân-ı Kerim, yardımcı olmadığı gibi onların bu menfî konumlarını daha da artırmaktadır ta ki ahirette hak ettikleri ceza kendilerine uygulanabilsin. İnadî küfrün manevî bir tedavisi yoktur ama uhrevî bir cezası vardır. Küfürden bilinçli olarak vazgeçmek istemeyen bu cahil tiplerin şeytanlaşmış ruhları (nefisleri), Kur’ân’ın hakikatlerine karşı mühürlenmiştir. Aşağıdaki âyet, bu gerçeği açıkça ifşa etmektedir:

“Kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını daha da ilerletti. Bu yalancılık (sahtecilik) sebebiyle bunlara gayet acı bir ceza vardır.” (Bakara: 10).

Temiz fıtrattan uzaklaşmış olan bu tipler, ısrarla hakikati perdelemeye yönelik gayri-meşru açılımlarda da bulundukları için, ayrıca zalim hükmündedir. Kur’ân-ı Kerim de zalimlerin manevî hastalıklarını iyice derinleştirirken, iman ehline tam tersine manevî huzur ve sağlık vermektedir.

“Biz Kur’ân’ı müminlere şifa ve rahmet olarak indiririz. Ama o, zalimlerin ise sadece ziyanını artırır.” (İsra: 82).

Kur’ân-ı Kerim, Hakikati Arayan Basiretli Gayri-Müslimlere Yardımcı Olur

İslâm aleyhinde profesyonel bir tarzda her türlü propaganda yapıldığı halde İslâm’a yönelen insanların sayısındaki artış nasıl izah edilebilir? İslâm evrensel yani bütün insanları muhatap alan bir din olduğu için, Kur’ân-ı Kerim de sadece Müslümanlara hitap eden bir kitap değildir. Bu yönüyle Kur’ân, ilme-hakikate meraklı ve(ya) manevî arayış içinde olan herkes için bir fırsat kapısıdır. Kur’ân-ı Kerim, her türlü şüphe ve alternatif arayış içinde kıvrananların yanında sorgulayıcı düşünmeden yana olanlara yardımcı olmaktadır. Nitekim bu araştırma yoluyla Müslüman olanların ortak özelliği, objektivite ilkelerine riayet ederek hem akıllarını, hem de kalplerini her yeni hakikate açık bir kapı bırakmalarıdır.

Bu şekilde İslâm’a yaklaşanlar, Kur’ân’ın derin düşünmeye davet eden mucizevî metinsel hikmetini ve ilmî gerçekliğini görebilmektedir. Kur’ân’da daha önce başka yerlerde duyulmamış/okunmamış tevhidî/gaybî/uhrevî bilgilerin yanında aynı zamanda çağımızın sosyo-ekonomik sorunlarına yönelik temel çözüm açılımlarını da görebilen hakikatperest insanlar, bu olağanüstü durum karşısında hayranlıklarını elbette gizleyemez. Temiz fıtratlı hakikatperest insanların ahlâkı da güzel olur.

Böyle insanlar, İslâm’ı araştırdıkça, hayranlıkları daha da artacağı gibi Allah’ın lütfu keremiyle basiretleri yani kalp gözleri de açılmaya başlayacaktır. İşte böyle kişilere tebliğci konumunda olan her Müslüman, onları körü körüne değil basiret üzerinden İslâm’a davet etmelidir. Biz bu vazifemizi ne derece yapıyoruz bilmiyorum ama şu bir hakikat ki Kur’ân, bu peygamberanî yolu benimsemektedir. Çünkü Allah, peygamberimiz (sav) üzerinden bizlere de insanları, basiret yani sorgulayıcı düşünce üzerinden İslâm’a davet etmemizi istemektedir.

“(Resûlüm!) De ki: İşte bu, benim yolum (vazifem) budur: Bir basiret (sorgulayıcı düşünce ve anlayış) üzere Allah’a (dinine) davet ederim; ben ve bana uyanlar da (aydınlık bir yol üzerindeyiz). Allah’ı (ortaklardan) tenzih ederim! Ve ben müşriklerden değilim.” (Yusuf: 108).

Biz tebliğ vazifemizi layıkıyla yerine getirmediğimiz için, dünyada İslâm’a karşı menfî iklim oluşturma çabaları devam ede dursun hakperest insanlar, kendi arayış çabaları çerçevesinde bu âyeti okuduklarında basiretleriyle kendilerini bu ilahî mesajın muhatabı olarak görmekte ve aydınlık yoluna girme kararını vermektedir. İşte Allah, basiretini kullanmaya meyilli olanlara da rahmetini esirgememektedir. Allah, dünyada inancı ne olursa olsun herkese rahman olduğu kadar basiretli insanlara da rahim ismiyle yaklaşmakta ve onlara hidayet vermektedir.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.