KUR’AN HAKKINDA BİR DİN KARŞITI İLE KONUŞURKEN

“Ölülere okuyup durduğunuz, ahirette sevabını umduğunuz, kutsayıp öpüp baş üstünde gezdirdiğiniz bu kitabınız ne işe yarıyor” dedi din karşıtı geçinen adam…  Ona dedim ki; “bakma sen bizim yapıp ettiklerimize…. Kur’an’ı el üstünde tutarız, belden yukarda bulundururuz ama belimize, dilimize, aklımıza, elimize, kolumuza, yüreğimize, hayatımıza hükmetmesine izin vermeyiz… Ona gösterdiğimiz saygı sadece göstermelik… Kur’an’a en büyük saygının buyruklarına uymak olduğunu maalesef öğrenemedik…”

“Bu kitap size, hayatınıza ne katıyor, kutsanmaktan, sevap ummaktan başka ne işe yarıyor” dedi din karşıtı adam… Dedim ki; “Bu Kur’an baştan sona hayat kitabıdır… Hayat rehberidir… Bakma sen, biz onu hayatımızın dışında, inancımızın başında tutarız… Ne onu yok sayar ne de uyarız… O bizim kutsalımız biz onu kıt aklımızla anlayamayız sanmaktayız… Halbuki bu Kur’an akıllara hitap etti, akıllılara indi, aklını kullanmayı namazdan, oruçtan, hactan, zekattan daha çok emretti… Aklını kullanmayanların başının pislikten kurtulmayacağını, hayvanlardan daha aşağı bir yaşamda olacaklarını söyledi… Kur’an’dan yüz çevirenlerin dar bir yaşama mahkum edileceklerini söyledi… Söyledi ama duyan olmadı… Kimileri de duydu ama buna uymadı… Çoğunun da zihni, vicdanı, ahlakı, yüreği ve kişiliği bu gerçekleri kaldıramadı… Halbuki Kur’an; insana hakikat odaklı bir zihin, adalet odaklı bir vicdan, iyilik odaklı bir ahlak, cesaret dolu bir yürek ve dosdoğru bir kişilik kazandırmak için gelmiştir…”

“Anlamaya çalışıyorum seni ama mademki böyle bir kitabınız var bu perişanlığınız neden, İslam dünyasını sarıp sarmalayan bu keşmekeşlik neyin nesi? Bu sorunların sebebi bu kitabınız değil mi?” dedi din karşıtı adam…Dedim ki; “Hayır, hayır asla öyle değil, sen çok yanlış düşünüyorsun… Bu kitabı baştan sona dikkatlice okusaydın bu düşündüklerinin hakikat ifade etmediğini görürdün zaten… Bak ben sana anlatayım kısaca… Bu kitap bize işi ehline verin dedi biz işi dayısı olana verdik; adaleti ayakta tutun dedi biz onu yere serdik; düşünün, sorgulayın dedi biz düşünmeyi, sorgulamayı yasakladık, taklidi önerdik; iyilikte yarışın dedi biz kötülükte yarıştık; peygamberleri örnek alın dedi biz şeytanları örnek bildik; birbirinize iyiliği öğütleyin dedi biz kötülüğü öğütledik; zinaya yaklaşmayın dedi biz zinaya götüren tüm araçları evimize aldık; bu kitap zulme karşı durun dedi biz zalimlerden yana olduk, düşmanlara karşı savaş hazırlıkları yapın dedi biz düşmanlarımıza teslim olduk vs. vs. Şimde sen söyle sorun bizde mi kitabımızda mı?”

“Sizin kitabınız basit tarih bilgisi veren bir hikâye kitabına benziyor, onu okuyanların beyni uyuşuyor” dedi din karşıtı adam… Dedim ki: Kur’an’ın üçte ikisi kıssalardan oluşur… Kıssalar geçmişte yaşanan olayları konu edinir… Dert tarihi bilgi aktarmak değil geçmiş tecrübeleri paylaşıp bu güne yön vermek… Kur’an Hz. Nuh’u anlatırken pes etmemeyi, Hz. Musa’yı anlatırken mücadeleci ruha sahip olmayı, Hz. Yusuf’u anlatırken bozuk düzene ayak uydurmamayı, Hz. İbrahim’i anlatırken korkusuz olmayı, Hz. Adem’i anlatırken yanlışta ısrarcı olmamayı, Hz. Lut’u anlatırken ahlaksızlığa göz yummamayı, Hz. Zekeriyya’yı anlatırken Allah’tan umut kesmemeyi, Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ı anlatırken yönetim ahlakının nasıl olması gerektiğini, Hz. İsa’yı anlatırken seküler tavra karşı nasıl bir duruşa sahip olunması gerektiğini anlatır…. Kısacası Kur’an peygamber kıssaları üzerinden seni sana anlatır, yolunu aydınlatır, gönlünü ferahlatır…”

“Her bir Müslümanın mezar taşında ruhuna el fatiha yazıyor… Mezarlığınızın her yerinde Fatiha okunuyor… Mademki kitabınız ölü kitabı değil neden mezarlık fatihadan geçilmiyor” dedi din karşıtı adam… Dedim ki; “Biz dirilerimize Fatihayı anlatamayınca ölülerimize okumaya başladık… Fatihayı anlasaydı, yaşasaydı dirilerimiz zulme, şirke, ahlaksızlığa kayıtsız kalmazdı hiçbirimiz… Fatiha geldiğin yeri, döneceğin yer ve durman gereken yeri öğreten mükemmel bir süredir… Okuyan herkese sen sahipsiz değilsin, senin bir sahibin var Allah, sen ondan geldin ona döneceksin, hesabını ona vereceksin onun için sadece ona itaat etmeli onun buyruklarını yerine getirmelisin, doğru yerde doğru bir duruş sergileyebilmen için hayat yolunu ondan öğrenmelisin değilse saparsın, yanlışa batarsın, kaybedersin… Bu süreyi okuyan herkes insan olarak eşit haklara sahip olduklarını ve sahibi Allah olan kişiye yanlış yapmamaları gerektiğini öğrenir… Bunun için her gün her rekatta bu ilahi bildirge tekrar edilir… Ama gel gör ki anlayan kim… Akif’in dediği gibi okuyup geçeriz bir ölünün toprağına”…

Din karşıtı adam en son dedi ki, “anladım bu kitabı anlasaydınız dünya zalimlerine diz çöktürürdünüz, anlamadığınız için zulmün, ahlaksızlığın, kötülüğün önünde diz çökmüşsünüz… Yazık size, hem kendinize hem kitabınıza yanlış yaptınız…”

Dedim ki; “bu kitap korkakların, ürkeklerin, pısırıkların, yüreksizlerin, bananecilerin kitabı değildir… Bu kitabı herkes anlar ama yüreği olanlar yaşar… Cesareti olanlar kitaba uyar… Çünkü iman her şeyden önce cesaret işidir… Kaybetmeyi göze almayan kazanamaz… Bunun için bu müslümanlar Kur’an’ı belki anlar ama yaşayamaz bunun için zillet üzerimizden kalkmaz…”

Unutma! Kur’an’ın inşa etmek istediği zihne, kalbe, ahlaka, cesarete sahip olmayanlar Kur’an’ın amacını gerçekleştiremezler… Kur’an’ı sadece ezberden okuyup durular, papağanlar gibi tekrar ederler…

Cahit Karaalp

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ