<>.theiaStickySidebar:after {content: ""; display: table; clear: both;}
islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
38,2145
EURO
44,0767
ALTIN
4.158,01
BIST
9.317,24
DOLAR
38,2145
EURO
44,0767
ALTIN
4.158,01
BIST
9.317,24
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Parçalı Bulutlu
Salı Parçalı Bulutlu
18°C
Çarşamba Çok Bulutlu
16°C
Perşembe Az Bulutlu
18°C
Cuma Az Bulutlu
21°C

KUR’AN HZ. İSA’NIN DOĞUMU VE ÖLÜMÜNE DAİR NE DİYOR?  

KUR’AN HZ. İSA’NIN DOĞUMU VE ÖLÜMÜNE DAİR NE DİYOR?  
28/12/2024 09:30
A+
A-

Doğum zamanı ve ölümü ile ilgili olarak  Hz. İsa kadar tartışılan bir başka peygamber  var mıdır? Sorusunu sormak, sanırım yanlış olmayacaktır. Zira Hz. İsa’nın doğumu ile ilgili olarak Hristiyanlık aleminde; Noel kutlaması ve onun ölüp ölmediği konularında ise  ülkemizde yapılan tartışmalar, bunun bir göstergesidir. Nitekim Noel’i, Protestan ve Katoliklerin 25 Aralık’ta, Ortodoksların ise 6 Ocak’ta kutladıkları biliniyor. Ülkemizde ise yılbaşı münasebetiyle Noel, bir şekilde gündeme geliyor ve Müslümanların yılbaşını kutlamaları,  farklı açılardan ele alınarak bu  kutlamaların doğru olup olmadığı  tartışma konusu yapılıyor.

Bilindiği gibi insanların elde ettikleri bilgilerin iki ana kaynağı bulunmaktadır. Bunlardan biri, beşerî, diğeri de ilâhî kaynaklardır. Yahudiler için Tevrat, Hristiyanlar için İncil ve Müslümanlar için de Kur’an, ilâhî bilgilerin ana kaynağıdır.  İman objesi oldukları  için de her ilâhî bilgi, mutlak doğruyu; buna karşılık  her beşerî bilgide de izafî doğruyu ifade eder, en azından bu inanca sahip insanlar için bu  böyledir.  Nitekim her Müslüman, Kur’an’ın temel misyonu gereği, Tevrat ve İncil’de yer alan bilgilerin doğru olanlarını tasdik, yanlış olanlarını da tekzip veya tashih ettiğine, dolayısıyla da Hz. İsa ile ilgili İncil’de ve Hristiyanlık düşüncesinde yer alan bilgileri  de tekzip veya tashih ettiğine inanır.

Buna göre  Kur’an’da Hz. İsa’nın doğumu ile ilgili bazı bilgiler yer alsa da, doğum  tarihi ve zamanı ile ilgili, delaleti kat’î  bir bilginin bulunmadığı görülmektedir. Bununla birlikte doğum zamanına işaret ettiğini/edebileceğini düşündüğümüz bir bilginin  de  Kur’an’da yer aldığı da bilinmektedir. Bu bilgi de “Şimdi  hurma ağacını  kendine doğru silkele,  üstüne taze hurma dökülsün.[1]ayeti ile ilgilidir. Bu  ayet, öncesi ve sonrasındaki  ayetler ile birlikte  ele alındığında Hz. Meryem’in, doğum sancısı başlayınca bir hurma  ağacının dibine gittiğini ve orada “keşke ölseydim de unutulsaydım”,  diyerek pişmanlığını ifade ettiğini, bunun üzerine bir sesin,  ona üzülmemesini, hurma ağacını  silkelemesini ve  düşen hurmalardan yemesini öğütlediğini anlatır.[2]

Kısaca bu konuda Kur’an ne diyor? Sorunun cevabı, budur. Ancak verilen bu  bilgiden Hz. İsa’nın, doğum  zamanını, gün olarak  tahmin etmek imkansız  olsa da, mevsim  veya dönem olarak tahmin etmek de zor değildir.  Şöyle ki, Hz. İsa, Kudüs’te dünya geldiğine göre, Hz. Meryem’in silkeleyip yediği hurmaların da Kudüs civarında yetişen hurma ağaçlarına ait olması gerekiyor. Buradan hareketle sallandığında hurma ağacı, ne zaman meyvesini döküyorsa, bundan da Hz. İsa’nın dünyaya geldiği zamanı tahmin etmek, mümkün gözüküyor. Dolayısıyla Kudüs ve civarında yetişen hurmaların olgunlaşma zamanına dair elde edeceğimiz  bir bilgi, bize Hz. İsa’nın, yaklaşık doğum zamanını  da göstermiş oluyor.

İnternet sitelerinde yer alan bilgiye göre Kudüs hurmasının hasat zamanı geleneksel olarak Ağustos ve Eylül aylarına denk gelmektedir. Bu dönemde Kudüs hurmaları yetişip olgunlaşmaya başlar ve toplanmaya hazır hale gelir ve bu dönemde taze ve en lezzetli hallerini almış olurlar.”[3] Bu bilgiye göre Hz. İsa’nın doğum zamanını gün olarak değil de ay olarak bir tahminde bulunmak, en azından  bu konuda  bazı tefsirlerde yer alan yorumlar kadar, spekülatif olmayacaktır.  Çünkü bu konuda yapılan yorumlar, bir zandan ibarettir ve Kur’an’ın ifadesiyle  zanlar, hakikati yansıtmamaktadır[4]. Kur’an, ayrıca  bizden  bilmediğimiz şeylerin ardına düşmememizi  de istemektedir.[5]  Bu nedenle tefsirlerde yer alan şu yorumların zandan öte bir anlam ifade etmediği de  anlaşılacaktır:

“Denilir ki: Bu hurma ağacının  dalları yoktu, kurumuş bir kütük halindeydi ve zaman kış mevsimiydi.  İsa’nın kerameti ve annesine gösterdiği mucize  kabilinden kütük,  bu haldeyken dallanıp budaklandı, meyveye durdu ve meyve olgunlaştı.”[6]  Benzer yorumu, Kadî Beydavî’nin de ruviye/ rivayet edildi, kaydıyla  naklettiği görülmektedir.[7]

Bir başka tefsirde ise, “Meryem, karnındaki çocuk büyüyüp gebeliği belirlemeye başlayınca  durumu ailesinden gizlemek için uzak bir yere gider, onlara görünmemeye çalışır. Doğum sancısı tutunca  bir ağacın altına  gelir. Başına gelenlere üzülen Meryem, üzülmemesini, Rabbinin,  alt tarafında yani hemen yanı başında içecek bir su akıttığını, kuru ağacı silkelemekle de üzerine  taze hurma döküleceğini, yiyip içmesini ve sevinmesini, insanlardan  birini görünce Rahman için susma orucu adadığını, kimseyle konuşmayacağını söylemesini bildiren bir  ses duyar.”[8]

Bu yorumlardaki ana sorun, Hz. İsa’nın doğumunun  kış mevsimi ve hurma ağacının  da kuru olduğunu doğrulayacak bir ayetin veya isnadı sahihin  bir hadisin olmayışıdır. Dolayısıyla bu yorumlar, müfessirlerin  kişisel ve kurgusal yorumlarından ibarettir ve ispatı da yoktur. Bu nedenle Hz. İsa’nın doğum zamanın kış değil, ondan daha önce olduğu anlaşılmaktadır.

Tartışma konusu yapılan Hz. İsa’nın ölümü ile ilgili ayetler ise şunlardır ve   bize bir fikir verecek kadar da açık ve nettir:

Bir de, inkâr etmeleri ve Meryem’e büyük bir iftira atmaları ve “Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük” demeleri yüzünden onları lânetledik. Halbuki onu ne öldürdüler ne de astılar; fakat sadece onlara öyle olmuş gibi göründü. Onun hakkında ihtilâfa düşenler, bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah Güçlü’dür, Hakim’dir.”[9]       

“Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”[10]       

“Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, «Beni ve anamı, Allah’tan başka iki tanrı bilin» diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, «Hâşâ! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin.”

“Ben onlara, ‘Benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk ediniz’ diye bana emrettiğinden başka bir şey söylemedim. Ben onların içinde olduğum sürece onları gözledim. Fakat ne zaman ki, beni vefat ettirdin, artık onu gözetleyen yalnız Sen’din. Çünkü Sen her şeyi görüp gözetensin/her şeyin şahidisin.”[11]

Şu ayet ise Peygamberimize hitap etmekte ve şöyle demektedir: “Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar? Her can ölümü tadacaktır.” [12]   

Şu ayet de genel  bir ilkeyi  ifade eder:Biz peygamberi, yemek yemeyen birer ceset  olarak   da yaratmadık. Onlar ölümsüz de değildir.[13]

Bu ayetlerde geçen “tevveffa” fiili vefat ettirmek, demektir, eceliyle ölenler için kullanılmaktadır. Vefa kökünden geldiği için ayrıca “yerine getirmek” anlamına da sahiptir ve emanet olarak kabul edilen canın iade edilmesi kastedilmektedir.

Tek bir ayete bağlı kalmadan, Kur’an bütünlüğü içinde zikredilen bu ayetler birlikte ele alındığında, Hz. İsa’nın öldüğü mü yoksa  ölmediği mi veya Allah Teâlâ’nın, Hz. Peygamber’e hitaben söylediği, “Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar? Her can ölümü tadacaktır” sözünden, yine Hz. İsa’nın öldüğü mü yoksa ölmediği mi anlaşılmaktadır? Ayetin zahirî anlamı, Hz. İsa’nın Peygamberimizden önce öldüğüne mi, yoksa ölmediğine mi işaret etmektedir?

Diğer  ayette  ise Hz. İsa’nın ahirette, Allah Teâlâ’ya, “Ben onların içinde olduğum sürece onları gözledim. Fakat ne zaman ki, beni vefat ettirdin, artık onu gözetleyen yalnız Sen’din” diye cevap vermesi, Hz. İsa’nın öldüğünü mü, yoksa ölmediğini mi  ifade ediyor? Şayet Hz. İsa yaşıyorsa, onun hem Kur’an’ın nüzul döneminde, hem  de daha sonraki dönemlerde  Hristiyanları gözetlemeye devam ettiği ve  onun teslis akidesini de onayladığı anlamı ortaya çıkmıyor mu? Bu durumda Kur’an’ın tekzip etme misyonu ile tevhid akidesi devre dışı kalmış olmuyor mu? Bu da gösteriyor ki söz konusu  bu ayetlerin lafzî delaletleri, Hz. İsa’nın yaşadığına değil, öldüğüne  işaret ediyor.

Nitekim Hz. İsa’nın doğum zamanı ve ölümü ile ilgi olarak yapılan bu yorumlar, sorgulanmadan elde edilen aktarmacı bilgilerin ve kültürün oluşturduğu bir zihniyetten kaynaklandığı ve bu konunun Kur’an bütünlüğünden uzak ayet merkezli  bir anlama yöntemi ile anlaşıldığı, dolayısıyla da  burada bir anlama sorununun bulunduğu ve bu sorunun da kitap, sünnet, icmâ ve kıyas şeklinde formüle edilen bilgi hiyerarşine  dikkat edilmemesinden kaynaklandığı görülüyor. Ayrıca böyle bir anlama yönteminin, Hz. Peygamber’in Muâz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken ona “Ne ile hükmedeceksin?” diye sorduğunda, onun “Allah’ın kitabıyla” diye  cevap  verdiği; daha sonra da sünnet ve içtihadı zikrettiği ve  bundan da  Hz. Peygamberin ziyadesiyle  memnun olduğu konusundaki rivayet  ile  de uyum içinde olmadığı  biliniyor.[14]

Prof. Dr. Celal Kırca

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULŞAMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

[1] Meryem,19/25. Bu ayete “Hurma kütüğünü kendine doğru çek! Taze turfanda olmak üzere senin üzerine  (kucağına) düşsün!” şeklinde  bir anlam da  verilmektedir.  Mahmut Özdemir, Kur’an’ı Kerim ve Türkçe Meâli,  Ankara 2022,s.305.

[2] Meryem,19/22-26.

[3] www.hurma.com kudus-hurma 8 Mart 2024.

[4] Yunus ,11/36.

[5] İsra,17/ 36.

[6] Abükkâdir Geylânî, Geylânî Tefsiri, Ter. Osman Nuri Küçük, İstanbul 2013, 3/243.

[7] Kâdî Beyzâvî, Envâru’t Tenzîl, Mısır 1968, 2/ 32.

[8] Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul 1990, 5/376.

[9] Nisa,4/156-158.

[10] Al-i İmran,3/55.

[11] Maide,5/116-117.

[12] Enbiya 21/ 34-35.

[13] Enbiya 21/ 8

[14] İbn Kesir, Tefsir, Kahire tarihsiz,7/345.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. faruk dedi ki:

    Değerli hocam saygılar elinize diline sağlık ,Çok güzel sade ve Kur’an ayetleri ile açıklama ikna edici bilgiler verdiniz. Allah razı olsun istifade ediyoruz.

    1. Ekrem dedi ki:

      Hiç bitmeyen,Hz.İsanın yaşaması,Geleceği inanıcı,Mehdi vb gibi ,İslam alemine de girmiş bulunan tartışmalı konularda,Rivayet tefsirinden daha çok ,Akıl ve zeka ile bütünleşip analitik düşünce yapısına göre yazdığınız şu tespite canu yürekten katılıyorum,Başka yerlerde de bu şekilde az ve öz özet okumadım,Şimdi paylaşıyorum:”

      Diğer ayette ise Hz. İsa’nın ahirette, Allah Teâlâ’ya, “Ben onların içinde olduğum sürece onları gözledim. Fakat ne zaman ki, beni vefat ettirdin, artık onu gözetleyen yalnız Sen’din” diye cevap vermesi, Hz. İsa’nın öldüğünü mü, yoksa ölmediğini mi ifade ediyor? Şayet Hz. İsa yaşıyorsa, onun hem Kur’an’ın nüzul döneminde, hem de daha sonraki dönemlerde Hristiyanları gözetlemeye devam ettiği ve onun teslis akidesini de onayladığı anlamı ortaya çıkmıyor mu? Bu durumda Kur’an’ın tekzip etme misyonu ile tevhid akidesi devre dışı kalmış olmuyor mu? Bu da gösteriyor ki söz konusu bu ayetlerin lafzî delaletleri, Hz. İsa’nın yaşadığına değil, öldüğüne işaret ediyor.”

      Çok değerli hocam ,Yüreğinize sağlık,Kaleminize kuvvet

  2. Kemal Mete dedi ki:

    Bu tartışmalı konuyu geniş açıdan bütüncül olarak değerlendirip aydınlattığınız için teşekkür ederiz.

  3. Neşet Kaya dedi ki:

    Emeğinize sağlık hocam.
    Allah’ım yâr ve yardımcınız olsun.
    Sizlere de sağlık sıhhat ve afiyet versin.

  4. Ali ekşi dedi ki:

    Hocam kaleminize gönlünüze bereket. Maalesef bu konuda alimler arasında tam bir ittifak yok kuran beyani haricinde..isa yaşıyor göklerde dır sonra nuzul u isa olacak yer yüzüne inecek hz peygamber in ahkâmini kuranı anlatacak insanlar isa ya uyacak o hz peygamber efendimizin şeriatıni anlatacak diyorlar bir kısım ulema nuzul u isaya inanmiyor kabul etmiyor bu hususta bizi bir nebze aydinlatirmisiniz ayet ve hadislerde ne kadar bahsedilor.

  5. Sündüs Eda Öztürk dedi ki:

    Her zaman yorum yazamasam da keyifle okuyor ve feyz alıyorum hocam… Yüreğinize , kaleminize sağlık….

  6. Sündüs Eda Öztürk dedi ki:

    Her zaman yorum yazamasam da keyifle okuyor ve feyz alıyorum hocam… Yüreğinize , kaleminize sağlık…. Rabbim size hayırlı uzun ömürler nasip etsin.

  7. Emine KIRCA dedi ki:

    Kıymetli Amcacığım, yine oldukça aydınlatıcı bir konuyu kaleme almışsınız. Duyduklarıyla hareket eden, okuyup araştırmayan milketimizin ışığısınız. Ayetlerden yola çıkarak en doğru sonuca varıp, yeni yıl kutlamalarının kişilerin dinsel inanıncına yönelik olmadığını, aslında toplumların etkileşimleri sonucu gelenek halini almış bir heyecandan kaynaklandığını da ortaya çıkarmış oldunuz. Kardeşlik ve barış duygularıyla birbirine bağlanmış, savaş, terör ve şiddetin olmadığı bir dünya hayal ediyorum, daima…İnançların birbirini itmediği bir dünya… Evrensel saygının oluştuğu, insanların mutlu mutlu yaşadığı bir dünya…

  8. Recep Uzun dedi ki:

    SLM üstad hadislerde gelen bilgileri ne yapacağız?
    Sünnetin Kur’an’ı tefsir ettiği texini6nereye koyacağız?

  9. Nurettin Bölük dedi ki:

    Toplanmamış hurma, acaba ağaçta kuş aylarına kadar kalamaz mı? Trabzon hurmasını toplamayacak ağaçta kuruturlar. Selamlar.

  10. Hasan UNKUN dedi ki:

    Hem hikmete hem de sünetü’llâh’a tevafuk eden hakikatin hakikatla müânakası insanın mutlak surette ölümlü olduğu gerçeğidir.Her nefis ölümü tadacaktır ayetinden hareketle İsa(as)’da nefislerden bir nefistir.Elbette ölümlüdür.Sâikatü’l-mevttir.Ölümü tatmıştır.Buna aynı zamanda K.Kerimde Hz.İsa’nın beni vefat ettirdiğinde ifadesi,her nfsin ölümü tadacağı gerçeği Hz.İsa’nın da ölümü tattığı gerçeğidır.O’nun nasıl Allah teâlânın kendi katına yükseltiği keyfiyetine vakıf değiliz.Tevrat ve İncildeki tahrifat gibi.Hz.İsanın doğum ve ölüm zamank ile ilgili vahyin dışındaki mevcut bilgiler zandan öteye geçemez.
    Algılar etkiler bir mikrop gibi her karantinasız alana sirayet eder.Bu gün global dünyada karantina mümkün değildir.Sesi daha gür çıkanlar,gücü elinde tutanlar zayıf toplumları kendi etki alanına çeker.Ne varsa merak hem iyi hemde kötü tarafı olan korkunç bir şeydir.İlmen-fennen güçlü olan toplumların terakki etmesine kapı aralarken,zayıf toplumları bilinçsizce taklit alanına çeker.
    Yılbaşı kutlamaları da böyle bir hastalığın ürünüdür.

  11. Muhammed Bahaeddin Yüksel dedi ki:

    Sayın hocam, son derece netameli bir konuda ele aldığımız konuyu Kur’an bütünlüğü içerisinde ve Kur’an’ın zahir öğretisine uygun bir şekilde ele almış olmanız, asırlardır yalan yanlış, dahası israiliyat kokan hurafeleri sus pus eden bu izahınızla bizleri hem bahtiyar ettiniz hem de konuya dair gelen sual sahiplerine okunması için işaret edeceğiniz bir metin kazandırdınız. Allah sizden razı olsun. Sağlık, afiyetler dilerim.