Kur’an medeniyetinde, her alanın, her konunun ve her meselenin hikmet çerçevesinde açıklaması vardır. Kâinatın yaratılışı, insanın yaratılışı, diğer canlı ve cansız varlıkların aratılışı anlatılır. Aklın algılama sınırlarını zorlayacak ve akıllı insanların beyinlerini zonklatacak açıklamaları ile nice mesele yanında her biri farklı kelime ve farklı anlamda ve farklı nitelikte, farklı kavramlar dikkat çekmektedir. Bunlardan biri de, “kavli leyyindir.”
Gerek Kur’an meallerinde ve gerekse hocalarımızın anlatımlarında “Leyyin söz” yumuşak söz diye anlatılır. Fakat kavramların ve konunun açılımına dikkat edilmeden anlam verildiği takdirde âdeta sırıtır. “Leyyin sözün” mahalline, muhataplarına ve bunlar arasında ki münasebetlere bakınca “Leyyin söze” “yumuşak söz ile mana verilmesi en azından kuşku vericidir. Konunun özüne ve cereyan eden olaya bakınca konuşma mahalli, kanlı kâtil, zâlim hükümdar Firavun ile onun sarayında yetişmiş ve aralarında kan davası geçmiş, yüz seksen derece zıtlaşma olmuş Hazreti mûsâ aleyhisselam arasında geçen bir konuşma mahallidir. İnanç ve ahlâkî değerler zıtlığından farklı olan bu iki güç cedelleşiyor ve direniyorlar.
Firavun, kitleleri topluyor onlara haykırıyor; “Sizin en yüce tanrınız benim” diyerek hezeyan lavları püskürtüyor. Hazreti mûsâ aleyhisselamın gösterdiği mucizeler karşısında Onu ve davasını ortadan kaldırmak için Firavun, ülkenin en etkin sayılan büyücüleri topluyor ve Hazreti Mûsâ aleyhisselamın aleyhinde kullanmaya çalışıyor. Bu müthiş olay sonunda bütün büyücüler iflas ettiklerini itiraf edip iman ediyorlar. İyot gibi ortada kalan Firavun hiddetinden çatlayacak pozisyona düşüyor. Hiddetinden çılgınca tehditlere başvurdu;
Haykırarak dedi ki: “Ben size, izin vermeden siz ona iman ettiniz, şüphesiz ki, o size sihri öğretmiş olan büyüğünüzdür. Artık yakında bileceksiniz, elbette ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlamasına kestireceğim ve muhakkak ki sizi toplu bir halde astıracağım.” (Şuarâ:26/49) Böylesi bir tehdit ve öfke ile yüzlerce insanın kanını dökmeye ve toplumu daha da gerip her kesi iyice yıldırmaya yöneldi. Fakat Hazreti Mûsâ aleyhisselama iman eden büyücüler pes etmediler. Büyücülerden ve halktan iman edenler net tavır koyarak Firavuna tepki gösterdiler. İman ettiklerini ve bunun için her şeyi göze aldıklarını ilan ettiler ve Firavuna karşı dediler ki: “Zararı yok, sen yapacaksan biz zaten, Rabbimize dönücüleriz. (Şuarâ:26/50)
Düşünebiliyor musunuz? Firavun bir tarafta tanrılık iddiasında bulunuyor ve kitlelere haykırıyordu: “Sizin en yüce tanrınız benim” diyordu. Böylesi kendini bilmezlikle çılgınlaşan Firavun şımarıklık ve şirretliği azgınlık boyutuna taşımıştı ve gittikçe şirretlikte haddini aşıyordu. Fakat Firavunun anlaşılmaz inat ve inkârla, Allah Teâlâ’ya kafa tutarak tanrılık iddiasında bulunmasına ve çevresindeki insanları köle olarak yönetmesine rağmen Allah Teâlâ, Hazreti Mûsâ ve Hazreti Harûn aleyhimesselama emir verdi. Firavuna “Gidin ona kavl-i leyyin ile hitap edin” buyurdu. Böyle bir gerilim karşısında “kavli leyyini” yumuşak söz ile yorumlamak kolaycılıktan kaynaklanır ve gerçeklikten uzak dalma ile yorumlanabilir. Çünkü burada Firavun için otorite endişesi ve Hazreti Mûsâ aleyhisselam için iman gibi büyük bir dava mücadelesi meselesi ve büyük bir savaş gayreti vardır.
İşte tam burada “kavli leyyinin” önemi ve yorumu, bütün çıplaklığı ile kendini göstermektedir. Hazreti Mûsâ aleyhisselam peygamberler silsilesinin o günkü temsilcisidir. O peygamberliğe uygun onurlu mücadele verecek, vakar, şahsiyet ve sorumluluk duygularını en yüksek düzeyde kullanacak, davasına uygun mücadele verecek ve peygamberlik görevini, önce Allah Teâlâ katında riyasız, fütursuz yapacak ve peygamberler davasını onuru ile sürdürecektir. Bunun için de muhatabı Firavun ile çok ayarlı ve çok tutarlı bir tarz ile konuşacaktı. Bu tarz, eveleme ve geveleme tarzında yumuşak söz değil, en üst düzeyde tutarlı, düzeyli ve etkin söz söyleme tarzıdır ve bu konuşma tarzı diplomatik manevradır.. Tarafları, cephelerde birbirinin kanını dökerken diplomatların mücadelesi, tüm toplumunun ve tüm ülkesinin çıkarlarını üst düzeyde koruma mücadelesidir. Bu mücadele ile zayiatı önleme mücadelesini başarıya götürme gayretidir. İşte Hazreti Mûsâ aleyhisselamın gayreti, bu gayrettir. Bu da kavli leyyin ile mümkündür. Esselamu aleykum.
İlhan ORAL
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…