islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4847
EURO
36,2367
ALTIN
2.960,31
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Kur’an ve Oğul Tanrı İnancı

Kur’an ve Oğul Tanrı İnancı
29 Aralık 2017 09:09
A+
A-

Kur’an-ı Kerim’in ısrarla yasakladığı ve bütün insanlığı sakındırdığı en ağır suç şirk günahıdır (Nisa, 48, 116 ve Maide 72). Şirk canlı-cansız herhangi bir varlığı Allah’a denk tutmak, O’nunla aynı güç ve özelliklere sahip olduğunu açık ya da gizli şekilde iddia etmektir. Yani yalnızca Allah için düşünülüp kabul edilebilecek bir özelliği başkaları için de varsaymaktır. Allah’ın oğlu olduğu inancı, zatında çokluk olabileceği iddiası ve Allah’ın insan bedeninde görünebileceğini inancı şirk çeşitlerindendir. Şirkin çok farklı şekilleri, ortaya çıkış yolları ve değişik boyutları vardır.[1]

Kur’an’ın indiriliş nedenlerinden bir tanesi de “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarmak içindir (Kehf, 1-4 ve Meryem, 35-39). Allah’ın oğlu olduğu inancı sadece Hıristiyanlarda değil dünyanın çok farklı mitolojilerinde görülen bir durumdur.[2] Kur’an “Oğul Tanrı” inancını mahkûm ederken bu inanç ve etrafında oluşan hurafeler örgüsünün tamamını, bu inanışlara yer veren dini anlayışların hepsini kast eder/eleştirir. Allah’ın insan bedeninde göründüğünü reddeden ya da oğlu olduğu inancını kınayan ayetlerin tümünü Hıristiyanlarla alakalı görmek son derece büyük bir yanılgıdır.

Örneğin Kur’an şöyle der: “Cinleri Allah’ın ortakları saydılar; oysa cinleri O yaratmıştır. Allah’ın oğulları ve kızları var diye bilgisizce kestirip attılar. O, onların tanımlamalarından uzak ve yücedir. Gökleri ve yeri, örneği yokken yaratan O’dur. Eşi olmadığı halde çocuğu nasıl olabilir. Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi O bilir.” (En’am, 100-101)

Bu ayetlerde Hıristiyanların eleştirildiğini iddia etmek hatadır. Zira Hıristiyan ilahiyatında “Allah’ın eşi/karısı” inancı yoktur, onlar böyle bir anlayışı akıllarına bile getirmezler.[3] İlgili ayette kınanan kesim Arap müşrikler, Yunan ve Hint mitolojisi gibi kadim dini geleneklerdir. Bu gibi ayetlere yaptığımız hatalı yorumlar nedeniyle Kur’an haksız yere itham edilmekte ve bizim yanılgılarımızı hiçte hak etmediği halde Kur’an’ın hatası olarak gösterilmektedir.

Kur’an’da tek tip eleştiri yoktur. İddialar çok ve farklı olunca ilgili ayetlerin hitap kitlesi de farklılaşmaktadır. İbareler herkese değil iddia sahiplerine yöneliktir. Öyleyse her ayet ait olduğu bölüm ile birlikte, öncesi/sonrası ve diğer bağlantıları dikkate alınarak yorumlanmalıdır. Kur’an Allah’ın evlat edindiği iddiasını ve İsa Mesih’in Tanrı/Tanrı Oğlu olduğu şirk inancını açık bir şekilde reddetmiştir:

“Dikkat et; uydurdukları yalandan dolayı söyleyecekleri sadece şudur: “Allah’ın çocuğu vardır…” Onlar kesinlikle yalancıdırlar. Yani Allah kızları oğlanlara tercih mi etmiş? Sizin neyiniz var; nasıl böyle bir yargıya varıyorsunuz?” (Saffat, 151-154)

Bu ayetlerde kınanan kesim Allah’ın kızları olduğu iftirasını uyduran Mekke müşrikleri ve kadim fikir babalarıdır. Aşağıdaki ayetler ise doğrudan Hıristiyanlara yöneliktir:

“Rahman çocuk edindi” dediler. Gerçekten çok çirkin bir söz söylediler. Bundan dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar çökecekti. Bunlar sırf “Rahman’ın çocuğu var” dedikleri için olacaktı. Rahman’ın çocuk edinmesi olacak şey değildir. Göklerde ve yerde kim varsa hepsi kul olarak Rahman’nın huzuruna gelirler.” (Meryem, 88-93)

“Yahudiler; “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler. Hristiyanlar da “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bunlar, onların dillerine doladıkları (boş) sözlerdir. Önceki kâfirlerle aynı ağzı kullanıyorlar. Allah kahretsin onları![4]Bu iftiraya nereden sürükleniyorlar?” (Tevbe, 30)

Ayette geçen “…Önceki kâfirlerle aynı ağzı kullanıyorlar…”ifadesi bizim için son derece önemlidir, hareket noktamızdır. Ehl-i Kitap’ın salih kulları ilahlaştırma suçuna nasıl düştükleri noktasında geçmişin taklitçiliğini bize kaynak olarak göstermiştir. Ehl-i Kitap, Yunan, Roma, Hint, Mısır ve Eski İran mitolojilerinden az ya da çok etkilenerek nebîleri ve velileri ilâhlaştırma yoluna gitmiştir.[5] Öyleyse Yahudi ve Hıristiyanların yanlış inançları araştırılırken işe onlardan önceki kadim kültürler ve neş’et ettikleri ortamın inanç dünyası mercek altına alınarak başlanmalıdır.

Örneğin; İmparatorlara ilah gözüyle bakılan Roma idaresi altında tohumları atılan ve yeşeren Hristiyanlık, Roma putperestliğinden pek çok kalıntıyı da günümüze taşımıştır.[6] Onların ibadet şekilleri, takvimleri ve kutsalları benimsenmiş, Roma’nın ve Eski Yunan’ın çok tanrılı mitolojik anlatımları İsa Nebî için uyarlanmıştır. Sonuçta karşımıza “Baba-Oğul-Kutsal Ruh/Teslis” diye bilinen şirk inanış ortaya çıkmıştır. Yine bu inanışa sahip olan Azizlere kurtarıcı-şefaatçi, şifa verici ve koruyucu olarak bakılmaya başlanmıştır.[7]

Aslında çok tanrıcılık isim ve şekil değiştirerek mevcudiyetini günümüze kadar aynen korumuştur. İşte Ehl-i Kitap’ın yaptığı bu taklit Allah’ın elçisi Muhammed (a.s.)’ı çok kaygılandırdığından bize şu uyarı ve hatırlatmaları yapmıştır:

“Sizler karış karış, adım adım sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz, bir keler deliğine girecek olsalar siz de onları takip edeceksiniz.” “Ya Resulallah, Yahudiler ve Hıristiyanlar mı?” Diye sorulunca “Ya başka kimler olacaktı?” diyerek cevap vermiştir.”(Buhârî, Enbiya 50)[8]

Konu ile ilgili ayetler çoktur. Kur’an Allah’a çocuk, eş ve ortak isnadını ister şaka ister ciddi, ister mecaz isterse gerçek olsun kesin olarak yasaklayıp reddetmektedir. Yaratıcı ile yarattıkları arasında soy bağı kurmak ya da yaratılmışlarda Allah’ın zatından parça bulunduğunu veya zatının tamamının bir yaratılmışta beden aldığını savunmak/hulul inancı kesin olarak küfürdür (Zuhruf, 15)[9].

d) Kur’an’ın Ehl-i Kitap ve Müslümanlara Yaptığı Davet

Yüce Kitabımız Kur’an’ın Ehl-i Kitap’a yaptığı en büyük davet tek ilaha kul olmaktır. Sadece Allah’a kulluk etmek bütün herkesin görevi olduğundan aşağıdaki çağrı bütün insanlığa yöneliktir:

“De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Size göre de bize göre de doğru olan ortak şu söze gelin: Allah’tan başkasına kul olmayalım. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Birimiz, Allah’tan önce birilerini rabler edinmesin.” Yüz çevirirlerse deyin ki: “Şahit olun, biz Allah’a teslim olmuş kimseleriz” (Al-i İmran, 64)

Mesih İsa Tanrı/ Tanrı Oğlu değil yukarıda ortaya konduğu gibi Allah’ın kulu ve elçisidir. İsa (as)’ın asıl kimliği ortada olduğu halde bir takım felsefi yorumlarla onu Allah’a denk tutmak açık bir şirktir. Kur’an bu konuda çok nettir:

“Allah, Meryem’in oğlu Mesih’tir” diyenler kâfir oldular. De ki “Allah Meryem oğlu Mesih’i, anasını ve yeryüzünde bulunan herkesi yok etmek istese ona karşı koymaya kimin gücü yeter?” (Maide, 17)

“Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler, kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih şöyle demişti: “Ey İsrail oğulları, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a kul olun. Kim Allah’a ortak oluşturursa Allah ona cenneti yasak (haram) eder. Onun gideceği yer cehennemdir. Yanlış yapanın yardımcısı olmaz.” ”Allah üçün üçüncüsüdür” diyenler gerçekten kâfir olmuşlardır. Hâlbuki bir tek ilah dışında ilah yoktur. Böyle demeyi bırakmazlarsa bu kâfirleri acıklı bir azap saracaktır.” (Maide, 72-73)

“Ey İnsanlar! Bu Elçi, Rabbiniz’den size gerçek olanı getirdi; O’na inanıp güvenin; bu sizin hayrınıza olur. Ama ayetleri görmezlikten gelirseniz bilin ki göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah bilir, doğru kararlar verir. Ey Ehl-i Kitap! Dininizde aşırılık etmeyin, Allah hakkında sadece gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, başka değil, yalnızca Allah’ın elçisidir; Meryem’e ulaştırdığı sözü ve kendinden bir ruhtur (emirdir). Öyle ise Allah’a ve elçilerine inanıp güvenin. “Üçtür” demeyin; bundan vazgeçin; bu sizin hayrınıza olur. Allah tek ilahtır, başkası da yoktur. O’nun çocuğa ne ihtiyacı olur! Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nundur. Dayanak (Vekil) olarak Allah yeter.” (Nisa, 170-171)

Müslümanlar Tevrat ve İncil’e “tahrif edilmişlerdir ama aralarında iyi şeyler de vardır” şeklinde değil “her iki kitapta tasdik edilmiştir ancak bir takım müdahaleler de olabilir/olmuştur.” şeklinde bakmalıdırlar. Ehl-i Kitap ile sağlıklı iletişim Kur’an denetiminde gerçekleştirilecek müzakerelerle mümkündür. Aşağıdaki ayet bunun kanıtı olmaktadır:

“Yanlış davrananlar dışındaki ehl-i Kitapla mücadeleyi, en güzel yöntemden başkasıyla yapmayın. Onlara deyin ki; “Bize indirilene de size indirilene de inandık. Bizim ilahımızla sizin ilahınız birdir. Biz ona teslim olmuş kimseleriz.” (Ankebut, 46)

Ayrıca“…Önceki kâfirlerle aynı ağzı kullanıyorlar…”gibi ayetler aslında “Karşılaştırmalı Dinler Tarihi” çalışmalarını emretmektedir. Hiçbir inanca kayıtsız kalamayız inançların oluşumunu, gelişiminin ve hurafenin bize bulaşma kanallarını inceleyip, önceki nesillerde ortaya çıkan putlaştırmanın özüne inmeliyiz/önüne geçmeliyiz. Kur’an’da yer alan “Gezip dolaşın, sizden öncekilerin sonları nasıl oldu bir bakın, oralarda hala işaretler vardır vs.”ifadeler “İnanç Turizmi”nin, “Dinler Tarihi Arkeolojik Kazıları”nın temellerini atmaktadır, bu alanlara yatırım yapılmalıdır. Bu şekilde tarih boyunca şirk-tevhit kavgasının nasıl bir seyir izlediğine tanıklık edebiliriz. Bu yöntem ile Kur’an ışığında “İnançların Coğrafi Haritası”nı çıkararak, diğer kültürlerle olan ortak doğrularımızdan hareketle tebliğ faaliyeti yürütebiliriz.

Netice Olarak…

Hıristiyan ilahiyatı Mesih İsa’yı Tanrının bedenlenmiş hali olarak gösterir. Bu İncil’in bir beyanı olmayıp konsül kararları ve o dönemin mitolojik havasının bir ürünüdür. “İsa (as)’ın Tanrıdır” iddiası İncil’e rağmen ortaya konmuş bir şirk sloganıdır. İncil İsa’nın Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu defalarca dile getirmiştir. Hıristiyanları İsa Mesih’i Pavlus’tan değil kendi dilinden tanımaya çağırıyoruz.

İncil’e göre İsa Tanrı değil Tanrı’ya muhtaç bir kuldur. Ancak Hristiyan din adamları zorlama yorumlarlar ya da İncil metnine işkence yaparak gerçeği sansürlerler, hak ile batılı birbirine karıştırırlar. Kur’an bu noktada şu soruları sorar: “Ey Ehl-i Kitap! Allah’ın ayetlerini ne diye örtüyorsunuz? Neden bile bile gerçeği gizliyorsunuz?” Hıristiyanları, din adamlarının, konsüllerin ve siyasi hadislerin etkisi altında kalmadan İncil üzerinde yoğun bir şekilde düşünmeye davet ediyoruz.

İslam âlimleri, ilahi kitap ciddiyeti/ön kabulü ile İncil ve Tevrat üzerine çalışmalar yapmalı, Kur’an ile mutabık oldukları noktaları tespit etmeli ve Müslüman halkın bu iki kitaba Kur’an’ın istediği şekilde bakmasını sağlamalıdır. Çoğu zaman hakarete varan aşağılayıcı ifadelerden kaçınıp İncil ve Tevrat’ı sürekli eleştirmekten vazgeçmeliyiz. Bazı Müslümanların sergilediği saldırgan üslup onların gerçekleri fark etmelerine engel teşkil etmektedir. Kur’an ile bütünlük ifade eden yerlere dikkat çekilip kitap ehli son vahye davet edilmelidir.

Geçmiş kitaplarda elbette bir takım oynamalar olmuştur ancak bu hakikatin tamamen kaybolduğu anlamına gelmez. Allah’ın kitap ehlini tevhitten habersiz bırakması, Muhammed (as)’ı ve Kur’an’ı tanıyacak sıfatları onlara bildirmemesi ve yüzyıllar boyu onları şirkin karanlıklarına terk etmesi kabul edilemez. Bu durum ilahi adalete ve Allah’ın merhametine aykırıdır. Eğer önceki kitaplar tamamen bozulduysa karşımıza “Neden Allah bizi bozuk kitaplara yönlendiriyor?” sorusu çıkar (Yunus, 94)

Bize göre Tevrat ve İncil’de Allah’ın mesajı ilk indirildiği haliyle bulunmaktadır? (Maide, 43). Daha sonra eklenen ilavelerin tespiti müheymin olan Kur’an ile yapılabilir (Neml, 76). Mesela bu şekilde Yunan felsefesinden ilham alınarak icat edilen İsa ile İncil’de olan gerçek İsa arasındaki fark gün yüzüne çıkarılabilir. Kısaca şuan elimizde olan İncil ve Tevrat’ta Muhammed (as)’a ve Kur’an’a atıflar olduğu gibi (A’raf, 157), kitap ehlinin şirkini kanıtlayan ibarelerde vardır. Bunları hatırlatmak da elbette bizim görevimizdir. Öyleyse geçmiş kitapların tasdiki konusu üzerinde daha ciddi durulmalıdır.

Değindiğimiz konular İncil ve Kur’an ayetleri ile daha da zenginleştirilebilir. İncil ve Tevrat’a bakış açımızı -Kur’an ışığında- olumsuzdan olumluya çevirmeliyiz. Detaylara inildikçe hakikat parıltılarını daha net görebiliriz. Bu meyanda söylenecek söz çoktur. Allah nuruyla yolumuzu aydınlatsın. Makalemizi iki cümle ile özetleyecek olsaydık şöyle olurdu:

“Ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, Meryem’in Oğlu İsa Mesih O’nun kulu ve elçisidir”


Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.