Asıl büyük nimetler de bunlardır. Mânevîleştirilmiş de olsa diğer nimetler bunlarla mukayese edilemezler.
Aşağıda sunulacak âyetler ve bu âyetlerin açıklamalarında geçen hadîsler mânevî nimetleri özetlemektedir:
1-Allah’ın Güzelliklerine Bakmak (Rabbimize Nazar)
Güzel isimlerin / sıfatların sahibi ve bütün güzelliklerin yaratıcısı olan Allah’ın güzelliklerine bakmak, kalpleri dolduracak ilâhî aşkla cezbelenmek Cennet’in en büyük mânevî nimeti olacaktır.
Kıyame Sûresi 22-23:
“O gün insanlar vardır, yüzleri ışıl ışıl parlar. Onlar Rablerine; (O’nun güzelliklerine) bakar dururlar.”
Allah’ı ve O’nun yarattıkları üzerindeki hâkimiyetini tanıma- yan Kâfirlerin bu azîm nimetten yoksun kalacakları da şöylece açıklanmaktadır.
“Hayır! Onlar o gün Rablerine (bakamayacak) şekilde perdeleneceklerdir.”
a-Sevgili Peygamberimiz “İslâmî çizgide hayatlarını güzelleştirenlere güzellikler yurdu olan Hüsna (Cennet) ve Allah’ın güzelliklerine bakma olan Ziyade’si (artı ilâvesi) verilecektir, ” anlamında ki Yûnus sûresinin 26. âyetinin açıklamasında şöyle buyurmuştur:
– Allah bizim yüzümüzü nûrlandırmadı mı, bizi Cehennem’den kurtarıp Cennet’e koymadı mı? Bu sözleri üzerine Allah ile aralarındaki engel kaldırılır.
Peygamberimiz açıklamalarını şöylece sürdürür:
b-Allah’ın Resûlü sahâbilerine şöyle buyurur:
– Evet, görüyor ve izliyoruz.
Peygamberimiz konumuzla ilgili diğer hadîslerinde de şöyle buyururlar:
Adn Cennet’inde mü’minler, üzerinde yalnızca Kibriya (büyüklük) örtüsü olduğu halde Allah’ın güzelliklerine bakacaklar. Onlarla bakışları arasında sadece bu Kibriya örtüsü bulunacaktır.137
Biz, yerküresi benzeri olan ayı ve dünyamızdan bir 1,3 milyon kat büyük olan güneşi ne ölçüde görebiliyorsak Allah’ın cemalini / güzelliğini de o ölçüde görebileceğiz.
Sevgili Peygamberimiz bile Allah’ı ancak bir nûr tecellisi halinde görebilmiştir. Ona, Rabbini gördün mü diye sorulduğunda, “O, bir Nûr’dur, Onu nasıl görebilirim?” buyurmuştur. Üstelik ay ve güneş yeryüzünden görüldüğü gibi mekândan berî olan Allah da Cennet’te değil, Cennet’ten görülecektir.
Kaldı ki Kur’ân’da görme değil, nazar / bakma ifadesi kullanıl- maktadır. Ayrıca, “Gözler Onu idrak edemez” buyurulmaktadır.138
Allah’ın güzelliklerine bakma, Cennet’te erebileceğimiz en büyük nimet olacağı içindir ki güzellikler örneği Sevgili Peygamberimiz, bize de örnek oluşturan yakarışlarında şöylece duâ etmişlerdir:
Kehf sûresinin 29. âyeti de, Allah’ın güzelliklerine bakmak isteyenleri, beraber olunacak kişiler olarak nitelemektedir:
2-Allah’ın Rızası ve Sevgisi (Rıdvanullah)
Allah, güzelliklerini izlettireceği Cennetliklere rızası ve sevgisini de saçacaktır.
Bu büyük mânevî nimet bizlere Tevbe Sûresi’nin 72. âyetinde şöylece tanıtılmaktadır:
وَعَدَ اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً ف۪ي جَنَّاتِ عَدْنٍۜ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟
Rıdvanullah; Allah’ın onlardan razı olup onları sevgisiyle kuşatması ise daha büyük bir nimettir. İşte büyük kurtuluş budur.”
Rıdvanullahı açıklayan bir hadîs-i kutsîde ise şöyle buyrulmak- tadır:
Size Sevgimi Veriyorum
Ebû Saîd el-Hudri (r.a.) anlatıyor:
“Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed, Allah’ın, kullarına şöyle buyuracağını anlattı:
-Ey Cennet Ehli (Kullarım!) Ey Cennet Ehli (Kullarım!)
-Buyur Rabbimiz! Emirlerine
-Sizlere verdiğim nimetlerden hoşnut ve razı mısınız?
-Nasıl hoşnut ve razı olmayız. (Yâ Rab?) Yarattığın kullardan hiç birine vermediğin nimetleri bize
-Size, verdiklerimden daha da yüce olanını vereceğim.
-Hangi nimet bundan yüce olabilir? (Ya Rab!)
Böylece Allah onları sever ve onlardan râzı olurken, onlar da Allah’tan râzı olacaklardır. Kur’ân bu gerçeği açıklamaktadır. Maide sûresinde şöyle buyrulur:
“Sorgulamanın yapılacağı gün, (İslâmî çizgide) dosdoğru olanlara doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara altlarından ırmaklar akan Cennetler verilecektir ve onlar orada sürekli olarak kalacaklardır. Allah, onlardan râzı olacaktır, onlar da O’ndan râzı olacaklardır. İşte bu, çok büyük bir kurtuluştur.”141
3-Allah’ın Cennetliklerle Konuşması ve Selâmı
Cennet’e girecek mü’minlerin erecekleri bir mânevî nimet de aracısız ve sözlü olarak Rabbimizin “Selâm”ına muhatap olacak olmalarıdır. Bu Selâm hakkında Kur’ân’da şöyle buyrulmaktadır:
اِنَّ اَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ ف۪ي شُغُلٍ فَاكِهُونَۚ* هُمْ وَاَزْوَاجُهُمْ ف۪ي ظِلَالٍ عَلَى الْاَرَٓائِكِ مُتَّكِؤُ۫نَ* لَهُمْ ف۪يهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُمْ مَا يَدَّعُونَۚ* سَلَامٌ قَوْلاً مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ
Mahiyetini bilemediğimiz fakat Cennetliklerin rûhlarında derin coşkular oluşturacak bu Selâm hakkında sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur:
“Rableri onlara, onlar da Rablerine bakar. Bu sırada hiçbir nimetle de ilgilenmezler. Bu durum Rableri ile araları perdeleninceye kadar devam eder. Ne var ki perdelendikten sonra bile Rabbin Nûr’u ve o Nûr’un bereketi onların ve bulundukları yerlerin üzerinde etkisini sürdürür.”143
Cennet’te başta Sevgili Peygamberimiz olmak üzere insanlık semasının yıldızları olan Peygamberlerle, milyonları erdemlere yönlendirmiş olan mü’min âlimler ve yöneticilerle, insan hakları ve hürriyetleri uğruna Allah için can vermiş şehîdlerle, özetlersek, Allah’ın rızasını kazanmış büyük insanlarla beraberlik ve sohbet de pek azîm nimetlerden birini oluşturacaktır. Cennetliklerin dereceleri arasındaki farklılık birlikteliği engellemeyecek, belki şekli ve süreyi etkileyecektir.
Nisa 69:
وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقاًۜ
Yüce insanlarla birliktelik âhiretin yaşanan ilk mânevî nimetlerinden olacaktır. Çünkü Şanı büyük olan Allah, “Gir Cennet’ime.” emrini vermeden, “Gir kullarımın arasına.” emrini verecek, Cennet’e beraberce sevk olunacaklardır. (Fecr, 29-30)
5- Allah’ı Tesbîh ve O’na Hamd
Kıyâmet Günü’nün korkuları ve elemlerinden korunarak Cennet’e girmiş olma sebebiyle ve çeşitlenerek artacak mânevî ve maddî nimetlere erme nedeniyle içten içe duyulacak ve vecdin doru- ğuna yükseltecek Allah’a övgü de mânevî nimetlerdendir. Görevimiz olmaksızın yapılacak hamd ü sena ile ilgili olarak Kur’ân’da şöyle buyrulmaktadır:
“(İslâm’ın ve ortak aklın gösterdiği hayırlarda yarışanlar) Adn Cennetlerine girecekler, orada altın bilezikler ve incilerle süsleneceklerdir. Orada elbiseleri de ipekten olacaktır. Onlar da şöylece hamd edip övgüde bulunacaklardır:
Yûnus 9-10:
-Allah’ım! Sen her türlü eksiklerden berîsin.
Şanlı Peygamberimiz de Cennet ehlinin sabah-akşam yani fasılalı olarak Allah’ı tesbîh edeceklerini, bir diğer anlatımla Onu bütün yüceliklerle vasıflayıp eksikliklerden berî kılacaklarını açıklamaktadır. O, kendilerine ilham edilecek bu tesbîhlerin kişilerin nefes alması gibi tabîi bir şekilde gerçekleştirileceğini de beyan etmektedir.145
Başta Vahiy Meleği Cibrîl ve diğer Elçilik Makamı’na erdirilmiş Melekler olmak üzere bize refakat ettirilerek sözlerimiz tescil ve işlerimiz tesbit ettirilmiş Meleklerle ve ayrıca bizim için görevlendirilmiş olan Cennet görevlisi Meleklerle ilişkilerimiz- dostluklarımız da bizler için mânevî nimetlerden birini oluşturacaktır. Çünkü onlar bizi karşılayacak ve bizimle -bilemediğimiz şekilde- dostluklarını sürdüreceklerdir. Kur’ân bu hakîkati şöylece açıklamaktadır:
“Melekler, Rabbimiz Allah’tır diyenlerin ve sonra da İslâmî çizgide dosdoğru olanların yanı başına inerler ve onlara şöyle derler:
-Korkmayın, üzülmeyin, size vaad olunan Cennet’le sevin- Biz dünya hayatında sizin dostlarınızdık. Âhiret’te de dostlarınız olacağız. Cennet’te çok bağışlayan ve pek merhametli olan (Allah’tan) bir ağırlama olarak canlarınızın çektiği ve arzu ettiğiniz her şey sizin olacaktır.”
“Rableri olan Allah’ın emirleri ve yasaklarına aykırılıktan korunanlar da bölük bölük Cennet’e sevk edilecekler; oraya vardıkları ve Cennet’in kapıları (merasimle kendilerine) açıldığında Cennet’in özel görevlileri olan Melekler onlara şöyle diyecek:
-Selâm olsun size! Mutluluk içindesiniz. Ebedîyen mutlu olarak yaşamak üzere giriniz Cennet’e.”
Burada meleklere ilişkin özet bilgiler verme gereğini duyuyoruz:
Meleklerin varlığına îman etmekle mükellefiz. Onlar insanlardan önce yaratılmış varlıklardır. Yaratılış özellikleri farklıdır. Evrenle ve insanlarla ilgili görevleri vardır. Biz, dünya hayatında, bizimle alakalı görevleri sebebiyle bize refakat eden ve ilhamlar saçan Melekleri göremiyoruz. Ama Cennet hayatımızda onları aslî hüviyetleri içinde göreceğiz.146
(Devam Edecek)
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
DİP NOTLAR
134-Cennet 16, Hn. 2555.
135-Tirmizi Cennet 17, 2553.
136-Tirmizi Cennet 17, 2556.
Cennet’te dünya ölçeğinde gün olmayacağına göre görmenin sıklığına vurgu yapılmaktadır.
137-Müslim Îman 180; Buhârî Tevhid Vücûhün Yevmeizin Nâdıretün; Dârimî Rikâk 101.
138-Müslim Îman 78, Kıyame 23, En’am
Kur’ân, sülasi mazileri ile söylersek Nazara / bakma, Rea / görme ve Ebsere / kalp gözü ile görme fiillerini birbirinden ayırmaktadır. Bu fiiller farklı anlamlarıyla A’raf 198’de bir arada şöylece kullanılmaktadır: “:. Sen onları sana bakarken görüyorsun, oysa ki onlar gerçeği görmüyorlar. ”
139-Allah’ın Vechi, Onun zatı anlamındadır. Peygamberimizin anlatımına göre “Allah güzel ve güzelliklerin kaynağı” olduğu için O’nun Vechi’ni istemek, güzelliklerine bakmayı istemektir. (Bak. A’raf 180, Haşr 24, Et-Tac 5 / 32, Rağıb Vech maddesi)
140-Buhârî Rikak 51, Tirmizî 2558.
141-Maide Ayrıca bak. Mücadele 22, Fecr 28, Beyyine 8
142-Yâsîn 55-58.
143-İbn Kesîr Yasin Rabbimizin Cennetliklerle konuşacağına ilişkin dolaylı delil için bak. Âl-i İmrân 73.
144-Cennet’te yorgunluğun olmayacağını açıklayan Fâtır 35, “Ölümün kardeşi olduğu için Cennet’te uyku olmayacağına” ilişkin Peygamberimiz tarafından söylendiği ileri sürülen hadîsin doğruluğunu kanıtlamaktadır. İstisnaî de olsa hiç uyumayan insanların mevcudiyeti de bu doğruyu pekiştirmektedir.
145- Müslim Cennet 17-18; Buhârî Enbiya
146-Hac 75; İnfitar 10-12; En’am 61.