islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4780
EURO
36,4367
ALTIN
2.954,01
BIST
9.294,64
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Kur’ân Yeter Diyenlerle Sünnet’i Savunanların Bilinçsizliği ve Amaçsızlığı

Kur’ân Yeter Diyenlerle Sünnet’i Savunanların Bilinçsizliği ve Amaçsızlığı

Yüce Mevlamız Nisa sûresinin 113 ve Bakara sûresinin 231. âyeti ile son ve evrensel elçisi kıldığı Muhammed (s.a.v.)’e -bütün peygamberlerine indirdiği el-Kitab’ı da içeren- Kurân’ı inzal ettiği/indirdiği gibi onun Hikmet’ini de inzal etmiş/indirmiştir.

Hz. Muhammed’e Kur’an’ın Hikmet’i de Verilmiştir

Allah, anlama çabası gösteren herkese Hikmet verir (el-Bakara 2/268). Ama Peygamberimize Kur’ân gibi Hikmet de inzal edilmiştir. Nisa sûresinde     وَاَنْزَلَ اللّٰهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَم ifadesinde yer alan el-Hikmet sözcüğündeki elif lam takısı Arab dilindeki yaygın kural gereği “muzafun ileyh” olan el-Kitab yerine gelmiştir. Buna göre mâna şöyle olur:

 “… (Ey Muhammed!) Allah sana el-Kitab’ı ve el-Kitab’ın Hikmet’ini inzal etmiş, bilmediğini de öğretmiştir…” (el-Nisa 4/113)

 Hikmet’i başta damıtılmış köklü ve faydalı bilgi olmak üzere ne şekilde anlamlandırmış olursak olalım mâna “Allah sana el-Kitab’ı ve el-Kitab’ın saf/doğru bilgisini indirmiştir,” şeklinde olur. Üstelik Hikmet’in dışında ona bilmedikleri de öğretilmiştir. Buradan hareketle Hz. Peygamberimize Kur’ân ile ilgili gerekli açıklayıcı ve örneklendirici bilgiler vahyedilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bu da onu Kur’ân’ın ruhunu ve Kur’ân eksenli konuları en iyi anlayan konumuna getirmiştir. Aziz Peygamberimiz de kendisine indirilen el-Kitab’ı ve onun Hikmetini öğrettiği gibi bilmediğimiz bilgileri de öğretmiştir. (el-Bakara, 2/151)

Bu sebepledir biz Sünnet’i, Hz. Muhammed’in “inanç, ibâdet, eğitim, hukuk, yönetim, ekonomi vs. alanlarda kişisel ve toplumsal hayatı yönlendirici Kur’ân merkezli bağlayıcı nitelikli sözleri, davranışları, işleri ve onayları “ olarak görüyoruz.

Bu arada Şanlı Peygamberimizin soru cevap tarzındaki 1500 kadar hadisi ve açıklamasını içeren bir çalışmamız olduğunu da açıklamış olalım.

Kur’ân Yeter mi?

Diyelim ki Sünnet’e ihtiyaç duyulmaksızın Kur’ân yeter.

Kur’ân insanlık hayatını kuşatıcı, onları zulmetten nura çıkarıcı, ihtilaf edilen hususlarda gerçekleri açıklayıcı, kişisel ve sosyal bunalımları giderici bir hayat düzeni değil midir?

Daha açık bir anlatımla Kur’ân insanlık için gerekli inanç ve özel ibâdet esaslarını, idari-cezaî hukuk ilkelerini, ekonomik kuralları, sosyal adalet umdelerini ihtiva etmiyor mu? İnsanın insanı sömürmesine yol açıcı faiz, içki, kumar, zina, eşcinsellik, zulüm, işkence gibi sömürü yollarını yasaklamıyor mu?

Adalet, merhamet af, yardım, sabır, tevazu, söze sözleşmelere bağlılık gibi ahlâkî ölçüleri içermiyor mu?

Allah’ın indirdiği Kur’ânî hükümleri kabul etmedikçe Müslüman olunamayacağı, Allah’a inanılırken Kur’ân’ı dışlayıcı seküler/laik yasaları ve yaşamları onaylamanın Allah’ ortak koşmak olduğu Kur’ân’ın beyanları arasında değil mi? (En’âm 6/91; Tevbe 9/31)

Şimdi söyleyiniz bana ey Kur’ân yeter diyenler?

Peygamberimizin yolu- yöntemi ve tebliği olan Sünnet, Kur’ân’ı temel alan bir toplum düzeninin inşasını gerektirmiyor mu?

Sizin Kur’ân ilkelerinin hayata hakim kılınması diye bir meseleniz var mı? Kurân’ı, hükümlerini dışlayarak mahkum eden maddeci düzene, itirazınız var mı?

Soruyorum Kur’ân sizin için yeter olsa ne olur olmasa ne olur? Sizin tarihçi olanlarınız ise zaten inkâr kokan yaklaşımlarla Kur’ân’ın Kıyamet’e kadar geçerli olan ahkâmının içini boşaltmaktadır.

Sünnet’i Savunanlara da Soralım

Şanlı Peygamberimizin amacı yukarıda tanımı yapılan Sünnet’i çizgisinde Kur’ânî temellere dayalı toplumsal bir düzen inşasıydı ve bunun prototipini kurmayı başardı. Geliştirilmesi Kıyamet’e kadar müminlere bırakıldı.

Şimdi de Sünnet savunucularına soralım.

Kahir çoğunluğunuzun yukarıda yapılan şekilde bir Sünnet tarifiniz ve Kur’ânî bir düzen oluşturma amacınız var mı?

Aziz Peygamberimizi iman ve ibâdet hayatı yanı sıra mesela siyasî ve ekonomik hayatın da önderi olarak göreniniz var mı?

Yaşadığımız dönemde Kur’ânî ve Nebevî çizgide örneğin yaratılan ve indirilen ayetlerin birlikte talim edileceği eğitim düzeni, insan doğasıyla ötüşen hukuk nizamı ve adil para ve ekonomik sistemi oluşturacak kadroları yetiştirip iktidara taşıma azminiz var mı?

Sizin için Sünnet, namazın rekâtları, zekâtın nisabı, hala ile yeğenin bir kişinin nikâhı altında birleştirilmesinin haramlığı ve sakal bırakılmasından vs.den ibaret değil mi?

Aslında bu soruları yalnızca size değil başta nefsim olmak üzere sayıları 100.000’i aşan din görevlisine, on binleri aşan ilahiyat akademisyeni ve din ve ahlâk dersleri öğretmenine soruyorum; İslâm’ı içten sömüren cahil siyasilere, iş adamlarına ve tarikatçıları dahil bütün Müslümanlara soruyorum.

İslâmî Yasaları koyan İnsanı Yaratan Allah’tır

İslâm’ın vazıı olan Allah insanın da halıkı olduğu için İslam insan doğasıyla örtüşür. İslâm’ı bir hayat düzeni olarak kabul edip etmemekte, yaşayıp yaşamamakta özgür oldukları şeklindeki mesajı ile başlayarak Kur’ân’ı insanlara anlatabilsek yozlaşmamış insan doğası İşlâm’a eğilim ve kabul gösterecektir. Gösterecektir de, Kur’ân veya Sünnet diyenler gerçekten imanlı, bilgili, bilinçli, amelli ve amaçlı olsa…

Ülkemiz dahil dünyamız, Rabbimizin son ve evrensel elçisi kıldığı Hz.Muhammed’ in itaat edilmesi gereken Nebi-Resul olduğuna, onun tebliğ ettiği Kur’ân’ın lafız ve mâna olarak Allah’ın kitabı olduğuna inanacak ve hükümlerinin yürürlükte olduğunu kabul edecek serden geçici mücadeleci müminlere muhtaçtır.

Çünkü dinlerinin bütünlüğünü bozup parçalananlarda ve dini hükümlerin bütünüyle değil bir kısmıyla Allah’a ibadet edenlerde hayır ve gelecek yoktur. Rabbimizi dinleyelim:

“ Dinlerinin bütünlüğünü bozup, gurup ve parçalara ayrılanlar var ya, senin onlara yapabileceğin bir şey yoktur. Unutma ki, onların işi Allah’a kalmıştır. Ve zamanı gelince, Allah onlara vaktiyle yaptıklarını gösterecektir.” (En’âm 6/159)



“Allah’a, sanki bir yar kenarındaymış gibi tereddütlü, iman ile küfür sınırında kulluk ve ibadet eden insanlar da var. Kendilerine bir hayır dokunursa, buna pek memnun olurlar. Eğer musibete uğrarlarsa, çehreleri değişir, dinden yüz çevirirler. Onlar dünyalarını da, âhiretlerini, ebedî yurtlarını da kaybetmiştir. İşte kıyas kabul etmeyecek zarar, kayıp budur.” (Hac 22/11)

Ali Rıza DEMİRCAN

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.