KUR’AN’DA ARINMAYI İFADE EDEN KELİMELER
Kur’an‘da arınmayı anlatan üç kavram var: Tasfiye, tathîr ve tezkiye.
Sözlükte “duru ve temiz olmak” anlamındaki ‘safv’ kökünden gelir; “süzmek, arıtmak, saf ve temiz hâle getirmek” demektir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab 8/257)
Kur’an’da Allah’ın bazı kullarını yüce görevler için seçtiği belirtilirken aynı kökten gelen ıstıfâ; seçmek, tercih etmek kelimesi kullanılmıştır. (Gramer açısından te tı’ya dönüşür)
“De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. Selâm onun seçtiği kullarına.” Allah mı daha hayırlıdır, yoksa onların ortak koştukları mı?” (Neml 27/59. Ayrıca bkz: Fâtır 35/32. Sâd 38/47. Âl-i İmrân 3/33)
“Biz onları (İbrahim, İshak, Ya’kub’u) âhiret yurdunu düşünen, içten bağlı kimseler kıldık. Şüphesiz onlar, bizim katımızda hayırlı, seçkin kimselerdendir.” (Sâd 38/46-47)
Peygamber (sav) “… Allah beni Hâşimoğulları’ndan seçti” buyurdu. (Müslim, Fezâil/1 no: 5938. Tirmizî, Menâkıb/1 no: 3605)
Bir hadis rivâyetinden geçtiğine göre Allah (cc) hz. Muhammed’i âlemlerin üstüne seçti (seçkin yaptı). (Buhârî, Enbiyâ/31 no: 3408. Husûmât/1 no: 2411)
‘Tasfiye’ terim olarak; nefsi kötülük (münker), günah ve bâtıl şeylerin kirlerinden temizlemek demektir. (Uludağ, S. TDV İslâm Ansiklopedisi, 40/127)
Kur’an’da bu anlamıyla ‘tasfiye’; daha çok tathîr (temizlemek) ve tezkiye (arındırmak) kelimeleriyle ifade ediliyor.
‘Tahâret’ kökünden gelen ‘tathîr’; temizlemek, paklamak demektir.
Kur’an’da bir âyette ‘tathîr’ olarak, bunun fiil hâli ‘tahhara’ ise yedi âyette geçmektedir.
Bunlar hem maddî temizlik (tahâret) , hem de manevî temizlik (arınma) anlamında kullanılıyor. Mesela;
“Hani melekler, “Ey Meryem! Allah, seni seçti. Seni tertemiz yaptı (tahhara) ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.” (Âli İmran 3/42)
Bir âyette Rasûlüllah’a hitaben; “… onları temizlemek amacıyla (tütahhira) mallarından zekât al…” deniliyor. (Tevbe 9/103)
Buradaki temizliğin manevî temizlik olduğu açıktır.
“İşte onlar Allah’ın, kalblerini arıtmak (tathîr etmek) istemediği kimselerdir. Dünyada rezillik onlaradır. Onlara Âhirette de büyük azab vardır.” (Mâide 5/41)
Namaz kılmak isteyen için abdest, cünüp olanın gusül yapmasını emreden, su bulamayanlara teyemmüm kolaylığı sağlayan âyetin sonunda şöyle deniyor.
Âyetin başında cünüplükten yıkanmayı anlatan tahâret maddî temizliği ifade ettiği gibi, manevî temizliği de anlatır. Zira cünüplüğün bir de manevî kirlilik boyutu vardır. O kirin giderilmesi de ‘gusül’ adı verilen tahâret ile mümkündür.
Bedir Savaşı öncesi inen yağmurun tathîr (arındırma) amaçlı olduğunu Kur’an söylüyor.
“Hani (Allah) kendi tarafından bir güvenlik olarak sizi hafif bir uykuya daldırıyor;
sizi temizlemek, sizden şeytanın vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu.” (Enfâl 8/11)
Savaşın başlamasından hemen önce Mekke ordusu Bedir kuyularını kuşatmış ve böylece Peygamber ordusunu susuz bırakmıştı. (Taberî, İbni Cerir, el-Câmiu’l-Beyan, 6/193. İbni Hişam, Siretü’n Nebeviyye, 2/667)
Burada tahâretin (tathîr’in) her iki anlamda da kullanıldığını görüyoruz. Allah’ın sahâbelerin kalbine indirdiği sekine (huzur, itminan) yeryüzünü temizleyen yağmura banzetiliyor.
Bu yağmur düşmanla karşılaşan kalplerdeki endişe, korku, tereddüt, şüphe gibi manevi rahatsızlık veren duyguları temizledi.
Allah (cc) Peygamber’in ev halkını (Ehl-i Beyt’i) tathîr etmek (arındırmak) istiyor.
Buradaki tathîrin (temizlemenin) maddî temizlik olmadığı; Peygamberin ev halkının manevî kirlerden, ya da yüreği işgal eden, gaflete düşüren her şeyden arındırmanın kasdedildiği açıktır.
Âyette ‘tahâret’in hem fiil kalıbı, hem de ‘tathîr’ kalıbı yanyana kullanılıyor. Bu da temizliğin en ideal, en son noktasıdır ve “tertemiz, pirûpak, arı duru, pırıl pırıl yapmak” şeklinde anlatılabilir.
Hicretten sonra kurulan Mescid’te temizlenmeyi seven mü’minler vardı. “Onun içinde (mescid-i dırar’da) asla namaz kılma. İlk günden temeli takva üzerine kurulan mescid içinde namaz kılmana elbette daha lâyıktır.
Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever.” (Tevbe 9/108)
Takva mescidinde temizlenmeyi seven mü’minler ile elbette maddî olarak suyla temizlenenler kasedilmiyor. Bunun bir kalp temizliği, bir manevi tahâret, arınma (tezkiye) olduğu açıktır.
Lût peygamberin davetine kavminin cevabı:
Lût kavminin işlediği günah şüphesiz insan fıtratına uymayan çirkin bir davranıştı. Lût’a inanan o günün müslümanları bu ve diğer günahlardan uzak kalarak temiz olmaya çalışıyorlardı. Ancak inkârcılar onların bu temiz kalışları ile alay ettiler.
Tathîr/tahâret, Kur’an’da maddî temizlik manasında da kullanılıyor. Mesela; İbrahim ve İsmail (as) Kâbe’yi temizlemeleri emredildi.
“Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle (tahhir et)” diye belirlemiştik.” (Hac 22/26. Ayrıca bkz: Bekara 2/125)
Şu emir Rasûlüllah’a; “ve elbiseni (fe-tahhir) tertemiz tut.” (Müdessir 74/4),
bu da müslümanlara yönelik:
“… Aybaşı halinde iken kadınlardan el çekin, temizlenmelerine (yethurne) kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri (tetahharne) zaman, Allah’ın size buyurduğu yoldan yaklaşın. Allah şüphesiz daima tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.” (Bekara 2/222. Ayrıca bakınız: Mâide 5/6)
Bu ayetlerdeki taharetin hem maddî-görünen hem de manevî bir tathîr-temizlenme olduğunu söyleyebiliriz.
‘Tezkiyenin aslı ‘ze-ke-ye/zekâ’ (keskin ze ile) fiilidir. Bu da sözlükte artmak, fazlalaşmak, çoğalmak, bereketlenmek demektir.
Aynı kökten gelen ‘zekâu’; dünyevî olsun, uhrevî olsun, Allah’ın bereketinden hasıl olan, ortaya çıkan büyüme veya artış (el-İsfahânî, R. el-Müfredât, s: 313) Kur’an’da bir defa geçiyor. (Nûr 24/21)
Bu kökten gelen ‘zekiyy’; temiz, günahsız, masum demektir. (İbni Manzur, Lisânu’l Arab 7/46) İki âyette geçmektedir. (Kehf 18/74. Meryem 19/19)
‘ezkâ’; daha temiz, daha nezih, daha arınmış demektir. Dört âyette geçiyor. (Bekara 2/232. Nûr 24/28. Kehf 18/19. Nûr 24/30)
‘zekât’; sözlükte; bereket, fazlalık, temizlik, ıslah olma hâli. Bir şeyin hâlis ve pak olması, bir şeyin özü demektir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab 7/46)
Tezkiye, ‘zekkâ’ fiilinin masdarıdır. Bu da sözlükte; artırmak, fazlalaştırmak, temizlemek (tezkiye etmek), arındırmak (pak etmek), malının zekâtını vermek demektir. (el-İsfahânî, R. el-Müfredât, s: 313)
(Tezkiye daha geniş açıklanabilir)
Hüseyin K. Ece
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
MİRATHABER.COM – YOUTUBE
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments