Yedi madde halinde değineceğimiz Kur’ân âyetleri, Kabir hayatının varlığını belgelemektedir:
I. Kabirle İlgili Kavramlar
Kur’ân ölüm sonrası ve Kıyamet öncesi hayat için Kabir ve çoğulu olan Kubûr kelimelerini kullandığı gibi kabre koyma mânasına Ekberefiilini de kullanmaktadır. Kubûr anlamına üç defa da Ecdâskelimesi zikredilmektedir.[1]Kur’ân yanı sıra hadîslerde de yer alan bütün bu kullanımlar, Kabir hayatının varlığını delillendirmektedir. Çünkü kabir hayatı olmasaydı ona delâlet eden kelimeler konulmazdı. Örnekler:
“Kabir”(Tevbe 84)
“Münafıklardan ölen hiç kimsenin cenaze namazını kılma ve Kabri başında durma…”
“Kubûr/Kabirler”(Fâtır22)
“Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Ama sen Kabirlerinde yaşayan akıllı canlılara (Men) işittiremezsin!”
“Ekbere/Kabre koyma”(Abese21)
“(İnsanı bir nütfeden yaratan) Allah sonra da onu öldürür ve Kabre koyar.“
“Ecdâs/Ruhun Kabirleri”(Kamer 7)
” Bakışları eğik olarak çevreye yayılmış çekirge sürüleri gibi kabirlerindençıkacaklar.”
II. Mümin 46’nın Anlamı
Mümin sûresinin meâli verilecek 46. âyeti kabir hayatının varlığını açık bir şekilde göstermektedir.
“Sabah-akşam âteşe sunularak onlaraCehennem âteşi gösterilir. Kıyâmet koptuğunda ise onlara şöyle denir: Firâvun ve işbirlikçilerini en şiddetli azaba atıverin.”
III. Kabirdekiler İçin “Ashab” ve “Men” Kelimelerinin Kullanımı
Kur’ân-ı Kerîm, kabirdekilerden, diri ve akıllılar için kullandığı “Ashâb”[2]ve “Men”[3] ifadesiyle söz etmektedir. Bu da kabirdekilerin kendilerine göre bir hayatın içinde olduklarını gösterir:
“Ashâb”(Mümtehine 13)
“Ey îman edenler! Kendilerine Allah’ın öfkelendiği; “Ashabul-Kubûr” olan kabirlerdeki kâfirlerin ümit kestikleri gibi âhiretten ümitlerini tamamen kesmiş bir topluma kendinizi temsil ve tasarruf hakkı vermeyin; onları dost edinmeyin.”[4]
“Men”(Fâtır 22)
“Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine “Men“işittirir. Ama sen kabirde yaşayan akılı canlılara (Men)işittiremezsin!”[5]
IV. Kabir İçin Uyku Yeri Anlamına Merkad Kelimesinin Kullanımı
Kur’ân, Kabir için de “Merkad” demektedir. Merkad hayat dolu rüyaların benzerlerinin yaşandığı uyku, uyku yeri ve uyku zamanı anlamına gelmektedir.
“Merkad”(Yâsîn 52)
“Onlar şöyle derler:Vay başımıza gelenlere! BiziMerkad’imizden kim Ba’s etti/uyuduğumuz yerden kim kaldırdı? Rahman olan Allah’ın vaadi meğer buymuş, gönderilen peygamberler de doğru söylemişler.”[6]
V. Kabirlerden Kalkış İçin Ba’s Kelimesinin Kulanılması
Yüce Kitabımız Kıyâmet Günü kabirlerden kaldırılış için genelde insanların uykudan kaldırılışı, özelde Ashab-ı Kehf’in uykudan kaldırılışı için kullandığı ” Ba’s “kelimesini kullanmaktadır.[7]
Ba’s kelimesinin geçtiği Yasîn 52′ nin anlamı yukarıda verildi. Kullanıldığı diğer sûrelerden En’âm 60′ da ise şöyle buyrulmaktadır:
“Geceleri canınızı alan, gündüzün yaptığınız işlerinizi bilen, sonra belirlenmiş eceliniz tamamlansın diye sizi gündüzün ba’s eden/uykudan kaldıran da Allah’tır. Dönüşünüz O’nadır ve O size yaptıklarınızı haber verecektir.”
VI.Kur’ân’da Şehîdlerin Hayatı
Kur’ân’ın şehîdler için kesin bir dille doğruladığı dünya ile âhiret arası hayat da, bu hayatın bir benzerinin kabirde yaşandığını göstermektedir.[8]
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ‘ölüler’ sanmayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler ve rızıklanmaktadırlar.
Allah’ın, lütfuyla kendilerine bağışladıklarından da sevinç duymaktadırlar. Arkada kalıp henüz kendilerine katılmamış olanlara, hiç bir bir korku ve üzüntü duymayacaklarını müjdelemek isterler.”
Bu âyetlerin ölüm sonrası ve Kıyâmet’le başlayacak Âhiret öncesi bir hayata, bir diğer anlatımla Kabir hayatına delaleti apaçıktır.” Arkada kalıp henüz kendilerine katılmamış” şeklinde ki ifadeler de pekiştirici kanıttır.
VII. Kabirle Bağlantılı Diğer Âyetler
Yukarıda meâlleri verilen âyetle iyice kavranıldığında sunacağımız âyetlerin de kabir hayatı ile bağlantısı görülebilir:
a- Mü’minûn 99-100
“(Ölümden sonraki hayata inanmamakta direnip de kendi kendilerini aldatanlardan) herhangi birine sonunda ölüm gelip çatınca: “Ey Rabbim!” der, “Beni (hayata) geri döndür, izin ver döneyim de (daha önce) gözardı ettiğim konularda güzel ameller yapayım. Yok, onun söylediği, şüphesiz, yalnızca (boş ve anlamsız)bir sözden ibarettir; çünkü (bir kere dünyayı terk etmiş bulunanların) ardında, yeniden diriltilecekleri Gün’e kadar (aşılması imkânsız) bir Berzah/engel bulunmaktadır! “[9]
Bu âyetlerde söz edilen dünyaya dönüş arzusu, Kıyâmet Günü veya Cehennem içinde azaplanırken yapılacak dönüş isteğinden farklıdır. Çünkü ölümün hemen ardından gerçekleşecektir.[10]
b- Yâsîn 26-27
(Kentin öbür ucundan gelip hakka çağrıda bulunan ve de îmanını pekiştiren kişiye) Cennet’e gir, denir. O da şöylece vahlanır:
“Ah ne olaydı! Rabbimin beni bağışladığını ve yüceltip nimetlendirdiğini kavmim bilseydi.”
Eğer “keşke” li bu istek Kıyâmet günü veya Cennet’te olsaydı “Kavminin bilmesinin” bir anlamı olmazdı.
c- Nuh 25
“Nûh’un inkârcı kavmi günahlarından dolayı suda boğuldular, sonra da bir tür ateşe atıldılar. Artık kendileri için Allah’tan başka yardımcılar da bulamadılar.”
Onların boğuldukları Kur’ân’ın diğer âyetleri ile de sabittir. Ateşe atılmış olduklarını ifade eden “Udhılû” mazi fiili, boğulduklarını ifade eden “Uğrikû” mazi filine matuftur. Yaşanmış bir olayın üzerine, ancak kendisi gibi yaşanmış bir olay atfedilebilir. Mâkul olan budur. Bu da onların boğulmaları akabinde azaba uğratıldıklarını gösterir.
Kaldı ki Kur’ân’da Cehennem ateşi Ma’rife olarak en-Nârşeklinde kullanılır.[11] Nûh 25 de ise “Nâren” ifadesi Nekire’dir. Bu da onun Cehennem ateşi dışında bir başka tür ateş olabileceğine işarettir.[12] Peygamberimizin Kabri, Ateş Çukuru olarak nitelemesi de bu sebeple olsa gerektir.
—
[1] Sırasıyla bak. Tevbe 84; Mümtehine 13;Abese 21; Yâsîn 51; Kamer 7; Meâric 43.
[2] Ashab, Sahib’in çoğuludur. Sahib ise insanla … sürekli beraber olan kişi veya bir mekânda sürekli olarak bulunan insan anlamına gelir, “Süreklilik” mânasından ötürü “Arkadaş” ve “Malik” e de Sahib denir. Ashabul-Cenne, Cennet’te sürekli olarak kalan /kalacak olan insanlar anlamına geldiği gibi Ashâbül-Kubûr da Kabir’de sürekli olarak kalanlar/ kalacak olan insanları ifade eder. (Bak.Rağib Müfredât; Umdetül-Huffaz Sahib mad.)
[3] “Men” lafzi,”Konuşanlar ve akıl sahibi olanlar için kullanılır. (Bak. Rağib Müfredât; M.Zihni el-Müktazab “Men” Maddesi.)
[4] Kabirlerinde sabah-akşam Cehennem’deki yerlerinin kendilerine gösterilmesi sebebiyle (Mümin 46) derin bir umutsuzluk içine düşecekler, âhiretten de ümitlerini keseceklerdir. Onların Mümtehine 13’de beyan edilen ümitsizlikleri de bu olsa gerektir.
[5] Yüce Allah Neml sûresinin 80. âyetinde “Sen ölülere işittiremezsin.” buyuruyor. İyice düşünülerse, bu ifade ile kabir hayatının varlığına delil olarak aldığımız “Sen kabirde yaşayan akıllı canlılara (Men)işittiremezsin!” âyetiarasındaki fark anlaşılır.
[6]. Ayrıca Rukûd kelimesi için bak.. Kehf 19
a.Yer aldığı Yâsîn sûresindeki bağlamı içinde incelendiğinde, ”Vay başımıza gelene!” diyerek feryat edecekler, -Allah bilir- Kâfirler ve Münafıklar olacaktır. Çünkü onlar, canları alınırken Melekler tarafından yerilip dövüleceklerdir. Üstelik onlara “Tadın yakıcı azabı.”denilecektir. Uykudan kaldırışlarıyla birlikte asıl ceza gününün geldiğini anlayacaklardır. (Enfâl, 50; Muhammed, 27; Nisa, 97) Mü’minlere ise Selâm ve müjde verilecektir. (Nahl, 32)
b. Mahşer için kabirlerinden kaldırıldıklarında Müminlerin böylesi bir korku yaşayabileceğine ilişkin Kur’ân ve Sünnet’te yer almış bir işaret yoktur. Ama onların korku duymayacakları ve mahzun olmayacakları ile ilgili (Fussılet, 30-319 hattâ ölürken Melekler tarafından verilmiş Cennet’e girecekleri ile alakalı müjdeler vardır:
“Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin Cennet’e” derler.” (Nahl 32)
[7]. Yasin, 52; En’âm, 60; Kehf, 19
[8]. Âl-i İmran 169-170
[9]. Kabir Sorgusu da Hak’tır
Mü’minûn sûresinin yukarıda meâlleri verilen 99-100. âyetlerine göre ölüm geldiğinde, dolayısıyla ölüm melekleri geldiğinde Berzah oluşarak kabir hayatı başlayacağına göre, yukarıda anlamları açıklanan âyetler Kabir’de de sorgulama yapılacağını da kanıtlamaktadır.(Nahl 32; Enfâl 50,Muhammed 27-28)
Çünkü Melekler Allah’ın bildirmediklerini bilemezler. (Bakara 32, Nisa 97)
Bilemedikleri ve bilemeyeceklerine göre, sorgulama yapmadan ölenin mü’min veya kâfir olduğunu nasıl bilecekler?
Amel Kitapları’na göre mi? Neye dayanarak “Cennet’e girin” diyecekler? Neye müsteniden yüzleri ve sırtları darbeleyecekler? Kaldı ki, Nisa 97, sorgulama yapılacağını açıkça beyan etmektedir.
Bu durum, bize ölüm Melekleri ile sorgu meleklerinin aynı olabileceğini de göstermektedir.
Eğer ölüm ve sorgu melekleri ayrı iseler, ölüm meleklerinin sorgulayıp dosyaladığı bilinen bir konuda, sorgu melekleri niçin işlem yapsınlar?
Kur’ân, can verdikleri sırada Kâfir ve Münafık’ın melekler tarafından dövüldüğünü bildirirken, hadîsler de onların kabirde, sorgulama sonrasında sorgu Melekleri tarafından demirden bir topuzla dövüleceklerini açıklamaktadır. (M. Tecrîd-i Sarîh Ter. H. 658) Bu durum da ölüm melekleri ile sorgu meleklerinin aynîliğini doğrular niteliktedir. Doğruları en iyi bilen Allah’tır.
[10]. bak. Secde 12-14, Fatır 37
[11]. Bakara, 81, Teğabun, 10
[12] Peygamberimizin Mekke putperestliğinin babası olarak nitelenebilecek Amr b. El-Huzaî hakkındaki şu hadislerini de Nuh 25 ile irtibatlandırabiliriz: ”Onu Cehennem’de bağırsaklarını sürüklüyor bir halde gördüm.”(Buharî Tefsîr 5/13.)
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi