islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4889
EURO
36,2751
ALTIN
2.961,54
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

KUR’AN’DA KUNUT VE KÂNİT 2

KUR’AN’DA KUNUT VE KÂNİT 2
31 Mayıs 2023 09:00
A+
A-

(Kur’an’da kunut ve kânit kavramlarını anlatmaya devam ediyoruz)

 -Kunutun ikinci boyutu namaz kılmaktır

Namaz kılmak aynı zamanda kunut yapmak demektir.

Namaz da eslında bir kulun Rabbine itaat etmek ve boyun eğmek üzere O’nun huzuruna yönelmesidir.

Namaz, Allah’ın huzurunda öncelikle ‘divan durmak’tır. Bundan dolayı ‘kânit’; namaz kılan, namazda huşu’ içerisinde olan, namazda dünyalık bir şey konuşmayan demek olur. O, namazda Allah’ı zikretmekle meşgul olur, huzurda olduğunun farkındadır. Bundan dolayı ta’zim halindedir.

Namaz madem ki ibadetlerin toplamıdır, şükretmenin belli bir ibadet şekline girmiş hâlidir, Allah için gösterilebilecek en yüce ta’zimdir, teslimiyetin göstergesidir; öyleyse namaz için ayağa kalkan Rabbinin huzurunda saygıyla divan duruyor demektir.

Namazda el nasıl bağlanırsa bağlansın, isterse hiç bağlanmasın; bu duruş, bu kıyam Allah’ın huzurunda gerçek huşû’ ve boyun eğiştir.

Kıyam (ayağa kalkmak) bir başka açıdan Allah’ın Rabliğini itiraf etmek üzere yapılan esas duruştur. Kulluğa yakışan da böyle bir klas duruştur.

İşte bu duruşa bir kunut diyoruz. Yani edeple divana yönelme, samimiyetle teslimiyet…

Teslim olanlar; şüphe etmezler, dik kafalı olmazlar, itiraz etmezler, sonuçtan endişe etmezler. Mutmain bir şekilde Rabbin huzuruna varırlar. O’na bağlı olduklarını, kendilerini O’nun yoluna adadıklarını, O’nun hükmüne boyun eğdiklerini, kendileri ile ilgili çizilen kadere razı olduklarını somut bir şekilde ortaya koyarlar.

Namaz işte bu teslimiyetin fiilen ortaya konulmasıdır. Mü’minler “Namazı ikâme edin…”, “Haydin namaza” diye bir çağrı duydukları zaman gereğini yaparlar.

Namaz için harekete geçmek aslında imanın isbatı, Rabbin bütün hükümlerine teslim olunmuşluğun, kulluğun sadece O’na yapılması gerektiğinin canlı görüntüsüdür.

Günden beş defa namazla kunut yapan mü’min, hayatının diğer alanlarında da Allah’ın huzurunda bu esas duruşu bozmayacağına, her yerde O’nun koyduğu ölçülere ve sınırlara uyacağına söz verir.

Mü’min, hayatını yukarıda anlatılan kunut anlayışına hazırlamak için, yani kanitîn’den olmak için namazı bir vesile sayar.

Zaten kunut; Allah’ın iradesini gerçekleştirmek üzere O’na boyun eğmektir.

-Kunutun üçüncü boyutu namazın içinde kunut yapmak/dua etmektir

Kunutun üçüncüsü derecesi namaz içinde yapılan özel duadır.

Kunut, fıkıhta terim olarak bu anlamda anlaşılır. Bu kunut daha çok, vitir ve sabah namazının son rek’atında yapılır.

Ancak kunut deyince akla sadece vitir namazının 3. rek’atında, kıraatten sonra alınan tekbir ve okunan dualar gelmemeli… Namazın kendisi bir kunut olduğu halde, son rek’atı uzun yaparak dua etmek, kunut içerisinde kunuttur.

Peygamberin (sav) çeşitli vesilelerle kunut yaptığı sabittir. (Müslim, Mesâcid/54(294-302 no: 1540-1549. Buhârî, Vitir/7no: 1014)

Kunutun meşru oluşu konusunda mezhep âlimleri arasında fikir birliği olmasına rağmen; kunutun hükmü, hangi namazlarda ve namazın neresinde yapılacağı gibi konularda görüş birliği yoktur.

Hanefîlerin çoğuna göre kunut yapmanın hükmü vacip, Ebû Hanife’nin öğrencileri Ebû Yûsuf, Muhammed ve müctehid imanların çoğunluğuna göre sünnettir.

Hanefîlere ve Hanbelîlere göre kunut vitir namazının son rek’atında yerine getirilir. Malikîlere ve Şafiîlere göre sadece sabah namazının farzının son rek’atında kunut yapılır. Hanefîlere göre kunut rukû’dan önce yapılırken, Şafiîlere ve Hanbelîlere göre rukû’dan sonra yapılır.

Peygamberin (sav) ne zaman ve nerelerde kunut yaptığı konusunda çeşitli rivâyetler vardır. Ancak onun sürekli yaptığı kunut vitir namazındaki kunuttur.

– Namazda kunutun anlamı

Namazla yapılan kunut aynı zamanda bir mü’minin ‘lâ’ ve ‘illâ’ duruşudur. Kim ki kunut için ayağa kalkar, ellerini bağlar, boynunu büker, bütün benliği ile teslim olursa; o neye ‘lâ/hayır’ neye ‘illa/evet’ dediğini anlar.

Mü’min, bu kıyamı ile kime karşı saygı ile kalktığının, hangi makamın önünde durduğunun, kendi konumunun farkındadır.

Mü’min, bu duruş ile bütün tanrı zannedilen şeylere, onlardan geldiği sanılan bütün hükümlere, Allah’ın hükmüne mükabil hüküm uyduran bütün tağutlara, İslâm dışı değer yargılarına “hayır, kabul etmiyorum, inanmıyorum” demiş olur.

Böylece bütün şirk inançlarına, Allah’ı hayata müdâheleden dışlayan bütün anlayışlara ‘hayır’ der.

Sonra da tevazu ile, benliğini kuşatan bir bağlılıkla Allah’ın önünde boyun eğer. O’ndan gelenlere teslim olur. Kabul ettiği ölçüleri, hükümleri hayatının diğer alanlarında yerine getirmeye hazır olduğunu beyan eder.

Bu şuurla Rabbine ibadet eder, namazını kılar, duasını yapar. İşte bu esas duruş, imandır, teslimiyettir, ınkıyadtır.

Bu esas duruşta kibir, başkaldırı, dik kafalılık yoktur. Sadece saygı, emre âmade, boyun büküş ve aynı zamanda huzurda olmanın mutluluğu, anlamı, amacı vardır. Bu aynı zamanda değerlidir ve karşılığı sevap olan bir duruştur.

Bu duruş “İşte bak, geldim ve ayağa kalktım, buyur/Lebbeyk” demenin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Dilin sustuğu, bedenin ve yüreğin konuştuğu bir durumdur.

-Kânit olan mü’minler

Dürüst ve erdemli kadınlar hem kânit olan, yani Allah’a boyun eğen, hem de iffetlerini koruyan kimselerdir. Onlar Rablerinin kendileri için çizdiği hudutlara dikkat ederler.

… İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler (kânitât) ve Allah’ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır…” (Nisâ 4/34)

Benliklerini Allah’a adayan, kunut yapan kadınlar ve erkekler için sınırsız bir bağış ve muhteşem ödüller vardır. (Ahzâb 33/35)

Allah’a nankörlük edenlerle, gecenin bir vaktinde Allah için kıyama duran, secde eden, dua eden, kendini Allah’a adayan (kânit) bir olmaz. Bu iki kimse arasında büyük farklar vardır.

 “Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken (namaz kılan kânit), âhiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse inkâr eden kimse gibi olur mu?

De ki: “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.” (Zümer 39/9)

-Kânit olanların tavrı:

Kunut yapan mü’minlerin teslimiyetlerini, dualarını ve Allah’a olan ümitlerini Kur’an şöyle anlatıyor:

“Rabbimiz! Şüphesiz biz iman ettik: Bizi bağışla, günahlarımız da… ve bizi ateşin azabından koru.

Sabreden, dürüst olan, huzurda boyun büken (kunut yapan), hayra harcama yapan ve seher vaktinde Allah’tan bağışlanma dileyenler (böyle derler). (Âli İmran 3/16-17)

Hüseyin K. Ece

28.05.2023

 

 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.