Kur’an’da bazı âyetlerde kurban ibadetinden bir kaç kelimeyle söz ediliyor. Bu âyetlerden bir kısmı, hac ibadetinin bir parçası olan ‘hedy’ kurbanlarıyla ilgili; bir kısmı, başlı başına bir ibadet olan ‘udhiyye’ kurbanıyla ilgili; bir kısmı ise, genel anlamda kurban ibadetinin esasları hakkındadır.
Kurbanı anlatan kelimeler; kurban, nüsük, hedy, bedene (çoğulu; el-büdn) ve zibh kelimeleridir.
Ayrıca bazı fillerle kurban kesme olayı anlatılmaktadır; ‘zebeha’ ve ‘nehara’ gibi.
Âdem’in (as) iki oğlunun Allah’a sundukları şey de ‘kurban’ kelimesi ile anlatılıyor. (Mâide 6/27)
Burada hem kurban ibadetinin ilk örneğini, hem de bu ibadetin arka planındaki hikmeti görüyoruz.
Âdem’in çocuklarının kurban sunma olayının sebebi Kur’an’da anlatılmıyor. Ama kurban olayındaki ‘takva bilincine’ vurgu yapılıyor.
Buradaki takva vurgusu ile Hacc Sûresi 34. âyet arasında bir bağlantı vardır. Kurbanların etleri veya kanları değil, hakkıyla ibadet eden kulların samimiyeti (takvası) Allah’a ulaşır.
Her iki kardeşin neye/kime kuvvetli bir biçimde bağlı olduklarını ortaya koyan ölçü Allah’a adadıkları ‘kurban’ idi. Bu kurban adama olayı ‘Allah’a yakın olma’ bilinci ortaya koyacak bir mihenk taşı idi.
Bu aynı zamanda Kur’an’ın muhataplarına da bir uyarıdır. Kim, neyi, ne kadar ve hangi amaçla adarsa, onun karşılğını kazanır.
Kurbandan söz edilen yerlerde genellikle İbrahim’e (as) ve hac ibadetine atıf yapıldığını da görmekteyiz. Bu da Hz. İbrahim’in Allah’a yakınlığının bir model olarak sunulması, hac ibadetinin de Allah’a yakınlaştırmayı yoğunlaştırıcı özelliğinden dolayı olsa gerektir.
‘Kurban’ bayramına Arapça’da ‘’ıydu’l-adhâ’ denir. ‘Adhâ’ kelimesi Kur’an’da yer almamaktadır.
Kurban kesme zamanına ‘eyyam-ı nahr-kurban günleri’ denilir. Bu günler aynı zamanda hac zamanıdır ki Zilhicce ayının 10.-13. günleridir.
İslâmda ibadet amacıyla kesilen hayvana ‘udhiyye’, eti için kesilen hayvana da ‘zebiha’, bunların kesildiği yere de bu kökten gelen ‘mezbaha‘ denir.
Kurbanın ‘udhiyye’ diye adlandırılması, onun Kurban bayramı namazından sonra kuşluk (duhâ) vaktinde kesilmesinden dolayı olduğu söylenmiştir. (Güç, A. TDV İslâm Ansiklopedisi, 26/433)
Bu tevhidî kurban tasavvurudur.
Nüsük kelimesi ‘nesike’ kelimesinin çoğuludur ve kimilerine göre kesilen hayvan, kimilerine göre de Allah (cc) için yapılan ibadetler demektir.
Nitekim yaptığı ibadetlerle Allah’a yaklaşan kişiye de aynı kökten gelen ‘nâsik’ denilir. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/1264)
‘Nüsük’ kelimesi Kur’an’da fiil, isim olarak altı yerde geçmektedir.
Aynı kökten gelen ‘mensek’; özelde ‘hacda kesilen kurban’, genelde ‘hacca özgü ibadetlerin her biri’ ya da ‘bunların yeri ve zamanı’ anlamına gelir.
Mensek kelimesinin çoğulu ‘menâsik’tir. Bu da haccı oluşturan ibadetlerin alemi olmuştur ve ‘menâsikü’l-hacc/hac menâsiki’ şeklinde bilinmektedir.
Bakara/128. ve 200. Hacc 22/67. Âyetlerde geçen ‘mensek (menâsik)’ daha çok; ‘ibadet yolları, ibadet tarzı, din, şeriat şeklinde anlaşılmış.
Nüsük, aynı zamanda bildiğimiz kurban anlamında… Allah (cc) kurban kesmeyi iman eden bütün ümmetler için bir ibadet eylemi olarak emretti:
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban (nüsük) kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele! (Hacc 22/34. Ayrıca bkz: Hacc 22/67)
Bu âyette geçen ‘nüsük’ kelimesini pek çok Türkçe meâl kurban olarak, Elmalılı ise ‘ma’bed/ibadet edilen yer’ olarak tercüme ettiler.
Kur’an hz. İbrahim’in şöyle dua ettiğini haber veriyor: “De ki: Şüphesiz benim namazım, nüsük’üm, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Ve ben bununla emrolundum ve müslümanların ilkiyim.” (En’am 6/162)
Bu âyetteki ‘nüsük kelimesine bazıları ‘ibadet’ anlamı vermişler.
Bakara Sûresi 196. âyette geçen kurbanla (nüsük), kurban bayramında kesilen kurban kastedilmeyip, haccın ifası esnasındaki bir noksanlıktan (ihsar) dolayı kesilmesi gereken kurban kastedilmektedir. Bu durumda olan ya 3+7=10 gün oruç tutmalı, ya sadaka vermeli ya da nüsük-kurban kesmeli.
Nüsük kelimesi bazı hadislerde kurban anlamında kullanılıyor. (Bkz: Müslim, Edâhi/6, 7)
Hedy; sevkedilen, götürülen anlamından hareketle; deve, sığır ve davar cinsinden Kâbe’ye hediye edilen kurbanlıklara verilen addır. İlgili âyetlerde bu anlamda yer almaktadır.
“Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına (hedy), (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin…” (Mâide 5/2. Ayrıca bkz. Bekara 2/196. Mâide 5/97. Fetih 48/25)
‘Büdn’, bir âyette yer almaktadır.
“Kurbanlık büyük baş hayvanları da (büdn’ü de) sizin için Allah’ın nişânelerinden (sembollerinden) kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın…” (Hac 22/36)
‘Büdn’ ‘bedene’nin çoğuludur. ‘el-Bedene’; iri ve semiz kurbanlık develere verilen bir isimdir.
Genel görüşe göre; ‘el-hedy’, deve ve sığır cinsinden Kâbe’ye hediye olarak gönderilen kurbanlıklar; ‘el-büdn’ ise, kurbanlık develerdir.
‘el-Büdn’ hadislerde de kurban olarak geçmektedir.
“Kurban olarak bir büdn (deve) yedi kişi için, bir sığır yedi kişi için yeterlidir…” (Müslim, Hac/138, 351. Ebû Dâvûd, Edâhî/6. Tirmizî, Hac/66, Edâhi/8. İbni Mâce, Edâhî/5. Darimî, Edâhî/5. Muvatta, Dahâya/9)
“(Cumanın) ilk saatlerinde mescide giden kişi sanki bir büdn (deve) kurban etmiş gibi gibi olur. İkinci saatte giden ise sanki bir sığır kurban etmiş gibi olur….” (Buhârî, Cumua/4. Müslim, Cumua/10. Ebû Dâvûd, Tahâre/217. Tirmizî, Cumua/14. Muvatta, Cumua/1)
‘Büdne’, yani semiz ve etine dolgun develer, câhiliye araplarının en gözde mallarındandı. Ama ne yazık ki bunları putları, yani kendi uydurdukları tanrıları adına adarlardı, kurban ederlerdi. (Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, s: 1948)
Yukarıdaki âyet bu tür kurbanların ve diğerlerinin sadece Allah adına kesilebileceğini, etlerinden ancak üzerlerine Allah’ın adı anılırsa yenilebileceğini, böyle yapmanın da aynı zamanda bir şükür olacağını ortaya koyuyor.
Bunun aslı ‘zebeha’ fiilidir. Bu da sözlükte; hayvanların boğazını yarmak, kesmek, ‘zibh’ de boğazı yarılmış, boğazı kesilmiş demektir. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 257)
‘Zibh’ Kur’an’da bir âyette İbrahim’e ihsan edilen kurbanı ifade eder.
“Ve ona büyük bir kurbanı (zibh’i) fidye olarak verdik. Sonra gelenler arasında ona (şerefli bir isim) bıraktık.” (Sâffât 37/107-108)
İbrahim (as) ve oğlu İsmail (as) bu ağır denemeyi başarınca Allah da onlara “büyük bir kurbanı” fidye olarak gönderdi. Ama bu kurbanın mahiyetinin ne olduğunu Kur’an açıklamadığı için biz de bilmiyoruz. Bu konuda ve İsmail’in kurban edilmesi ile ilgili detaylıca anlatılanlar tahminden öteye geçmez.
Hüseyin K. Ece
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-