islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,1698
EURO
37,0744
ALTIN
2.977,74
BIST
9.002,34
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
16°C
İstanbul
16°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Çok Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
20°C
Salı Az Bulutlu
20°C

KUR’AN’DA YAKIN EDİLENLER (MUKARRABÛN) KAVRAMI

KUR’AN’DA YAKIN EDİLENLER (MUKARRABÛN) KAVRAMI
29 Mayıs 2024 09:00
A+
A-

‘Mukarrebûn’ kelimesinin aslı ‘karube’ fiili sözlükte; uzaklığın zıddı olarak mekan, zaman, nisbet, mesafe, ilgi ve kök/asıl açısından yakınlaşmayı ifade eder.

Kur’an ‘karube’yi fiil ve isim olarak, yasak, yakınlaşma, arkadaş, hısımlık (akraba), yakınlaştırılmış (mukarrab) gibi bir kaç anlamda kullanıyor. Biz bu yazıda ‘mukarrab’ üzerinde duracağız.

‘Mukarrab’ itibar ve pâye açısından yakın olmayı, yakınlaştırılmayı anlatır. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 601)

‘karuba’ fiilinin tef’ıl kalıbında ‘karrabe’dir. Bunun bir kaç anlamı var ama konumuz açısından; bir şeyi yaklaştırmak, yakın etmek anlamını ele  alacağız.

‘Mukarrab’ bu kalıpta tümleçtir (ism-i mef’uldür) ve yakınlaştırılmış, yakın edilmiş ya da yakınlardan edilmiş demektir… Kur’an’da sekiz âyette; ‘mukarrebûn veya mukarrabîn’ şeklinde geçiyor. Şöyleki:

-Melekler hakkında;

Melekler mukarrab-Allah’a yakın kılınmışlardır. Zira onların özel konumları ve özel görevleri vardır.

Allah (cc) İsa (as) hakkında, ona ‘tanrının oğlu’ diyenleri uyarıyor. O da diğer elçiler gibi bir beşerdir, Meryem’in oğludur ve Allah’ın elçisidir. Onu elçi olarak gönderen Allah (st) bir tek tanrıdır, çocuk edinmekten münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur ve hepsi O’na boyun eğmektedir. (Bkz: Fussilet 41/11. Bekara 2/116) İbadet edilmeye layık olan da O’dur (Nisâ 4/171) Arkasından şöyle buyuruluyor:

“Mesih de, Allah’a yakın (mukarrab) melekler de, Allah’a kul olmaktan asla çekinmezler. Kim Allah’a kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır.” (Nisâ 4/172)

Yani Allah’ın rahmet ve rızasına yakın olan melekler de Allah’a kulluk ederler. İnsanlardan bazıları gibi kibirli değillerdir (Nisâ 4/173). Kendilerine emredileni yaparlar. Îsa Mesih de  Allah’a kul olmaktan yüz çevirmez. çekinmez. Kulluğuna bir ayıp ve bir kusur gelmesini istemez. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/1002)

-İsa (as) hakkında;

Hz. İsa (as) hem dünyada hem âhirette gözde kimsedir. Allah’a yakın (mukarreb’den) olanlardandır.

“Hani melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. O dünyada da, âhirette de itibarlı/Allah’a yakın kılınmışlardandır (mukarrabîn’dendir).” (Âl-i İmrân 3/45)

Âyet, İsa’nın (as) Allah (cc) katında yüksek bir makama layık görüldüğü söylenirken aynı zamanda onun bir kul/beşer olduğuna da vurgu yapıyor.

-Firavunun gözdelerim dediği sihirbazlar hakkında;

Firavun sihirbazlara Musa (as) ile yarışmalarını söyleyince, onlar da “galip gelirlerse ne gibi bir ödüle kavuşacaklarını” sorunca Firavun;

“Evet. Üstelik siz (ücretle de kalmayacaksınız) mutlaka benim en yakınlarımdan olacaksınız” dedi.” (A’râf 7/114. Ayrıca bkz: Şu’arâ 26/42)

Buradaki “mukarreb olacaksınız”; benim has adamlarımdan, benim gözdelerimden, en yakınımdaki adamlarımdan olacaksınız” şeklinde de ifade edilebliir.

Yani, bizim nezdimizde oldukça yüksek bir mevkiye çıkartılacak kimselerden olacaksınız diyerek, onlara istediklerinden fazlasını da vaadetti. (Kurtubî, Tefsir, 1/1310)

-Sâlih amelde öne geçenler hakkında;

Kur’an ‘mukarrabûn’ sıfatını Allah (st) katında yüksek mertebeye layık olan kullar hakkında da kullanıyor.

“Sabikûn (hayırda) önde olanlar, (ecirde de) öndedir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış (mukarrab) kimselerdir.” (Vâkıa 56/10-11)

İşte onlar Allah’ın yanında yakınlığına, en yüksek mertebe ve makama erdirilmiş kimselerdir. (Elmalılı, H. Y. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 7/397)

Âyette zikredilen ‘önden gidenler’ kıyâmet günü Cennete girmek üzere oraya yakınlaştırılanlardır. (Taberî, İbni Cerir. Câmiu’l-Beyân, 11/627)

Âişe’nin (r.anhâ) naklettiğine göre Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu: “Kıyâmet gününde Allah’ın var ettiği gölgeye koşacak olanlar kimlerdir biliyor musunuz?” Sahabiler: “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah şöyle dedi: “Onlar, kendilerine hak verildiğinde kabul ederler. Kendilerinden hak istendiğinde onu da verirler. İnsanlara kendi haklarında verdikleri karar gibi hüküm verirler.” (Ahmed b. Hanbel, 6/75 ve 77, no: 24433 ve 24452)

Bunlar; peygamberlerdir, ya da bütün ümmetler arasında öncelikle iman edenlerdir diyenler de var. (Kurtubî, Tefsir, 2/2973)

Âyet esasen dünyada iken sâlih amel işleme ve kötülüklerden sakınma konusunda öncü konumunda olan ve âhiret saadetinde de en önde olmayı hak eden kimseleri kapsadığını söyleyebiliriz. (İbni Atıyye, el-Muharriru’l-Vecîz, s: 1808)

Belki onlar şu âyette kasdedilenlerdir. “(Dine girme hususunda) öne geçen ilk muhâcirler ve Ensâr ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya…” (Tevbe 9/100)

-Mü’minler hakkında;

Allah (cc) katında yüksek mevkiye layık kullar vardır.

“Fakat (ölen kişi) Allah’a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.” (Vâkı’a 56/88)

Şimdi sonuç olarak o vefat eden zâtın ölümden sonraki hâlini beyan etmek için de buyuruluyor ki; “o ölen kimse, Allah’a yakın olanlardan ise, sûrenin baş tarafında zikredilen üç sınıftan en ileride bulunan sâbikûndandır” ki, bu, en yüksek vasıfları olan ‘mukarrebûn’ ile ifade edilmiştir. (Elmalılı, H. Y. Tefsir, 7/412)

“Ölen kişi mukarrabûn’dan (Allah’a yakın edilenlerden) ise ravh, reyhân (rahat, rahmet, sevinç ve güzel rızık) ve nimet cenneti içinde bulunur. Şayet kitabı sağından verilenden ise ona da “sana selâm olsun” denilir.” (Ateş, S. Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, 9/236)

-Ebrâr hakkında;

‘Berr’in, yani karanın genişliğinden hareketl ’birr‘e, hayır işinde ve iyi olmada genişlik, ya da bol hayır işlemek, ihsan etme anlamı verildi.(İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 2/258-259. el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 53)

Kavram olarak ‘birr’;  takva sahiplerinin Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle ortaya koydukları davranışlardır.

Birr, Allah’a saygı ifade eden davranışlar ve insanı Allah’a yaklaştıran hayırlı işleri içerisine alan bir kelimedir. Allah’ın rızasına uygun bütün sözler ve amellerdir. (Taberî, İbni Cerir. Tefsir, 1/297)

Geniş anlamıyla ‘birr’, her türlü hayır ve iyilik işinde genişlik, ihsan, itaat, doğruluk, bol bol iyilik demektir.

Buna ideal iyilik, ya da iyilikte zirve diyebiliriz… Birr sahiplerine (ebrâr’a), çok ihsan edenlere, iyilik yapmakta çok geniş olanlara, itaatinde ve sözünde sâdık (samimi) olanlara, görevini iyi yapanlara ‘berra‘ fiilinden ‘bârr‘ denilir. Bu failin (öznenin) çoğulu da ‘ebrâr‘dır.

İyilerin (ebrâr’ın) kaydı ‘ılliyyûn’ denen bir yerdedir.

“Hayır! Andolsun iyilerin (ebrâr’ın) kitabı İlliyyûn’dadır.

İlliyyûn nedir, bilir misin? O, amellerin kaydedildiği bir defterdir; ona Allah’a yakın olanlar (mukarrabler) şâhit olurlar.”  (Mutaffifîn 83/21)

Ebrâr için düzenlenen bu kurtuluş belgesine gökte bulunan bütün melekler ona şâhit olurlar. (Taberî, İbni Cerir. Tefsir, 12/495. Kurtubî, Tefsir, 2/3278)

“Allah ile aralarında perde olanlar değil, Allah’a yaklaştırılmış olanlar ona şâhit olur, onlar görür, onlar okurlar. Yahut yazılışına, korunuşuna, okunuşuna Allah’a yaklaştırılmış melekler hazır olur ve mânâsına onlar şâhitlik ederler.” (Elmalılı, H. Y. Tefsir, 9/71)

-Cennetlikler hakkında;

Allah’a yakın olanlar (mukarrabler) Cennette tarifi mümkün olmayan lezzetli bir kaynaktan kana kana içerler.

“Şüphesiz iyi kimseler (ebrâr), Naîm cennetindedirler. Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler. Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir. Onun içiminin sonunda misk kokusu vardır.

İşte yarışanlar ancak onda yarışsınlar.

O içeceğin katkısı tesnîmdir.

Bir pınar ki, Allah’a yakın olanlar (mukarrabler) ondan içerler.” (Mutaffifîn 83/22-28)

Yani ondan And Cennetinde mukarrabûn (Allah’a yaklaştırılan kullar) içecekler. (Mukâtil b. Süleyman, Tefsir 3/463)

Vâkıa 56/10-11de buyurulduğu gibi mukarrabûn, Hakkın huzurunda bütün mertebelerin ilerisinde bulunacak olan birincilerdir. (Allahu a’lem)

Şüphesiz ki ‘mukarrabûn’dan olmak ve burada müjdelenen sonucu elde etmek için kişiyi manen Allah’a yaklaştıracak olan sâlih amelleri işlemek, sebeplere tevessül etmek gerekir.

Hüseyin K. Ece

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

 

 

 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.