Bu yazımızda, “KUR’AN’DAKİ İSLAM” isimli kitabımızı tanıtmaya çalışacağım. 2020 tarihinde Çıra Yayınları tarafından yayınlanan ve 111 sahifeden oluşan bu eserin giriş kısmında, İslam’da ölçünün Kur’an ve sünnet, gayenin Allah rızası olduğu anlatılmıştır. Ardından “İslâm” kelimesinin yer aldığı ayetler üzerinde durulmuş, “İslâm’ın” kavram olarak huzur, saadet, mutluluk, toplumsal uzlaşı ve barış olduğu vurgulanmıştır. Sırası ile İslâm’ın temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’in evrensel olduğu, ayet ve hadislerle izah edilmiştir. Bu bölümde ve genel olarak bu kitapta vurgulamak istediğimiz şey, Allah’ın Rabbülalemîn yani tüm âlemlerin rabbi olduğunu açıklamaya çalışmaktır. Ona göre Allah tüm insanların rabbidir. İnsan olma bilincine varmak ve her insana insanca muamelede bulunmak, Kur’a-ı Kerim’in anlattığı bir erdem, bir edep ve bir fazilettir. Allah ne kadar Türkün rabbi ise, aynı ölçüde Kürt’ün, Arap’ın, Yunan’ın, Alman’ın, İngiliz’in, kısacası tüm kavimlerin rabbidir. Allah ne kadar Müslüman’ın rabbi ise, aynı ölçüde Hristiyan’ın, Yahudi’nin, Alevinin, Ezidinin, Ermeni’nin, Süryani’nin, kısacası tüm inanç mensuplarının rabbidir. Herhangi bir şekilde tabii haklar açısından bunlar arasında ayırımda bulunmak, Allah’ı tanımamış ve Kur’an-ı Kerim’i anlamamış olmaktır. Tüm peygamberlerin ve onlar aracılığı ile gönderilen tüm kutsal metinlerin ana hedefi, tüm insanların malını, canını, neslini/namusunu, inancını, aklını/fikir ve düşüncesini korumaktır. Bu mesaj, Kur’an-ı Kerim’in evrenselliğini açıkça ortaya koymaktır. Tüm insanlar, aynı anne babadan türemiş kardeşlerdir. Herkes için eşit şekilde hak ve adalet tanınmalıdır. Dürüst olma anlamını da ifade eden takvanın gereği budur. Allah, bu inanç ve imanla hareket ederek kendisine tereddütsüz bir şekilde inanan, tevekkül edip dayanan ve bunun gereğini yaşayan insanları korur, muhafaza eder. Tarih boyunca olduğu gibi, Allah daima zalimleri mahvederek perişanlık içerisinde bırakır. Sünnetullahın/Allah’ın yasasının gereği budur. Bugün için sosyal adalete uygun hareket etmeyen sözde Müslümanların bocalamaları, bunun açık bir delilidir. Ona göre asla insanlar arasında ayırım yapmamak, farklılıkları kabul etmek ve hiç kimseyi ötekileştirmemek gerekir. Herkesi kültürü ile, dini inancı, dili, örf ve âdeti, fikir ve düşüncesi ile kabul etmek icap eder. Ancak bu ölçülerle hareket edildiği zaman, büyük medeniyetler yolunda ilerlemek mümkün olabilir. Tüm dünya medeniyetlerinin menşei, kaynağı ve membaı durumunda olan Mezopotamya medeniyeti, bu hak, hukuk ve adalet ilkelerine uygun hareket etmenin neticesinde yeşermiş, yetişmiş, gelişmiş ve yayılmıştır. İbadetten gaye de, insanların bu bilinçle hareket etmelerinin sağlanmasıdır. İnsanlara bu ahlak ilkelerini kazandırmayan ibadet, bilinçli yapılan bir ibadet değildir. Bilinçli bir ruh yapısıyla yapılmayan, insana bu bilinci kazandırmayan ibadetin Allah nazarında herhangi bir değeri yoktur. “KUR’AN’DAKİ İSLAM” isimli kitabımızın muhtevasında, bu konular işlenmiş bulunmaktadır. Arkadaşlarımızın bu kitabı okumalarını ve iyi niyetle eleştiride bulunmalarını diliyorum.
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Kitabımızın kapağını aşağıda sunuyorum.
Prof. Dr. Nurettin Turgay