مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزٰٓى اِلَّا مِثْلَهَاۚ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ ف۪يهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ
Kur’ân’ın temel kavramlarından biri olan ve özellikle Cennet’e gireceklerle ilgili olarak çokça kullanılan “Salih ameli,” kısaca İslâm Dininin emirleri ve yasaklarına uygun söz, davranış ve iş olarak tarif edebiliriz. Salih amellerin başında namaz, zekât ve cihad gibi farz kılınan gö- revlerimizi yapmak ile yalan, zina ve faiz gibi kaçınmamız gereken haramlardan sakınmak gelmektedir.
Haramlardan hür iradelerimizi kullanarak kaçınmak da Salih ameldir. Bunun içindir ki büyük haramlardan kaçınmak diğer günahların bağışlanmasına sebep olmaktadır.
Bu hakîkat Kur’ân’da şöylece açıklanmaktadır:
“Siz yasaklandıklarınızın büyüklerinden kaçınırsanız sizin günahlarınızı örteriz ve sizi değerli bir giriş yeri olan Cennet’e sokarız.” (Nisa 31)
Ahiret Hayatı Ve Cennete Giriş Süreci
Ahiret’e; Cennet ve Cehenem’e Îman
İslâm Dîni’nin îman esasları başlıca üç kısma ayrılmaktadır. Bunlar, yaratıcı, yaşatıcı ve yasa koyucu olarak Allah’a inanmaktır; Allah’ın insanlar arasından seçtiği ve kendileri aracılığıyla emirleri- ni ve yasaklarını bildirdiği Peygamberlerini tasdik etmektir / doğrulamaktır ve bir de ölümle başlayacak Âhiret hayatına; Cennet ve Cehennem’e îman etmektir.
Peygamberlere / Peygamberlik kurumuna inanma, Meleklere, Kutsal Sayfalar’a / Kitaplar’a ve diğer inanç kurallarına îmanı içine almaktadır.
İslâm Dîni’nin inanç esaslarından biri olduğu için, bu Dînin son kitabı olan Kur’ân ve onun açıklaması / uygulaması olan Sünnet, âhiret hayatı üzerinde ısrarla durmaktadır.
Âhiret hayatını bütün Peygamberler / ilâhi kitaplar tebliğ ettiği gibi, bilimsel akıl ve insan fıtratındaki adâlet ve ölümsüzlük duygusu da onaylamaktadır.
Bilindiği gibi insanların bir bölümü Âhiret hayatını kabul etmeyerek kâfir / inkârcı olmuştur ve olmaktadır.
Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e ve onun döneminden devrimize kadar Âhiret Hayatı’nı yalanlayanların temelsiz görüşleri de hemen hemen aynı olmuştur.
Onların, tarihî dönemler boyunca ileri sürdükleri gerekçeleri, Kur’ân diliyle ifade edersek şöyle olmuştur:
“Ölüp de toprak olup kemik yığınına dönüştükten sonra, biz mi diriltilip sorgulanacak; ceza veya mükâfat göreceğiz?.”}2
Âhiret’e îmanı emreden Yüce Rabbimiz, Kur’ân’da, onların inkârlarının bir temele dayanmadığını, aklını kullanabilen ve mantıklı bir düşünceyle göklere, yerküresine ve insanın yaratılışına bakan bir insan için yeniden dirilişe, bir diğer anlatımla Âhiret’e îmanın kaçınılmaz olduğunu beyan buyurmuştur.
Biz burada, Kur’ân’dan yapacağımız akıllara yol açıcı, düşündürücü ve inancı pekiştirici aktarımlarla Âhirete; Cennet ve Cehennem’e îman konusunu temellendireceğiz.
Yarattığı insanı, insandan iyi bilen Yüce Mevlâmız, Kur’ân-ı Kerîm’de Âhiret’e îmanı emretmektedir:
“Ey îman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaplara îman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.”
Teğâbün 7:
زَعَمَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنْ لَنْ يُبْعَثُواۜ قُلْ بَلٰى وَرَبّ۪ي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْۜ وَذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ
Âhiret’e îmanı emreden Rabbimiz aşağıda örneklerini sunacağımız türden sorular yöneltmekte, şöyle buyurmaktadır:
“Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmada hiç bir güçlük çekmeyen Allah’ın ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini görmüyorlar / anlamıyorlar mı? Evet, O, elbette her şeye gücü yetendir.”
“(Yeryüzünde) Allah’ın rahmetinin izlerine bir bak! Ölümünden sonra yeryüzüne nasıl hayat veriyor. O, ölüleri de böylece diriltecektir. O her şeye gücü yetendir.”
“İnsan fışkırtılmış meniden bir damlacık / sperm değil miydi? Sonra o damlacık rahim duvarına asılı duran sülükümsü görünümlü döllenmiş yumurta hücresi oldu. (Allah da onu o hücreden) yarattı ve ona şekil verdi. Ondan da iki çifti; erkeği ve dişiyi var etti. Şimdi bunları yapan Allah’ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?”
Âhiret hayatına inanan mü’minler olarak îmanımızı akıl plânında güçlendirmek için yukarıda sunulan âyetler izinde şöylece tefekkür edebiliriz.
a-Evrendeki, dünyamızdan irili ve ufaklı trilyonlarca gezegenin yörüngelerinde dehşet verici bir ahenkle seyrettiğini, milyonlarca yıldır güneş, ay ve dünyamızın mihverleri / eksenleri etrafında döndüğünü kabûl etmek kolay mıdır?
Ama kabûl ediyoruz.
b-Bir küçücük tohumun düştüğü ve beslendiği toprağı çatlatarak büyük bir ağaç olduğunu, yüzlerce dala ayrıldığını, farklı hacim ve renk tonlarında yüzlerce, binlerce meyve verdiğini, hele hele yapı maddesi aynı olan toprağın on binlerce şekil, renk, tad, koku ve hacimdeki bitkileri sergilediğini kabûl etmek kolay mıdır?
Ama kabûl ediyoruz.
c-Bitkisel ve hayvansal gıdalardan meni oluştuğunu, bir kaç damla menide milyonlarca sperm bulunduğunu, bunlardan yalnızca birinin döllediği dişi hücrenin akıllara durgunluk veren bölünmelerden sonra trilyonları aşkın hücreden teşekkül eden üstelik gören, işiten ve düşünen insanın vücuda geldiğini kabûl etmek kolay mıdır?
Ama kabûl ediyoruz.
Şimdi sunduğumuz örneklerdeki gerçekleri kabul edebilen bir akıl, insanın toprağa karışmış vücud birimlerinden biri ile yeniden diriltilebileceğini nasıl kabul edemez? Kabul etme zorunluluğunu nasıl duyamaz? Kaldı ki nefis; rûh / can diridir. Diriltilecek olan toprağa karışmış vücuttur.
Şimdi varlık âleminde; vücut hücrelerimizde ve de her akşam-sabah uykuya yatış ve kalkışta ölüm ve diriliş olayı her an yaşanırken düşünen bir insan, “Akıl yeniden dirilişi kabul edemez!” diyebilir mi?
Evreni, yerküresini, bütün canlıları ve tabîi kânunları yaratan Allah olduğuna, yeniden diriltecek olan da O olduğuna göre, akıl yeniden dirilişi nasıl kabul eder, denilebilir mi? Her doğan insan, toprak-ürün-kan-meni macerasını takip ederek topraktan dirilişi haber vermiyor mu?3
Yoktan var eden Allah’ın ikinci bir defa yaratamayacağını ileri sürebilecek akıllarını kullanamazlara, Şanı Yüce olan Allah’ın sorduğu suali yöneltmek ve yaptığı açıklamayı duyurmakla yetiniyoruz.
اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟
“Biz ilk yaratmadan âciz mi kaldık? Hayır, onlar yeniden yaratılmaktan şüphe ediyorlar.”
“(Yeniden yaratılıştan şüphe eden insan) kendi yaratılışını unu- tarak bize bir örnek sundu da soruverdi:
Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek? (Ey Peygamber!) cevap ver:
Onları ilk defa yaratan diriltecek. O yaratmanın (çeşitleri ve inceliklerini) çok iyi bilendir.”
Burada sözü, konumuzu özetleyen bir hadîsle bağlayalım. Sahâbî Ebu Rezin anlatıyor.
Allah’ın Resûlü’ne sordum:
Âhiret’e îman konusunu işledikten sonra şimdi niçin îman etmekle yükümlü olduğumuzu ve Cennet’e girmeye kadar yaşanacak evreleri açıklayabiliriz.
(Devam Edecek)
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIMIZIN DİĞER YAZILARI İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
DİP NOTLAR:
2-Mü’minûn 82-83; Saffât 53
3-Alıntı için Ali Rıza Demircan, Süleymaniye Minberinden İslâm Nizamı, Beyan Yay. İst. 2008, s. 502
Rio’da uzlaşma için görüş birliği sağlanamadı. Toplantı sonrası Rio’da başarısız bir darbe girişimi oldu. Dünyayı…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…