islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4889
EURO
36,2751
ALTIN
2.961,54
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

KUR’AN’I GÖLGELEME MANEVRALARI

KUR’AN’I GÖLGELEME MANEVRALARI
7 Ocak 2019 11:05
A+
A-

 Biz, sosyal medyanın bilgi kirliliğinin zararını düşünürken onlardan daha baskın teşebbüsü bazı ilahiyatçı akademik kariyer sahiplerinde gördükçe hayrete düşüyoruz.

Bundan dolayı yüz sene sonra gelecek nesillere nasıl cevap hazırlamamız gerektiğini de düşünme zorundayız. Onlar bizi sorgulayacak ve belki de yargılayacaklardır. Diyecekler ki, “bizden yüz sene önce gelmiş insanların çoğu çok konuşmuş, çok laf etmiş, çok konuyu dile getirmiş ve nice meseleleri çarpıtarak yazmışlar, fakat neyi anlattıklarını kendilerinin de anlamadıklarını, araştırıp farkına varıyoruz. Onlar ne yaptıklarını hiç düşünmemişler.

Evet, konuşmacılarımız din ile ilgili bir şeyler konuşuyorlar, fakat günümüz insanımızın derdine derman olacak Kur’an beyanlarını anlatmıyorlar ve problemlerine çözüm sağlayacak meseleleri dile getirmiyorlar. Kur’an’ı anlattıklarını iddia ediyorlar. Ellerinden geldiği kadar Kur’an dışı toplama ya da proje kaynaklı söylemlerle milletin arasına fitne ve fesat tohumu ekiyorlar. Millet din bilgilerinden dertlerine çare üretecek proje bekliyor. Kimi konuşmacımız zihinleri karıştıracak meseleleri gündeme getiriyor ve hiç te tedirgin olmuyor.

Biri kalkıyor, İslam’da duanın peşinden söylenen “Âmin,” kavramının Yahudilikten gelen kavram olduğunu anlatıyor. Ve “âmen” kelimesinden dönüştürüldüğünü ileri sürüyor ve mesaj vermeye yelteniyor. Hem de “âmin”  kavramının orijinal olmadığını ileri sürüyor. Hele bir bakar mısınız? “Âmin” niçin orijinal olmuyormuş? Kendince İslam’ı, toplama bilgilerden ibaret olduğu zannını yaymaya çalışıyor. Ne demek istediğini kendinin de anlamadığı anşaşılıyor. Artık ağzını açmışken daha nice meseleyi çarpıtmaya özenle devam ediyor.

Bir başkası, Hazreti Âdem aleyhisselamın ilk insan olmadığı, Onun da babasının olduğunu iddia ediyor. Bunları anlatırken de bilge kişiliğine bürünüyor. Bunu ballandıra ballandıra anlatıyor. Kur’an hakkında bilgisi olduğu izlenimi veren bu zât en azından şu ayeti doğru anlaması gerekir; ŞüphesizAllah’ın nezdinde İsâ’nın hali, Âdem’in hali gibidir ki, O’nu topraktan yarattı, sonra O’na “Ol!” dedi, O da oluverdi. (Âli İmran: 3/59) Bu zatın bu ayeti ve içeriğini bildiği bir gerçek olarak kabul edilebilir. Ancak iddiasında doğru ise Hazreti Îsâ aleyhisselamın babasının kim olduğunu açıklaması gerekir. Buradaki benzetme her ikisinin de babasız olmalarıdır. Bundan farklı tarafı, Hazreti Âdem aleyhisselamı direkt topraktan yaratmış olmasıdır. Bu, ayet doğru anlaşılmalıdır.

Bir diğer akademisyen “Ğılman” kavramına takılmış ve diyor ki aslında ”ğılman” şehvetten duvara tırmanmak demektir. Böyle diyor ve jest ve mimikleri ile sanki Kur’an ile alay edercesine dinleyenlerini güldürüyor. Zeyd ve Zeynep hadisesini anlatıyor ve tefsirlerde geçen rivayetlerle âdeta Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i sorgulama yapar gibi şeametini sergiliyor; Allah’ın nimet verdiği; senin de kendisine nimet verip hürriyete kavuşturduğun kimseye: “Eşini yanında tut, Allah’tan ittika et” diyordun. Fakat Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun; oysa asıl çekinmene lâyık olan, Allah’dır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlatlıkları, kadınlarıyla ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın buyruğu yerine getirilmiştir. (Ahzab:33/37)

Bir başka zât kitap yazıyor ve kitabının adını, “Kur’an Bugün inseydi muhtevası ne olurdu” koyuyor. Kitabının seksen beşinci sayfasında şöyle bir cümlesi vardır. “Bilindiği gibi Kur’an bugün elimizde olduğu şekliyle gökten indirilmiş bir kitap değildir.”! Ee yazar beyefendi!  Sen böyle diyor ve devam ediyorsun. Çeşitli sayfalarında buna benzer tuhaf ifadelerle bir şeyler dile getirmeye çalışıyorsun. Güya bilimsel bir çalışma yapmış havasına giriyorsun. Şimdi şöyle düşünelim; Ya sen doğru veya Allah Teâlâ doğru söylüyor. Keşke Bakara suresinin ilk iki ayetini anlayarak okuyup bunu söyleseydin. “Elif, Lâm, Mîm. İşte bu Kitap; kendinde hiç şüphe yoktur; müttakiler için hidayet sistemidir.” (Bakara:2/1)

Evet, Ya sen doğrusun ya da Allah Teâlâ’nın dediği doğrudur. Kaynak gösterdiğiniz üç kişi bir de siz, ne aradığınızı anlamak isteriz. İrşat ihtiyaç iken, ifrattan öte ifsat ne kötüdür.

Öze dönüş, özde diriliş, özle yürüyüş beklentisi ile

Esselamu aleykum.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.