islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4916
EURO
36,2572
ALTIN
2.963,26
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

“KUR’AN’I NASIL OKUMALI?”

“KUR’AN’I NASIL OKUMALI?”
11 Ağustos 2022 09:25
A+
A-

Değerli okuyucu! Bu soru, Bilge Kral Aliya İzzet Begöviç’in kitabındaki (1) bir makalesinin başlığı. Merhum, o makalesinde bizlere de ışık tutacak birkaç hususa dikkat çekiyor. Bendeniz de o makaleden faydalanarak birkaç başlık halinde bu sorunun cevabını sizlerle paylaşmak istedim..

Taş ve O Taşlardan Oluşan Tablo

Kur’an, hakikatin tamamını içine alır. Ayet ise o hakikatin bir parçasıdır. Bir mozaik taşı düşünün; bir de o taşla birlikte binlerce mozaik taşının oluşturduğu bir tabloyu düşünün. Bu tablonun oluşturduğu muhteşem görüntüyü tek bir mozaik taşında göremezsiniz, belki oradan yansıyan bir kırıntıyı görürsünüz. Kur’an’a da böyle bakmak lazım, tek bir ayet, Kur’an’ın bize sunmak istediği muhteşem hakikat tablosunu gösteremeyebilir veya yanlış algılara da götürebilir. Meselâ Tâ-hâ sûresinin 131. ayeti, bize “Dünya hayatının çekiciliğine göz dikme.” derken; bir başka ayette ise: “ (Ey Mü’minler!) Allah’ın size helal kıldığı iyi ve güzel şeyleri kendi kendinize haram saymayın. Helali haram, haramı helal kılmak suretiyle haddi aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.” buyurulmaktadır.(2)

Yine bazı ayetlerde, suçluların cezalandırılması, kısasa kısas kuralı emredilirken bazı ayetlerde de ısrarla affedicilik öğütlenmektedir. Aslında ilk bakışta çelişkili gibi görülen böyle bir görüntüden bir senteze varılabilir. Bu ayetlerle bizden istenen, suçluları sürekli affederek suç işleme kapılarını açmamak, af ve merhamet kapılarını da kapatarak gaddar bir yaratık haline dönüşmemektir.

O Hiç Değişmedi

Evet, Kur’an hiç değişmedi, ama biz değiştik, zaman da değişti. Kur’an’ı bir defa okuyup,

“Ben onu okudum ve muhtevasını (içeriğini) iyi biliyorum,” demek çok yanlıştır. Çünkü biz değiştik, zaman değişti.. Geçmişte hiç dikkatimizi çekmeyen bir ayeti, yıllar sonra tekrar okuduğumuzda bizim düşünce ve ruh dünyamızı nasıl aydınlattığına şahit oluruz. Onu her okuyuşumuzda bize yeni bilgiler keşfettirdiğini, duygusal dünyamızı değiştirdiğini bizzat yaşarız.  Meselâ, anne ve babamızı veya onlar kadar çok sevdiğimiz birisini kaybettiğimizde içine düştüğümüz üzüntüyü, çökmüş olan ruh halimizi düşünün.. Ama o anda o kitabın Rahmân sûresindeki 26 ve 27. ayetlerindeki şu cümleleri okuduğunuzda üzüntü deryasından çıkıp ferahladığımızı hissederiz:  “Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.”

Yine daha önceleri, sıradan bir cümle olarak okuyup geçtiğimiz Fecr sûresindeki şu ayetler ise gam ve keder içinde bulunan bir mü’mini o deryadan çıkarıp ferahlatacak, selamet sahiline çıkaracaktır: “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön! Böylece sen de katıl hayırlı kullarımın arasına ve onlarla birlikte gir cennetime.”  (3)

Evet, o kitap eski ama bütün zamanların kitabı, bütün zamanların karanlık odalarını aydınlatan bir kitaptır. O, nadide bir kılıf içinde duvarda asılı ve hiç açılmayan bir kitap değil; sık sık okuduğumuz yastık altı kitabımız olmalıdır.. Merhum Âkif’in, şu dizeleri unutulmamalıdır:

Ya açar nazmı celilin bakarız yaprağına

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına

İnmemiştir hele Kuran şunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için.

Bir Masa ve Üzerinde Bir Kur’an Tefsiri

Değerli bir eczacı dostum vardı.. Bir selâm vermek ve hal hatır sormak için zaman zaman onu ziyaret ederdim. Her ziyaretimde onu, tefsir okurken görürdüm. Masasının üstünde 10 ciltlik Elmalılı tefsirinden bir cilt ve alfabetik bir not defteri bulunurdu.. Bir gün çaylarımızı yudumlarken dedi ki: “Hocam, Rabbime sonsuz şükürler olsun ki, bu tefsiri okumak benim için bir tutku haline geldi. İki defa okudum. Şu anda 6. Ciltteyim. Birkaç cilt sonra üçüncü defa okumuş olacağım. Her okuyuşumda yeni bilgiler ediniyor ve bu bilgileri şu deftere not ediyorum. Bu Kur’an okumalarım beni çok mutlu ediyor, haz duyuyorum..”

Ben de onu hayranlıkla seyrederken demiştim ki:

“Aziz Dostum! Sizi tebrik ediyor ve size gıpta nazarıyla bakıyorum doğrusu.. Rabbim sa’yinizi (çalışmanızı) meşkûr, amelinizi makbul eylesin. Sizden ricam, şu kalın not defterinize aldığınız bu değerli notları da benimle ve birkaç dostumuzla mesai saatleri dışında paylaşmanızdır.”

Hem Orijinali Hem Tefsiri

Evet, Bu Kitap Mü’minlerin elinin üstünde sürekli okudukları veya dinledikleri bir kitap olmalıdır. Bazılarımız, “anlamadığımız cümleleri okumanın veya dinlemenin ne önemi olabilir ki?” gibi absürd (saçma) bir cümle kullanır. Oysa Kur’an, bizzat kendisinin anlaşılmasını istiyor, “ibret ve öğüt alan var mı?” diye soruyor ve şöyle buyuruyor: “Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.( Zuhruf) “Andolsun biz Kur’an’ı öğüt ve ibret alınsın diye  gayet açık ve kolay anlaşılır kıldık. Hani var mı öğüt ve ibret alan?!” (Kamer,54/ 17) “Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var? (4)

Mealini verdiğimiz şu birkaç ayetten de anlaşılıyor ki Kur’an, tefsir ve meallerini okuyarak kendisini anlamamızı istiyor.

Okuyalım Veya Dinleyelim Onu

Kur’an’ı tecvit kurallarına uygun bir tarzda okumak veya güzel bir sesten dinlemek ise, insan ruhunu bir başka aydınlatır, insana bir başka ferahlık verir. Zira hamurumuz, onun bize sunmaya çalıştığı tevhit akidesiyle yoğurulmuştur. Onun içindir ki, daha dünyaya gelir gelmez kulaklarımıza ezan ve kamet okunarak fıtratımıza bu gerçek hatırlatılır. Bu bakımdan Tevhid itikadının şerhi ve fıtrat yasamız olan bu Kur’an’ı sık sık ya kendimiz veya güzel bir sesten orijiniyle dinlememiz gerekir….

Derler ki, “Kur’an’ı en güzel okumak için onu bir fem-i muhsinden (güzel okuyan bir ağızdan) dinlemek gerekir.” Günümüzde o güzel okuyan ağızları bulmak ve dinlemek de oldukça kolaylaşmıştır. Meselâ, Google amcaya “İhsan Atasoy, Hatim” diye yazar arama motoruna girersek karşımıza nefis bir Kur’an kıraatı çıkacaktır.

Velhasıl

Değerli okuyucu, bütün bu yazdıklarımızı hülasa etmek için ahir ömründe Müslüman olmakla şereflenen Roger Garaudy’nin şu sözünü de hatırlayalım isterim. Demiş ki o merhum: “Kur’an’ın orijinal haliyle makamla okunuşu, Arapça bilmeyen bir insanda bile, Onun bütün kâinatın duası ve de çığlığı olduğu izlenimi bırakır. Kuran ayetleri, dinleyicisini kendi kaynağı (Allah) ile adeta bütünleştirir.”

Bu kitabı bolca okuyarak Rabbimizle beraber olmak dilek ve dualarımızla…

  • İslâmi Yeniden Doğuşun Meseleleri, S.131
  • Mâide sûresi,87
  • Fecr sûresi, 28, 29, 30)
  • Muhammed sûresi,47/24

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.