Başlığımızı Aziz Peygamberimizin nakledeceğimiz şu hadisinden ilhamla koyduğumuzu beyanla konumuza girelim:
“Topluluğunuz içinde Kurânî vasıflara uygunluğu sebebiyle Allah’ın daha bir razı olacağı kişiler varken onları değil de yeteneksiz kişileri görevlendiren yetkililer Allah’a, Peygamberin olan Muhammed’e ve müminlere hainlik etmiş olur.” (Feyzü’l-Kadîr Hn.8414)
Seçebileceğimiz insanların Tevbe 71’e göre sahip olması gereken dört Kur’ânî vasıf vardır. Bunları şöylece maddeleştirmiştik:
1. Mümin Olmak,
2. Maruf’a çağırıcı ve Münker’den Sakındırıcı Olmak
3. Namaz kılar ve şartları gerçekleştiğinde zekât verici olmak,
4. Allah’ın emirleri ve yasaklarını itaati benimsemek.
Bu vasıfların birincisi ve en önemlisi olan Mümin Olmayı açıklamıştık. Diğerlerine de kısaca değinelim:
I. Maruf’a çağırıcı ve Münker’den Sakındırıcı Olmak
Marûf: İslâm dinin, olgun/ortak aklın ve ilmin gereği olan sözler, işler, ilkeler, yasalar ve kurumlardır. Marûf İslâm’dır da denebilir.
Münker: Marûf’un zıddıdır yani İslâm dinin, olgun/ortak aklın ve ilmin ret edip sakındırdığı sözler, işler, ilkeler, yasalar ve kurumlardır.
Seçilebilir olmak için Marûfa çağırıcı ve uygulayıcı ve Münker’den kaçınıcı ve sakındırıcı olmak gerekir. Bu özelliği fiilen toplumcu olmak olarak da niteleyebiliriz.
Bu şart ana hatları ile:
a. Bedenen ve ruhen sağlıklı olmayı,
b.İslâm’ı çok iyi bilmeyi ve genel kültürle donanımlı olmayı gerektirmektedir.
Bu şart öylesine önemlidir ki Rabbimiz her alanda “Marûf’a çağırıcı ve Münker’den sakındırıcı” örgütler oluşturulmasını da emir buyurmaktadır:
“ İçinizden Hayr’a çağıran, Marûf’u emreden ve Münker’den sakındıran organize edilmiş topluluklar/örgütler bulunsun. Kurtuluşa erecekler de onlardır.” (Âl-i İmran 3/104)
II. Namaz Kılar ve Şartları Gerçekleştiğinde Zekât Verici Olmak
Namazla Hakve şartları gerçekleştiğinde Zekâtla Halk insanı olamayan kişi İslâm insanı kardeşimiz olduğunu fiilen kanıtlamış olamayacağı için bizi temsil ve hukuken tasarruf hakkı verilebilir veli edilip seçilemez. (Bak. Tevbe 9/11)
(Bu iki konu ile ilgili yazılarımıza bakılabilir. Ayrıca bak. Hacc22/41)
Bu şartın önemi sebebiyle olacak Yüce Allah Maide 5/55 de şöyle buyurmaktadır:
“ Siz müminlerin velisi Allah’tır, Onun Elçisidir ve bir de(Allah’a ve Elçisine )boyun eğiciler olarak namazı kılan ve zekâtını veren müminlerdir.”
III. Allah’ın Emirleri Ve Yasaklarını İtaati Benimsemek
Bunun anlamı da İslâmî emirleri ve yasakları uygulayıcı olmaktır. Daha açık bir anlatımla bu vasıf doğru ve adil olmak gibi ilahi emirleri uygulayıcı ve faiz, içki ve zina ve gibi haramlardan kaçıcı olmayı gerektirir.
Kur’ânî ve Nebevî emirleri ve yasakları alenen çiğneyen kişiler yani Kur’ânî ifadeyle Fasık olanlar oy verebilir ama aday olup seçilemezler. Çünkü Allah’ın başarı vadi yalnızca İmanlı ve salih amelli kullaradır. (Bak. Nûr 55)
Nisa 58’in İçerdiği Ehliyet Vasfı
Yukarıda Tevbe sûresinin içerdiği dört ana vasfa Nisa 58’deki liyakatli olma vasfı/şartı da ilave edilebilir.
IV. Yönetime Liyakatli Olmak
Yukarıda açıklanan dört vasıf/şart liyakati içeriyorsa da Nisa 58 de”Şüphesiz Allah size emanetleri ehil /liyakatli olanlarınıza vermenizi emreder. İnsanlar arasında hükmettiğinizde ise adaletle hüküm vermenizi emreder…” buyrularak liyakate özel vurgu yapıldığı için biz de ayrı bir vasıf olarak zikretme gereğini duyduk. Seçilmek için aday olacak kişi bir ilim/bilim veya sanat dalında ihtisas sahibi olmalıdır.
Seçilmek İsteyenleri Adaletle Belirlemek
Yukarıda açıklanan beş özeliğe sahip olanların seçime girmeyi talep etmeleri halinde adalet gösterilmeli yani adayların seçilme şartlarını taşıyıp taşımadığı doğru olarak belirlenmeli ve eşit koşullar içinde seçime katılabilmeleri sağlanmalıdır. Nisa 58’de ki toplumsal görevler olan emanetlerin liyakatlilere verilmesi emrinin akabinde gelen “insanlar arasında hükmettiğinizde adaletli olmamızın” anlamı budur.
Tevbe 71 ve Nisa 58’de Belirlenen Beş Vasıf Diğer Vasıfları da Kapsayıcıdır
Yukarıda değinilen beş vasfa sahip olanların Bakara 247’de Talût’un seçilmesi bağlamında değinilen bedenî ve ilmî güce ve Kasas 26’da Şuayb- Musa bağlamında işaret edilen Kuvvetli ve Güvenilir olma vasıflarını da içine almaktadır.
Kâfirleri Seçmek İmanı Zedelemek İslâmî Hayatı da Zorlaştırmaktır
Kur’ânî vasıflara sahip olanların seçilmeleri gereğine açıklık getirmeye çalıştık.
İslâm’la çelişkili seküler dünya görüşlerine inançlı insanların velâyeti altında ve onların oluşturacağı ve yöneteceği toplumsal düzende başta din ve vicdan özgürlüğü olmak üzere temel haklar ve hürriyetlere gereğince sahip olarak yaşanılamayacağı zahirdir. Bu sebeple, velâyetleri onaylanamayacak kâfirleri, oylarıyla temsil ve tasarrufa yetkili kılmakla müminlerin; kendi nefisleri aleyhine zulmedici olacakları ve de suçlulukları konusunda Allah’ın önüne, azaba uğratacak açık bir kanıt koyacakları açıktır. Kaldı ki seçim konusunda mümin kardeşlerle veliliği gerçekleştirmemenin yeryüzünde ağır zulümlere ve bozulmalara sebep olacağı da Kur’anî bildiriler arasındadır:
“Kâfirler birbirlerinin velileridir. Siz müminler birbirinizi veli edinemezseniz yaşadığınız coğrafyada aleyhinize ağır baskılar ve büyük kaoslar olur.” (Enfal 8/73)
Sorulabilecek Çok çok Önemli Önemli Soru
Yaşadığımız hukuksal, sosyal ve ekonomik yapısı seküler/laik olan Ülkemizde dernek, vakıf, oda, baro, muhtarlık, mahallî idareler ve genel seçimlerde yukarıda açıklanan Kur’ânî vasıflara sahip adaylar bulmak elbette ki çok çok zordur. Var olanların bir kısmını da müminleri dahil ilgililer seçmemektedir
Ünlü bir kuralımızdır: Bütünü idrak edilemeyen şartların tümü terkedilemez.
Kur’ânî vasıflara sahip olacak en iyiler veya iyiler aranır da bulunamazsa, fıtrat/yaratılış düzenlerini koruyabilmiş bize gerçekten saygılı, dürüst ve adaletli ihtisas sahipleri de seçilebilir. Sayıları daha da az olan bu tipler istişarelerle belirlenmelidir.
Oy vermek bir yönüyle iman ve cihad diğer yönüyle inkâr ve zulüm olduğu için bu tipleri isabetle seçebilmek mânen rizk içerir. Ama Peygamberimizin ifadesiyle “Ameller niyetlere göredir” ve Rabbimizin beyanına göre biz de güç yetirebildiklerimizden sorumluyuz.(Teğabun 7)
Doğruları en iyi bilen Allah’tır.
Ali Rıza DEMİRCAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi