EDİTÖRDEN

Kur’ansız, Arınmak Hayaldir

Arınmak eşyanın tabiatında vardır. Arınmayan çevre çöplük olur. İnsan, Hâlik ve Kayyûm Allah’ın Kitabı ile arınmayı tercih etmeli. Yoksa Kur’an’ın ona faydası olmaz.

İslam adına kimi insan, Kur’an ve sünnet diyerek yola çıkar, içeriğinden haberi olmadığı kitabı kullanarak dindarlık havasına bürünür. Bu, mümin olmaya manidir.  Müslümanlar için böyle bir düşünce bile toptan batıldır. İslam da olsa, icraatı olmadıkça din sistemi gerçekleşmez. Varlıklar âleminde her şeyi en iyi ve en net bilen Rabbimiz, en güzel kıvamda yarattığı kuluna, akılların anlamada bile zorlanacağı bir mekanizma yerleştirmiştir. Ona, kalp aklını büyük lütuf olarak bahşetmiştir. Yanıltılması ve atlatılması söz konusu olmayan bu aklı müslümanların çok basiretli kullanmaları, aslında ideal olanıdır. Allah Teâlâ’nın beyanlarının her biri ibretlerle doludur. İnsan beynine de enerji verip akıl yükleyen kalp, insanlık âleminin en ideal hak ve adalet süzgeci ve mekanizmasıdır.

Kur’an’ı anlayıp İslam toplumlarına yön veren ve akıllarını kalp aklı ve lüb aklı olarak kullanan gönül erlerinden mahrum kalan müslüman toplumlar sonunda her şeylerini kaybettiler. Kur’an’ı elimizden aldılar, meşihatı ve İslam’ın ahkâmını lağvettiler. Keriman Halis’i dünya güzeli seçtiler, aile temelimizi dipten sarstılar. Fransızlar dilenerek bizden para aldılar, ilerlete ilerlete Duyun’u umumiye ile iktisadî hayatımızı felç ettiler.

Şimdi büyük bir fırsat zuhur etti. Bugün dünyamız büyük bir imtihan vermekteyken ve özellikle müslümanların bunu şuurluca yönetmeleri gerekirken genelde müslümanlar henüz ne yaptıklarının farkında değil, hâlâ Allah Teâlâ’dan bekleyeceklerini beşerî güçlerden beklediklerinin gaflet çukuruna debelenmektedirler. İçinde, insanlığın, aklın adaletin olmadığı ve medeniyet kırıntısının bulunmadığı nice yaptırımlar bize uyguluyor, bizi aptal görüyorlar.

On iki yaşında bir kız çocuğu fuhuşa alet edilecek, “ben kendi isteğimle yaptım” diyecektir. Kimse bunu sorgulamayacak, ancak normal evlenme yaşında bir kızcağız normal şartlara uygun evlenecek, “kanuna aykırı evlilik” gerekçesi ile kocası hapse atılacak, gencecik kadıncağız yedi sene kocasını bekleyecek, bütün ihtiyaçlarını kendisi sağlayacak ve haremi ismetini koruma zorunda bırakılacaktır. Hiç kimse ne oluyor diye sormayacaktır.

Bu “kanuna aykırı evlilik” dünya tarihinin hiçbir vahşet sahnesinde görülmemiş çirkin, çirkef, iğrenç ve düşmanca uygulama olduğu bilinciyle suçsuz insanları çıldırtırken genç evli kadınlar gecelik koca değiştiriyorlar. Bu kadarı ile bitmiyor. Bu kadınlar televizyonlarda kamera karşısına alınıyor, saatlerce, günlerce hatta haftalarca işledikleri fuhşun macerasını anlattırıyorlar. Bu bayanların çoğunun başörtülü oluşları, Kur’an’dan ve Kur’an ruhundan ne kadar uzaklaştığımızı gösteriyor. Arınma şöyle dursun bu toplum insanlığın neresindedir, dedirtir. Biz, arınmamız için Kur’an’ı nasıl değerlendireceğiz?

Bundan yarım asır önce “İstanbul hanım efendileri” hatta İslam terbiyesi almış o seçkin kadınlarımız edep dışı her hangi bir pozisyon karşısında “selamun kavlen mir Rabbirrahim” kavli Celili ile sözü kapatırlardı. Sahi onlar nereye gittiler? Şimdi işledikleri fuhşu kahramanca anlatan bu soysuz bayanlar nerden çıktılar? Ey namuslular! Siz nerdesiniz?

Böyle olaylar karşısında ne ile ve nasıl arınabiliriz? Müslüman olarak bu kokuşmuş çirkeften ve bunu seyretmekte mahsur görmeyen başörtülü bayanlar ve baba rolündeki baylar hiç bunun cevabını araştırdınız mı? Bunun açık ve net cevabını, tam bir İslam düşmanı İngiliz veriyor. İngiliz Krallık Başbakanı William Gladstone’nin verdiği cevap dünyaca bilinmektedir. “Biz Türklerin elinden bu Kur’an’ı almadıkça onları yenemeyiz” diyen azılı bir düşman tüm ehli salibe öncülük yapmayı başarmıştır. Şimdi sormak hakkımız değil midir? İncil hakkında hiçbir müslümanın böyle bir beyanı olmadığı halde böylesi bir İslam düşmanı böyle bir beyan ile neden Türklerin elinden Kur’an’ı almayı hedefledi? Çok açık cevabı olan bu konunun özü ve özeti Kur’an’dır.

Kur’an Kâinat kitabının özüdür. Adaletin tartışılmaz düsturudur. Hakkın ve hakkaniyetin sarsılmaz garantisidir. Ona inananın en yüksek değer madalyasıdır. Tevhidin garantisidir. Dünya İslam birliğinin yegâne teminatıdır. Böyle inanan mümin müvahhid, aksi, dava yoksunu belirsizi biridir! Esselamu aleykum.                    

İlhan ORAL

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

5 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

5 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

9 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

10 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

11 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

11 saat ago