islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4852
EURO
36,4080
ALTIN
2.960,47
BIST
9.359,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

KUR’ANSIZ HAYAT TARİHİ DE MEDENİYETLERİ DE KİRLETMİŞTİR

KUR’ANSIZ HAYAT TARİHİ DE MEDENİYETLERİ DE KİRLETMİŞTİR
6 Mart 2022 09:05
A+
A-

Kur’an ayetleri üzerinde aklederek okunduğu takdirde insanlık tarihinin kronolojik önemi yoktur. Ancak işaret buyurduğu keşfedilecek mana ve maksatların içerisinde bulunduğu zamana yönelik olarak dersler çıkarılıp yaşama adapte edildiği takdirde bireysel veya toplumsal huzurlu bir hayat ortamı elde edilmesine vesile olacaktır.

İnsanlığın yaşamı ile ilgili döngüsel süreçten ibaret olan tarihe ve yaşam standartları bakımından elde edilen imkanların toplamı diye tarif edebileceğimiz medeniyete sahip olan insanlık; yaşanılan an itibariyle dinamik olup bedensel yaşamın canlılığı süresince bulunulan zaman diliminin yaşayanı ve müessiridir.

İlahi mesajlarda anlatılan kıssalara baktığımızda tarihin kronolojik sistematiğinin önemsenmediği kanısına “ne zaman?” ve “nerede?” sorularının sorulmaması sebebiyle vardığımızı söyleyebiliriz. Yani dikkat çekilen olaylar ibret veya örnek alınması bakımından aktif yaşanılmakta olan, döngüsel sürecin içerisinde bulunulan son çağa ait zaman dilimine hitap etme maksadı taşıdığı inkar edilemez bir gerçektir.

Yaratıcımızın insanoğlundan beklentisinin ölmüş geçmişlerinden ziyade an itibariyle canlı olarak yaşanmakta olan zaman diliminde istikamet üzere olmasıdır. İstikamet üzere olmanın yegane yolu da vahiy terbiyesinden geçmiş aklın kullanılmasından geçtiğine işaret edilmektedir.

Kur’an’la inşa olunan bir hayatta dikkate alınan tarih ve medeniyet sürecinin; dede, baba ve oğulun yaşadığı aktif, dinamik üç neslin bir arada bulunduğu hayattan ibarettir. Tarihi süreç içerisinde insanlığa ait medeniyetler bu üç neslin birlikte inşa ettiği canlı, dinamik ve aktif yaşanılan zaman dilimidir. Doğal olarak bu durum insan neslinin sonraki süreçlerini de olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Kurulan medeniyetlerin tarihi ömrünün de insanlığa sağlayacağı fayda ve huzurlu bir yaşama bağlı olacağını söylemek mümkündür.

Kur’an da insanlık tarihi içerisinde yaşanmış bazı örnek hayatlara, kişilere ve mekanlara Allah’ın istediği istikametin bozulmaması adına işaret levhaları olarak önem atfedilmektedir. Bu önemin derecesi ve dozu asla ilahlık seviyesinde ve özelliklerinin yüklendiği kutsallık olmamalıdır. İnsanoğlunun dinamik yaşamsal süreçten ibaret olan üç nesille sınırlı tezahür eden süreçte ki kurduğu medeniyetin imkanları ve özellikleri hangi değer ve kıymette olursa olsun kutsallık atfedilmesi gereken tek şeyin zatı ve makamı insan idrakinin dışında ancak eserlerinden iz sürerek bilinecek olan Allah’tır. İlah tasavvuruna yanlış mana ve kavramlar yüklenilerek kurulan medeniyetler nihayetinde insanlığa mutluluk getirememiştir. Hatta sonları felaket ve helak ile neticelendiği tarihin şahitliğinde bilinmektedir. İnsanlık tarihinde ki bu savrulmaların başlıca nedeni kul olarak insanoğlunun dostluk kurduğu şeytani fısıltıların yalanlarına inanarak Allah’ın had ve sınırlarıı aşmaya kalkışmasından dolayı istikameti bozulmuştur. Varoluş gayemizin esasından uzaklaşmış, şekil ve ritüellerin cazibesine kapılarak bozulan istikametin neticesinde kurulan Allahsız ve Kur’ansız medeniyetler insanlığın çoğunluğunu maalesef sapıklığa sevk etmiştir.

Kur’anın tarih ve medeniyet tasavvurunu irdelememiz ve örneklendirmemiz gerekirse ilahi mesajlarda insanlığın ilk atası Adem’den bahsederken Onun şekli-şimali, boyu-posu , yaşadığı adresi, yediği hangi meyve ağacı, fakir mi zengin mi oluşundan hiç bahsetmez. Halbuki insanoğlunun an itibariyle yaşadığı hayatta bu hususlar Kur’an’ın aksine insanoğlunun yaşamı süresince kendisi ve çevresi için önem arz etmiştir. Kur’an’ın tasvip etmediği önemsenen bu özelliklerden kaynaklı hal ve hareketler, inşa edilen medeniyetlere de yansımıştır. Bu hal ve hareketlerdir ki insanlar arası düşmanlığı ve kindarlığı tarihsel sürecin parçası haline getirmiştir. Nesiller boyunca sürdürmenin neticesi olarak da insanlığın Murad-ı İlahiyeyi anlamaktan uzak bir tasavvur kurgulamasına sebep olmuştur. Bu yönde tezahür eden medeniyetler de insanlığa fayda ve mutluluk sağlamamış tarihin çöplüğünde kaybolup gitmiştir.

Kur’an da ilk insanla ilgili anlatılanların sadece Adem atamızın şahsına münhasır olmayıp insanlık var olduğu müddetçe aktif yaşamın içerisinde bulunan herkesin karşılaşabileceği mana ve maksadı aynı, şekilsel ortamı ve olayları farklı olarak tezahür edeceğine dikkat çekmektedir. İnsanlık var olduğu müddetçe ilk atası Adem kıssasından uçuk kaçık hikayeler üretmekten kaçınıp Onun nasıl nefsine yenildiği, şeytani iç fısıltılarının ölümsüzleşme sevdasına kapılarak Allah’a ait alana müdahil olma çabasıyla hataya düşmesinden alınacak ibretin insanlık yaşadıkça her zaman yaşanabileceğinin örneklemesi olarak algılanmalıdır. Daha ilk atamızda tecrübe edilen bu hususun tekrar yaşanmaması için insanlığın her daim uyanık ve tedbirli olması amaçlanmaktadır. Asla nostalji olsun diye hatırlatılan bir hikaye olarak ilahi metinlerde yer aldığı söylenemez. Atamız Ademin düştüğü hatadan pişmanlık duyup ‘adam’ olma yönünü örnek alıp yaşantılarına yansıtan nesiller Allah katında ahiret sınavını kazanan dünyada da huzur ve fayda veren medeniyetlerin kurulmasına vesile olmuştur.

Kur’an’da geçen kıssalar hususunda tarihte geçmiş sıradan, zamanımızla ilgisi bulunmayan hikayeler olarak algılamak son derece yanlıştır. Kur’an’da ki bu anlatıların insan neslinin yeryüzü hakimiyetinde ve medeniyet kurmasında yol gösterici özelliği bulunmaktadır. Allahın vahyi olan Kur’anı sürekli düşünerek okumamızın tavsiye edilmesinin altında yatan nedenin bu özelliğe sahip olmasından dolayıdır.

İlk atamızda gördüğümüz haddi olmadığı halde verilen yetkilerin sınırlarını zorlamak suretiyle bu dünya da ölümsüzlük sevdasına kapılmanın aradan binlerce yıl geçmesine rağmen hala aynı hataların günümüzde de tekrar edilmesi dikkat çekicidir. Günümüz küresel zenginlerinin de atamız Adem gibi bu dünya da ölümsüzlük elde etme peşine düştükleri herkesce malum bir gerçektir. Adem atamız gibi Allah’ın insanoğlu için koyduğu sınırları zorlamak suretiyle düştüğü hatadan vazgeçip pişmanlık duyanların istikametinin düzeleceği aksine ısrar edenlerin ise ilahi gazaba uğrayıp tufanlarla yok olacağı tecrübe edilmiş tarihi bir gerçektir.

Yine insanlık tarihinin medeniyet serüveninde bir çok anlatımlarda olduğu gibi meleklerin Ademe secde etmeleri hakkında ki mesajın sadece bir ritüelden ibaretmiş gibi algılanması hatasıdır. Kur’an da bahse konu insanoğlunun ilk atası olan Adem’e secde emrinin Allah’ın huzurunda ibadet amaçlı yaptığımız secdeye benzer bir hareket olmadığı söz konusu bu emrin yeryüzünde Allah’ın koyduğu tabiat kanunları çerçevesinde medeniyet inşa etme hususunda yetkilendirmesi şeklinde anlamlandırmanın insan fıtratına ve Allah’ın ilahlığına daha uygun olacağı gibi kurulan ve kurulacak medeniyetlerin istikameti bozuk Allahsız ve ahlaksız olmasını engellemek içindir.

Müslümanların Kur’an’ın anlatımlarını geçmiş zamanda yaşanmış bir hikaye mantığıyla okuyarak değil ömrü boyunca yaşadığı hayatla irtibatlandırmak suretiyle okuyacak olursa kişinin inşa edeceği kendi hayatı ve mensubu bulunduğu toplumun inşaa edecekleri medeniyetin yeryüzüne huzur getireceği kesindir. Yeter ki imkan ve güce ulaştıktan sonra şeytani iç fısıltılarına kanıp kendi heva ve hevesleri doğrultusunda bir yaşam biçimine dönüştürmesin.

FEHMİ YAĞLI 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.