Kurban kelime anlamı ile yaklaşmak, yakınlaşmak anlamınadır. Peki kime ve nasıl yaklaşacağız? “ O yüce Allah’a yaklaşma sembolü olarak Allah rızası için kamu yararına kesilen canın adıdır kurban.”(Müfredat, Ragıp el-İsfahanî, terc.Yusuf Türker, s.1194)
Özellikle de Kur’an, furkan, burhan, ğufran kavramları gibi فعلان =Fu’lân vezninden gelen KURBAN, hem sürekli hem de ağzına kadar dolu dolu yakın olmayı ifade eder. Peki ağzımıza kadar can dolu, mal dolu, canan/evlat dolu da hepsini veren Allah’a biz de ne kaldı? Doğru, üstelik bize, şah damarımızdan daha yakın olan Allah’a (Kâf, 50/16) kulunun uzak olması nasıl düşünülebilir ki? Hele bir bak; şu trilyonlarca yıldız ve gezegenlere, sayısız kuş ve hayvanlara, sınırsız bulutlara ve yağmurlara, gece ve gündüze, ay ve güneşe, hele hele bize özel ve güzel bir yaşam sunan şu toprağa, havaya ve suya… Yok, yok saymaya gücüm yetmedi. “ göklerdeki ve yerdeki her bir şeyi bizim için yaratan…”(Bakara,2/29) ve de “özellikle biz insanın hizmetine sunan…”(Câsiye,45/13) O’dur O…
Anladım yâ Rab! anladım, saymaya kalksam bile ömrümün yetmeyeceğini de anladım.(Nahl,16/18)
Bunca muhteşem yaşam ortamını biz insanoğluna amade kılan yüce Yaratıcıya kurban gibi ufacık bir teşekkürü (hâşâ) çok mu göreceğiz. Üstelik lutfettiği candan ve canan’dan /evlattan da istemiyor. Ya neden istiyor? Estağfirullah Allah’ın istediği falan yok… Kul bir teşekkür sunayım deyip de yatırınca bıçak altına evladını; işte o noktada acil müdahale etti yüce yaratan; Dur,dur! kıyma can ve canan’a Ben razı oldum bir koça kurbana!
“Biz seslendik; ey İbrahim!(rüyanı yorumlayacak yerde) gördüğün şekliyle tasdik ettin (ve evladını kurban etmeye kalktın.) Biz buna razı olmadık ve fidye olarak kurban etmek üzere büyük bir koç kurban verdik. Biz hayatını iyiliğe çevirenleri, işte böyle ödüllendiririz.”(Sâffât,37/104-5)
Ne var ki insan emek verdim, para verdim, zaman ve ömür harcadım diyerek sahip olduğu dünyalıklardan bir kısmını bile; Allah’ın verince razı olacağı, hatta “Sen ver ki ihtiyaçlı kullarıma; Ben de sana kat kat vereyim!”(İbrahim, 14/7) dediği o teşekkürü o hediyeyi çok gördü maalesef. Kardeş! çok görme hediyeni, hor görme garibini! Seni de, senin elindekileri de veren Allah’tır. Vermeyi bilen Allah; almayı hiç bilmez mi?
“ان هذا لهو البلاء المبين = Gerçekten bu, apaçık ve zor bir sınavdır.(Sâffât,37/106)
Üstelik yaratan candan ve canandan/evladından değil de sadece malından istemesi, O’nun merhameti adına çok anlamlı değil mi?
1) Allah’ın istediği, “bir at, bir deve değil” ki, bir kurban, bir sembol. Senin sahip oldukların yanında “deve de kulak” diyecek kadar az bir simge. “Bu kurbanlık hayvanları, size kulluk bilinci ve fedâkârlık duygusu kazandıran, malın ve canın Allah’a ait olduğunu anlatan ilâhî sembollerden biri yaptık ki, bunda sizin için nice yararlar vardır…. onların etinden hem kendiniz yiyin, hem de gerek başkalarına el açmaktan çekinen, gerekse istemek zorunda kalan yoksullara yedirin. İşte böylece, bu kurbanlıkları sizin yararınıza sunuyoruz ki, onları emrettiğimiz amaçlar doğrultusunda kullanarak bize şükredesiniz.”(Hac,22/36)
“Evet, her kim Allah’ın şiarlarına, O’nun dininin sembolleri olan kurban, namaz, oruç, hac, zekat, Kur’an gibi ilâhî sembollere yürekten saygı gösterirse, hiç kuşkusuz bu, kalplerindeki derin ödev ve sorumluluk bilincinin ve duyarlılık melekesinin varlığından kaynaklanmaktadır.” Hac,22/32)
“Ey iman edenler! Allah’ın (kurban, Kur’an, namaz, oruç, infak …gibi) kulluk işaretlerine, sembollerine sakın ha saygısızlık yapmayın!”(Mâide, 5/2)
2) Üstelik Allah almak için değil, bilakis sana daha çok vermek için ister. Yeterki nankörlük etme
“Hani Rabbiniz şunu ilan etmişti: “Andolsun ki eğer şükreder nimetlerin hakkını verirseniz o nimetleri kesinlikle artırırım; eğer nankörlük eder, nimeti örter hapsederseniz, iyi bilin ki mahrumiyetim pek çetindir.”(İbrahim, 14/7)
3) İnsana verilen her bir şey emanettir, mülkü değildir. Üstelik o emanetin içinde, imtihan sırrı olmak üzere ihtiyaç sahiplerinin payı ve hakkı vardır. “Onların mallarında, fakir ve çaresiz kimselerin de (bilinen ve belirlenen) bir hakkı vardır.”(Meâric,70/24-5;Zâriyât,51/19) Şunu aman unutma kardeş!: “Hak yenir ama hazmedilmez!” boğaza boğum, boğum dizilir…
NURİ ÇALIŞKAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-