Kurban: Allah’a Teslimiyet ve Yakınlaşma

Önümüzdeki Pazar günü Kurban bayramını ümmet olarak hep birlikte idrak edeceğiz inşaallah. Rabbim, hacı adaylarımızın hac ibadetlerini ve hepimizin kurbanlarını şimdiden kabul buyursun.

“Biz her ümmet için bir kurban kesme ibadeti koyduk…” (Hac 22/34); “O halde, Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!” (Kevser 108/2) âyet-i kerimelerinde buyurulan talimatın bir gereği olarak, Peygamber Efendimizin (s.a) uyguladığı gibi ifa ettiğimiz kurban ibadeti, hâlisâne bir ibadettir.

“Onların ne etleri ne kanları Allah’a ulaşır, fakat O’na sadece takvânız ulaşır.” (Hac 22/37) âyetinde beyan edildiği üzere, kurban ibadetinin amacı ve hikmeti Allah’a (c.c) kurbiyet (yakınlaşma) ve takvâ (Allah’a ve kullarına karşı sorumluluk şuuru ile hareket etme, Allah’tan korkup O’na sığınarak günah ve haramlardan sakınıp korunma)dır.

O halde kurbanlarımızın, Hz. Âdem’in (a.s) iki oğlunun Allah’a sundukları “qurbân”larının kabul edileni (Maide 5/27) sınıfından olması için ihlâsı ve takvâyı kuşanmalı; Allah’ın zikri ile ürperen kalplerimize takvâyı yerleştirmeliyiz (Hac 22/32, 35). Bu duyarlığa ve adanmışlık ruhuna sahip olabilmek için de, tıpkı Efendimizin (s.a) uyguladığı gibi, yalnızca Allah rızası için kurban kesmeliyiz:

Peygamberimiz, kurban keserken: “Ben yüzümü gökleri ve yeri yaratana doğru çevirdim, Ben Allah’a şirk koşanlardan değilim.” (En’am 6/79) ve “Namazım, kurbanım/ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” “O’nun ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim.” (En’am 6/162-163)âyetlerini okumuş; sonra “Ya Rabbi, bu kurban sendendir ve senin içindir” deyip “Bismillahi Allahu ekber” ile kurbanını kesmiştir (Tâc, 207). Arefe günü sabah namazından bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar da Allahu ekber, Allahu ekber; Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber; Allahu ekber ve lillahi’l-hamd” diyerek Teşrik Tekbirleri getirmiştir.

Kurban ibadeti, Efendimizin atası Hz. İbrahim (a.s) ile oğlu İsmail’in Allah’a “teslimiyet”lerini simgeler: “…(İbrahim:) ‘Yavrucuğum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin?’ dedi. O da cevaben: ‘Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun’, dedi. Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Biz ona: ‘Ey İbrahim!’ diye seslendik. ‘Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten çok açık bir imtihandır.’ Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.” (Sâffât 37/102-107)

‘Yaklaşmak, yakınlık sağlamak, yanaşmak, takdim etmek’ manalarındaki “kurb”dan gelen “kurbân”; Allah’a yaklaşmak için sunulan herhangi bir şeydir. Kur’ân ve hadislerde kurban farklı adlarla geçer: Hedy: Hac ve umre sırasında Harem’de kesilen kurbanlık hayvanları ve Kâbe’ye hediye olmak üzere Ha­rem bölgesinde kesilen kurbanı ifade eder (Bakara 2/196; Mâide 5/2, 95, 97; Fetih 48/25). Nüsük: Kendini ibadete vermek, kurban kesmek anlamındadır (Enam 6/162; Hac 22/34-67…). Udhiyye: Allah’a yakınlaşmak için, usulüne uygun olarak kuşluk vakti (veya belli vakitte) kurban edi­len, belirli şartları taşıyan hayvan de­mektir. Nahr: Sözlükte ‘hayvanı boğazından kes­mek, boğazına vurmak, göğüs göğüse karşı olmak, karşılamak’ gibi anlamlara gelir. Dinî kavram olarak, bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup boğaz damarlarını keserek kurban edilmesini ifade eder (Kevser 108/2). Zebh: ‘Kesmek, boğazlamak’ demektir. Kurbanlık olarak kesilen hayvana “zebiha” denir; Kur’ân’da sadece kurbanlıkların değil her türlü hayvanın kesimi için kullanılır (2/49,67,71; 5/3; 14/6; 28/4…).

Özetle Allah’a kulluğu, teslimiyeti, kurbiyeti, takvâyı, arınmayı ve adanmışlığı içeren ve Allah’ın lütfettiği hayatın anlamını ve ölümün hakikatini yakinen kavramamızı sağlayan kurban ibadetimizi bu bilinç ve duyarlık içinde eda etmeyi ve bu günlerde milyonlarca hacımızın dillerinden düşürmedikleri telbiyeye eşlik ederek Allah’a râm olmayı diliyor, kurban bayramımızı tebrik ediyorum:

Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ-şerîke-leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni‘mete-leke ve’l-mülk. Lâ-şerîke-lek:Buyur ey Allah’ım, buyur (Geldim, emrine âmâdeyim)! Buyur, eşin ve ortağın yok Sen’in, buyur! Kuşkusuz hamd ve nimet de, mülk de Sen’indir. Sen’in eşin ve ortağın yoktur.

Abdullah YILDIZ

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

5 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

6 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

10 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

11 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

12 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

12 saat ago