Sevgili Peygamberimiz, kurban kesmenin Kur’ânî bir şükür yolu olduğunu pekiştirmek için, umreleri ve veda haclarında kurban kestiği gibi, Medine’ye hicretinin ikinci yılından itibaren her yıl Kurban Bayramı günlerinde kurban kesmiş ve kurban kesmenin pek hayırlı bir ibadet olduğu beyanla bu ibadete yönlendirmiş ve yüreklendirmiştir.
-Allah şanını ve bağlılarını artırsın- O, şöyle buyurur:
“İnsan, kurban bayramı günlerinde Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir amel-ibadet yapmadı (ve de yapamaz).
Kurbanlarınız, kıyâmet gününde boynuzları, tırnakları ve kılları ile (Allah’ın huzuruna) gelecek. Çok iyi biliniz ki Kurbanlarınızın kanı yere düşmeden kurban ibadetiniz Allah (katında varacağı) mekâna yükselir.”5
Allah’ın verdiği nimetlerde O’nun adını anarak ve O’nun mutlak egemenliğine imanı yineleyerek şükredici kul olmak için meşrulaştırılmış olsa da İslâm, kurban kesmeyi, namaz ve hac gibi farz bir görev kılmamıştır.
Başta Hz. Ebu Bekir ve Ömer olmak üzere, sahabilerin büyük çoğunluğu ve İslâm bilginlerinin kahir ekseriyyeti, kurban kesmeyi müekked sünnet bir amel olarak görmüşlerdir. Bir diğer ifadeyle, kurban kesilmesi büyük sevap sağlayan, fakat kesilmemesi günah doğurmayan bir amel olarak değerlendirilmiştir.6
Hanefi mezhebi müctehidlerinden İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed de bu görüştedir. Yalnızca İmam-ı Azam Ebu Hanife ve O’nun izini takip edenler, Peygamberimizin, “Kurban kesecek gücü ve imkânı olup da kesmeyenler namazgâhımıza yaklaşmasınlar.” anlamındaki hadisiyle delil getirerek, nisab ölçüsünde mali imkâna sahip olanlar için kurban kesmenin vacip bir görev olduğu ictihadında bulunmuşlardır.7
(Nisab mikdarı,aslî ihtiyaçların dışında örneğin 85 gram altın veya değeri para veya ticaret malıdır. Kurbanda nisab kırk koyun veya keçi alabilecek mikdar olarak da belirlenebilir.)
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-