islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
35,5852
EURO
36,7516
ALTIN
3.099,51
BIST
9.958,16
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
10°C
İstanbul
10°C
Çok Bulutlu
Salı Hafif Yağmurlu
11°C
Çarşamba Az Bulutlu
11°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
12°C
Cuma Hafif Yağmurlu
11°C

KÜRT PROBLEMİ MESELESİ

KÜRT PROBLEMİ MESELESİ
20 Ocak 2025 09:00
A+
A-

İnsanın doğduğu coğrafya, onun kaderidir. Hiçbir insan, doğduğu yeri tercih etme iradesine sahip değildir. Bu, Allah’ın takdiridir. Ben, “Ya Rabbi! Beni Mardin’in dağlarında dünyaya gönder!” demedim. Allah’ın takdiri üzerine orada doğdum. Rahmetli babam, 5 yaşında öksüz kalmış, 50 sene çobanlık yapmıştı. Ben gözlerimi açınca, kendimi kuzuların koyunların arasında buldum ve çoban olarak büyüdüm. Fakat çocuk yaşta, çoban olarak hayat sürdürmeyi istemiyordum. Çobanlıktan başka çıkar yol da bulamıyordum. Aklımda tek bir yol vardı. “Okusam, çobanlıktan kurtulabilirim” diye düşünüyordum. Bulunduğumuz köyde okul yoktu, başka bir köye gidip gelerek ilkokulu okudum. Ardından Mardin İmam Hatip okulundan ve İzmir Yüksek İslam Enstitüsünden mezun oldum. Önce bir süre Diyanet İşleri Başkanlığında, ardından İzmir İlahiyat ile Diyarbakır İlahiyat Fakültelerinde öğretim elemanı olarak 45 seneyi aşkın bir süre görev yaptım.

İlkokula başladığımdan itibaren Kürtçe konuşmaktan dolayı dayak yedim, hakaret gördüm, azarlandım, dışlandım ve çok kere mağdur edildim. Fakat her zaman için, kan kanla temizlenmez, kan su ile temizlenir düşüncesiyle hareket ettim. Bana zararlı olanlara dahi asla zararlı olmadım, herkesi Allah’a havale ettim. Çok kişinin Allah tarafından tokat yediğine şahit oldum. Biz dürüst olalım, Allah bize yeter.

Şimdi sık sık “Kürt Problemi” konuşulmaktadır. Ben çocukluğumdan itibaren Kur’an ve sünneti ölçü aldım, çok şükür milim kadar sapmadan ona göre hareket ettim. Kur’an ve sünnet açısından olaya baktığınız zaman, Kürt problemi, Türk problemi, Arap problemi veya Müslüman gayrı Müslim problemi diye bir şey yoktur. Çünkü Kur’an’ın başında Allah’ın “Rabbülalemin” yani tüm âlemlerin Rabbi olduğu vurgulanmaktadır. Ona göre Allah, tüm insanların Rabbidir. Rahman ve Rahim isimlerini taşıyan Yüce Allah, herkese eşit şekilde tabii/insani haklar tanır, herkese eşit düzeyde adalet ister. Kur’an’ın çok yerinde buna işaret etmektedir. Allah’ın iradesi her şeyin üstündedir. O, her insana irade hürriyetini tanımıştır. İnsanları inançları ve ibadetleri açısından sorgulayacak olan, yine Allah’tır.

Hz. Muhammed (sav.), “Sizden biri, kendi şahsı için istediğini kardeşi için istemedikçe, iman etmiş olamaz”[1] ve “Kendi nefsin için arzu ettiğin şeyleri, insanlar için istemedikçe, Müslüman olamazsın!”[2] demiştir. Kur’an’ın çeşitli ayetlerinde ve Hz. Muhammed’in (sav.) bu gibi hadislerinde haber verildiği gibi, Allah tüm insanların Rabbidir. Her konuda kendimize tanıdığımız hak, hukuk ve adaleti, herkes için eşit bir şekilde kabul etmemiz gerekir. Kur’an’da ve hadislerde haber verildiğine göre, kendi malına, canına, nesline/namusuna, dinine, diline, kültürüne, fikir ve düşüncesine, iradesine, siyasi temsiliyetine, kısacası maddi ve manevi tüm değerlerine tanıdığı hak, hukuk ve hürriyeti herkese, tüm insanlara eşit düzeyde tanımayan kişilerin ne iman ne de İslam’la hiçbir ilgi ve alakaları yoktur. Kim olursa olsun, bu ilkelere riayet etmeyen, bu hak ve hukuku herkes için eşit düzeyde tanımayan insanları Müslüman kabul etmek için ya kafası çalışmayan bir geri zekâlı veya üç kuruşa satılan menfaatperest şahsiyet fukarası bir tırşıkçı olmak gerekir. Yanlış anlaşılmasın. Ben ne kadar İlahiyatçı, Diyanetçi, akademisyen, ibadet ehli, takva sahibi, şeyh, imam, muttaki vesaire geçinsem dahi, bu ölçüler dâhilinde insanların haklarına uygun hareket etmezsem, İslam ve iman ile ilgi ve alakam olmaz. Böyle bir durumda din adına bana tabi olanlar, sürüden başka bir şey değildirler.

SONUÇ

İslam âleminde, Müslüman geçinenler bu ilkelere uygun hareket etmezlerse, maddi veya manevi menfaatlerini, kendi egemenliklerini Allah’ın iradesinin önünde tutmaya devam ederlerse, şirk içerisinde bocalamaya devam edeceklerdir ve bir buçuk iki milyar Müslüman, birkaç milyon Yahudi’nin karşısında perişanlığı yaşamaya devam edeceklerdir. Kur’an ve sünnetin ilkelerine uygun hareket ederlerse, Allah onları yeryüzüne egemen kılacaktır. İnsanları problem olarak göstermemeliyiz. Beynimizdeki, inancımızdaki problemi gidermeliyiz.

Herkese selam, saygı ve hürmetler.

NURETTİN TURGAY 

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

[1] Müslim, İman, 71, 72; Buhari, İman, 7; Tirmizi, Kıyame, 59; Nesai, İman, 19,33; İbn Mace, Mukaddime, 9; Darımi, Rikak, 29; İbn Hanbel, III, 176, 177.

[2] Tirmizi, Zühd, 2; İbn Mace, Zühd, 24; İbn Hanbel, II,310; III, 473; IV, 70,77.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.