Kurye Cinayeti ve Hakem Dövülmesinin Türkiye’ye Bedeli….
Kurye Yunus Emre Göçer’in hayatına mal olan cinayet gibi kazanın ardından zanlı Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud, Türk adaletinden kaçmayı ve kurtulmayı başardı.
Olayların bu şekilde bir hal alması öfkeye ve adalete olan inançsızlığı körüklemek için yeterli değilmiş gibi, bu suçlunun kaçmasına adeta dolaylı fırsat tanıyan bürokrasideki hantallığın olması da adalet arayan mağdur ailenin yarasına tuz biber ekiyor. Kurbanın gözü yaşlı eşi, dul kalmanın yıkıcı gerçekliği ve iki yetim çocuğu tek başına büyütmenin sıkıntısı ile boğuşmak zorunda kalırken, failin sergilediği pişmanlık ve hesap verebilirlik eksikliğine tanık olmak Türk adalet sistemi için sınıfta kaldığı kötü bir sınav olmuştur.
Bu trajedinin ortasında, kendi siyasi çıkarlarını ne pahasına olursa olsun korumaya kararlı olan sözde Müslüman görünümlü art niyetli azınlık bir grubun her alanda genişletmeye çalıştıkları köhne bir anlayışın ürünü olan durumdan vazife çıkarmak gibi bir karanlık anlayışa meylettiklerini ortaya çıktı.
O da merhumun itibarını zedelemeyi amaçlayan rahatsız edici bir kampanya başlatmak istemişlerdi. Sebebinin ise Türkiye ile Somali arasındaki hassas ilişkilerin hiçbir şekilde duygusallığa yer bırakmadan tehlikeye atılmamasını sağlamaktan başka bir şey olmadığını düşünmelerinden kaynaklanmış olabilir. Ancak bu azınlığın niyetleri samimi olmadığı aksine, hükümetin dış politikasına rağmen, bireysel şahsi siyasi çıkarları uğruna böylesine bariz bir manipülasyonla devlete ve adalete olan güvenin zedelenmesine sebep olmaları gerçekten üzücüdür. Ancak ortaya çıkan kamera görüntüleri ise yüzlerine inen tokat gibi olsa da bu hedeflerine ulaşmış gibi görünüyorlar.
Bu arada, kederli dul eş ise akıl almaz kaybıyla yüzleşmeye çalışırken, kendisini büyük bir sorunun yükü altında buldu. İki yetim çocuğuyla ne yapacaktır? Kocasının trajik bir şekilde kendisinden alınması ve katilinin hiçbir sonuçla karşılaşmadan kaçması, onu çaresiz ve bunalmış ve devlete karşıda güvensizlik hissettirdi haliyle.
Bu olumsuz gelişme siyasi çalkantıların ve artan baskıların yaşandığı bir dönemde hükümet kendisini bir başka zorluk içinde buldu haliyle. Ardından Ankara Gücü Spor Kulübünün başkanından gelen hakeme yönelik saldırı ardından tutuklanması ve hapse atılması ise cinayet gibi kurye kazasını gölgede kaldı. Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlunun gizemli bir şekilde kaçması bir anda önemsiz hale geldi.
Günümüzün sözde İslamcı camiası bir zamanlar ülke rejiminin “ABD askerlerinin suç işleme özgürlüğünü” hararetle destekleyerek Batı’ya hizmet ettiği iddiasıyla kınayıcılık yapıyorlardı. Ancak Somali Cumhurbaşkanın oğlunun ölümle sonuçlanan eylemde bulunduğunda, bir zamanlar sesi çok çıkan bu topluluğun üzerine sağır edici ve ikiyüzlü bir sessizlik çöktü.
Sessizliği bir koruma eylemi olarak görüyorlarsa yanılıyorlar. Bu tavı sadece bir kendini koruma eylemi değil, aynı zamanda doğrudan olmasa da bir ihanet eylemi gibidir. Adalet ve doğruluğu savunduklarını iddia eden sözde İslami Camianın bir zamanlar değer verdikleri bu ilkeleri terk etmiş oldukları gibi bir gerçekle yüzleşilecektir.
Ortalık duruldukça ve çılgınlıklar yatıştıkça, hoşnutsuzluk fısıltıları dolaşmaya başlar. İnsanlar hükümetin taktiklerini sorgulamaya ve merak etmeye başlar. Duman ve aynalarla gizlenen gerçek, ardında sadece bir tedirginlik duygusu bırakır.
Perde arkasında ise şunlar sorulmaya devam edecektir.
– Böylesine bir suç nasıl bu kadar kolay unutulabilirdi?
– Hükümetin stratejisinin ardındaki gerçek motivasyonlar nelerdi?
– Cevaplar, siyasi manevra ve manipülasyon ve hamleler altında gömülü kalmış ve hükümet gündemi başarıyla değiştirmiş olsa da bunun bedeli ne olacak?
Karanlığın her taraftan üzerimize çöktüğü bu gibi zamanlarda, adaletsizliğe karşı birlik olunması büyük önem taşımaktadır. Kendi çıkarlarını korumak isteyen art niyetli azınlık kriptoların propaganda ve manipülasyonlarına kanılmadığı açık açık belirtilmelidir.
Motor kurye Yunus Emre Göçer’in anısı adalet istiyor ve gerçeği kendi çıkarları için çarpıtanlar tarafından lekelenmesine izin vermemeliyiz. Yas tutan dul eşi ve yetim kalan çocukları ise bu akıl almaz trajedinin üstesinden gelmeye çalışırken desteğimizi ve şefkatimizi hak etmektedir.
Acılarını susturmaya ve çaresizce ihtiyaç duydukları kapanışı onlardan esirgemeye çalışanlara karşı dayanışma içinde birlikte durulmalıdır.
İnsani ve İslami olan tam da budur.
…
Sadi ÖZGÜL
YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
MİRATHABER.COM – YOUTUBE