islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,2944
EURO
37,1215
ALTIN
3.057,09
BIST
8.945,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Çok Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
18°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Çok Bulutlu
16°C

KUTSAL GECELERDE ZAMANIN LAİKLEŞTİRİLMESİ

KUTSAL GECELERDE ZAMANIN LAİKLEŞTİRİLMESİ
19 Ocak 2024 09:00
A+
A-

KUTSAL GECELERDE ZAMANIN LAİKLEŞTİRİLMESİ

Ramazan ayına yaklaştığımız şu günlerde peş peşe kandil geceleri de gelmeye başladı. Belli aralıklarla kandil geceleri kutlanıyor. Receb’in ilk cuması: Regaib Kandili. Receb’in 27. günü: Mi’rac Kandili. Şaban’ın 15. günü: Berat Kandili.

Kandil gecelerin dini değeri konusunda vuzuha kavuşmuş bir fikir birliği yok. Medya çağının etkisiyle de birtür emr-i vakiler söz konusu. Takvimler daha önceden kandil geceleri yazıyor, günü gelince bu geceler özel yayınlarla ekranlarda kutlanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı da, söz konusu gecelere mahsus programlar düzenliyor. Demek ki devletin de pragmatik fayda temin etmesi bakımından kandil gecelerine bakışı hayırhah! Muhtemelen kandil gecelerini toplumun geniş kesimlerinin ilgili alanına çeken faktörlerden biri medya olmalı. Belki buna GSM firmalarının bu gecelerde iş hacimlerini birkaç misline arttırması faktörünü de eklemek lazım. GSM’den sonra Cuma günü kutlamaları da zirve yapmaya başladı.

1980 askeri darbesinden sonra kandil gecelerine her sene nisan ayının ortalarına denk getirilen “Kutlu Doğum Haftası” da kutlanır oldu. Kutlamaların dini ve tarihi değerine baktığımızda, bu kutlamaların yine devletin fayda mülahazalarıyla sonradan ihdas edildiğini görüyoruz.

Hz. Peygamber (s.a.) hayatta iken ve ondan sonra Dört Halife döneminde de ne kutsal ilan edilen geceler kutlanmış, ne onun doğum gününe özel bir önem atfedilmiş. İslam tarihinde Peygamber Efendimiz (s.a.)in doğum gününün kutlandığına dair herhangi bir kayıt yoktur. Kur’an-ı Kerim ve Hadis kaynaklarında da buna ilişkin herhangi bir tavsiye ve ima bulmak mümkün değildir. Böyle olmakla beraber bir dönemden sonra Mevlid kandili (Rebiülevvel’in 12. günü) diye bir gece ihdas edilmiştir. Daha sonraları buna benzer geceler kutlanmaya başlandı.

Ramazan’ın 27. gecesi: Kadir Gecesi’ni istisna etmek lazım. Zira Kur’an-ı Kerim’in bu gece indirilmeye başlanması dolayısıyla gecenin “Bin aydan hayırlı olduğu” Kadir Suresi’nde sarahaten belirtilmektedir (97/1-3). Berat gecesiyle ilgili de metin kritiği yapılan rivayetler varsa da, bu tür bir kutlamalara yine de ilk zamanlarda rastlanamaz.

Pekiyi, diğer geceler ne zaman birer “kutsal gece” ilan edildi?

Yukarıda değinildiği üzere yakın zamandaki kutlamalardan başlamak gerekirse, Türkiye’de kutlu doğumun bir hafta boyunca kutlanmaya başlanmasının tarihi yenidir. İlk defa 1989 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı böyle bir kutlamaya karar verdi. Ki bunun 10 sene önce (1989) gerçekleşen İran İslam Devrimi’yle bir ilgisi vardı. Zira Devrim’den sonra İran, Peygamber Efendimiz (s.a.)’i tebcil eden etkinlikler ve Kudüs Haftası kutlamaları yapmaya başlayınca Türkiyede Kutlu Doğum Haftası düzenlemeye başladı. Esasında Müslümanların sahih tarih geleneğinde ne Hz. Peygamber’in ne sahabe veya sıradan bir Müslümanın doğum günü kutlanmış değildir. Bu da bize Hz. İsa’nın doğumu ve sonraları artık batı dünyasının dünyaya empoze ettiği bir bid’at olarak geldi. Kültürel müstaz’af Müslümanların hayatına girmiş oldu. Piyasa kapitalizmi, “sevgililer günü, anneler, günü babalar günü” vs. günleri vesile ederek elden gelince tüketimi tahrik etmektedir. Artık bu günler seküler kutsallıklar kazanmış mahiyetleriyle kimsenin dışında kalmaya göze alamadığı zorunlu kutlamalar halini almış bulunuyor.

Daha uzak bir tarihe baktığımızda farklı bir manzarayla karşılaşıyoruz:

Araştırmalar, kandil gecelerinin sonraki dönemlerde ihdas edildiğini ortaya koyuyor. Miladi IX. (H. III) yüzyılda yaşayan Fakihi, Mekke’de halkın Berat Gecesini Mescid-i Haram’da namaz kılmak, Ka’be’yi tavaf etmek ve Kur’an okumak suretiyle ihya ettiğini söyler. XI. yüzyıldan itibaren Şam’da Emeviler Camii’nde Berat gecesinde kandiller yakılmış, “bid’at” nitelendirilmesine rağmen bu adet devam ettirilmiştir. İbn Kesir, “Halka Berat gecesinde ilk tatlı dağıtan kişi Selçuklu veziri Fahrulmülk’tür” der. Osmanlılar’da II. Selim döneminde (1566-1574), camiler aydınlatılıp minarelerde kandiller yakıldığı için bu gecelere (Mevlid, Regaib, Mi’rac, Berat, Kadir) “Kandil geceleri” denilmiştir. (Nebi Bozkurt, Kandil Md.; Halit Ünal, Berat Gecesi Md. DİA. Musab Seyithan, Kandil Gecelerinin Tarihi Serüveni, Mirat Haber, 16 Ocak 2024).

Bazı bilginlerin muhtemelen iyi niyetle zamanlarına ait bir maslahat gözeterek, ancak yeterince tahkik etmeden adına “kandil geceleri” denen gün ve gecelerle ilgili söyledikleri muhakkik alimler tarafından eleştirilmiştir. Mesela İmam Gazali’nin “İhyau Ulumu’d-Din” adlı değerli eserine aldığı rivayet ve nakiller bu türdendir. Gazali’nin “Bu gece her rekatta Fatiha’dan sonra 11 ihlas okunmak suretiyle kılınacak yüz rekat veya her rekatında Fatiha’dan sonra 100 ihlas okunan 10 rekat namazın çok sevap olduğuna dair naklettiği rivayet” (İhya, I, 555 vd.) Zeynuddin el Iraki ve İmam Nevevi gibi alimler tarafından uydurma olarak nitelendirilmiştir. Mevzu hadisler konusunda çalışması olan Aliyyu’l-Kari de, bu rivayetin uydurma olduğunu belirttikten sonra, Berat Gecesi namazının miladi 1010 (H. 400) yılından sonra Kudüs’te ortaya çıktığını söylemektedir.

Genel olarak, İmam Gazali kelam, fıkıh ve tasavvuf-hatta felsefe- konularında hayli yetkin bir alim olmakla beraber, hadis konularında zayıf olduğu bilinen bir gerçektir.

Muhalled eseri İhya’nın modern zamanlarda tahkikli baskısını yapan Süleyman Dünya, Gazali’nin kitabına aldığı hadislerin dikkatli bir kritiğini yapmıştır. Mevzu veya zayıf olanlarını sahih olanlarından ayırmıştır, mevzu olanlar sahih olanlardan kat kat fazladır. Gazali de bunun farkında olmalı ki, rivayete göre vefat ettiğinde göğsü üzerinde Buhari’nin Sahih’i bulunuyordu. Dolayısıyla bir meselenin Gazali’nin kitabında yer almış olması, mutlak manada onun dini değerinin tam güvenirliliğinin ölçütü değildir.

Bu gecelerde namaz kılınması, Kur’n okunması, dua ile Allah’tan af ve bağışlanma istenmesi, İslami bilginin arttırılması amacıyla sohbet toplantılarının düzenlenmesi kuşkusuz güzeldir. Şaban’ın 15. gecesiyle ilgili Müslim’de yer alan Hz. Aişe’nin hadisi bu gibi tutum ve davranışları teşvik eder.

Ancak bu çerçeveyi aşan kutlama ve seremonilerin sakıncaları da yok değildir. Dinin, yılın belli başlı birkaç gecesine hasredilmesi; modern toplumdaki tüketime ve pagan seremonilere, iktidarların din politikalarına hizmet etmek üzere icad edilen günlere veya Yahudilik ve Hıristiyanlıktaki bazı gün ve özel kutlamalara nazire olsun diye İslam’da olmayan adetlerin ihdas edilmesi; dinin bu gecelerde şekliden ibaret ritüellere dönüştürülmesi sağlıklı bir tutum değildir. Bazı zamanlara, gün ve gecelere Kur’an’ın ve Hz. Peygamber (s.a)’in atfetmediği kutsallıklar atfetmek de dinin tasvip ettiği bir usul ve tutum değildir. Hatta dikkatlice bakıldığında “ibadetlerde bid’at“ ihdas etmektir. Siyasi, ekonomik, idari ve başka alanlarda yabancı kültürlerden, farklı dini tecrübelerden „“ma’ruf“ olan unsurların alınıp genel İslami akide ve hayat tarzı içine dahil edilmesi meşrudur; bu karakterdeki iktibaslar bid’at değil, tearuf ve muarafedir. Bid’at ibadetler söz konusu olduğunda ona karşı fazlasıyla hassas olmak gerekir. Resülullah (s.a.) bize ibadet şekillerini nasıl öğretmişse, ne eksik ne fazla öyle alıp eda etmeliyiz.

Başka bir açıdan kutsal gecelerin ihdası ve bu gecelere özel bir önem atfedilmesinin küresel ölçekte yaşamakta olduğumuz krizle de yakın bağlantısı var.

Özellikle modern kent hayatında, nüfusları on milyonu aşan devasa metropollerde “birey” durumuna indirgenmiş insan varlıktaki merkezle bağlarını koparmış, referans noktalarını kaybetmiş. kıblesini şaşırmış bulunmaktadır. Sekülerlikle varlık, dünya ve hayatın çeşitli biçimleri kutsaldan arındırılmış, insanın anlam dünyası yol gösterici bir haritadan yoksun bırakılmıştır. Her şeyin maddileşip dünyevileştiği, kültürün eğlence, tüketim ve bedeni hazlara, iffetle denetlenmeyen iştaha ve iştaha indirgendiği bir dünyada insan kutsalı arıyor, kendine varlıkta ruhunu irtibatlandıracağı bir referans noktası, hakiki, sahici bir anlam çerçevesi istiyor.

Tabiat boşluk kabul etmez, bir şeyin sahihi yoksa, yerini sahtesi alır. Anlam ve amaç arayışı ihtiyacını sahici yollar ve araçlarla karşılamak gerekir. İyi niyetle vuku bulacak bir sapma dinin içeriden tahrif edilmesine sebep olabilir. Bu konuda dikkatli olmakta yarar var. Ayrıca bu kutlamalar bizi Hıristiyanlar gibi, dinimizi belli gün ve gecelere sıkıştırıp sair gün ve zamanları özgürlüğümüzü dilediğimiz gibi kullanabileceğimiz tehlikeli bir telakkiye götürmesin. Özgürlük en yüksek düzeyde ahlaki sorumluluktur; liberal kapitalizmin telkin ettiği üzere nefsimizin her arzu ve hevesini tatmin etme serbestiyeti değildir. Çünkü belli günleri kutlayanlar, sanki diğer günleri serbest zaman gibi telakki edip diledikleri gibi yaşayabilecekleri hissine de kapılıyorlar. Buna zamanın laikleştirilmesi/sekülerleştirilmesi tehlikesi diyebiliriz.

Metin Göçmen

MİRATHABER.COM – YOUTUBE

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.