islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,2788
EURO
37,1165
ALTIN
3.063,75
BIST
8.945,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Az Bulutlu
18°C
Cumartesi Çok Bulutlu
16°C
Pazar Hafif Yağmurlu
16°C

Kuzey Afganistan’dan Fergana’ya Yol Gider

Kuzey Afganistan’dan Fergana’ya Yol Gider
15 Nisan 2019 13:40
A+
A-

Erdoğan’ın Moskova ziyareti, zamanlaması ve yapılan açıklamalar birçok yönden önemli idi. Belli konularda karar verilmişti ve geri dönüşü yoktu. Bu ziyaret, bir kararlılık gösterisi idi aslında.

Peki kime karşı? Adres belli. ABD ve AB ülkeleri.. Peki bu kararlılık ve cesaret gösterisine ne gerek vardı? Bir yandan Brexit var, öte yandan İsrail’de seçim sonrası yeni senaryolar.. Türkiye üzerinde oynanan oyunlar var.

Bakın uyarıyorum, birileri AK Parti’yi bırakıp Erdoğan’ı hedefe oturtacaklar. Erdoğan, ailesi, Erdoğan’ın şemsiyesi altına sıkışmaya çalışan politikacı, işadamları, bürokratlar, yakın çevresini hedef alacaklar. Bu komplonun arkasında Gezi bileşenleri var. Yeni bir siyasi süreç ve yeni bir oluşum için birileri kolları sıvamış gözüküyor. Aslında bu çevrelerin hedefinde Kılıçdaroğlu da var Bahçeli de, Akşener de.. İmamoğlu sadece AK Parti’ye karşı bir siyasi aktör değil, CHP’deki yeni liderlik arayışının da aktörlerinden biri olacak.

Türkiye’ye karşı bu konuda harekete geçenlerin kim olduklarını görmek isterseniz, Libya’ya bakın, Sudan’a, İran’a bakın.

13 Nisan’da gazetelerde bir haber vardı: Rusya’nın Sibirya bölgesinde bulunan Tümen şehrinde, Rusya Ulusal Terörle Mücadele Komitesi birimleri öncülüğünde operasyon düzenlendi.

Düzenlenen operasyonda tanklar, ağır zırhlı araçlar ve çok sayıda özel operasyon elemanları ve polisler yer aldı. Gece saatlerine doğru başlayan operasyon sırasında DEAŞ militanlarının teslim olmadığı ve Rus polislerine ateş ettikleri öğrenildi. Tüm şehirde yankılanan silah sesleri 2 buçuk saatten fazla sürdü. Yaşanan çatışma sonrasında DEAŞ militanlarının etkisiz hale getirildiği açıklandı.

Daha önce şu mealde şeyler yazmıştım, hatırlarsanız: DAEŞ ikiye bölündü. Bir kolu Sina’da, ötekisi Kuzey Afganistan’da.. Kuzey Afganistan’a gönderilenler Fergana’dan Çin ve Rusya’nın içlerine doğru bir yol bulmaya çalışacaklar. Sina’ya gidenler, Kuzey Afrika ve Nil Vadisi boyunca, Mısır’dan Sudan’a doğru ilerleyecekler.

Aslından bu Türkistan’dan gelen unsurların bazıları, malum güçler tarafından Türkiye üzerinden geçirilerek Suriye’ye götürüldü. Orada eğitildiler, test edildiler ve şimdi yeni görev yerlerine doğru yola çıkartılıyorlar.. Hedef, bu unsurlar üzerinden Çin ve Rusya’yı köşeye sıkıştırmak, Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkisini bozmak, İpek yolu projesini sabote etmek ve  hedef ülkelerin eli ile bölgedeki İslami hareketleri baskılamak..

Rusya Federal Güvenlik Merkezi FSB adına Başkan Yardımcısı Sergey Smirnov mart ortasında DAEŞ ile ilgili bir açıklama yapmıştı ve  “Terör örgütü DAEŞ’in Afganistan’ın kuzeyini hilafetin yeni merkezi ilan ettiğini” duyurmuştu.

11 Eylül Amerika için jeostratejik açıdan bir milat oluşturdu. George W.Bush, Ortadoğu işgal gücünü “Mesih’in ordusu” olarak tanımlamıştı. Böylece yeni bir haçlı seferini başlatmış oldu. Bush NATO’yu haçlılar ordusuna dönüştürmek için her yolu denedi.. Yeni NATO böylece Amerika’nın “önleyici darbe doktrini”ne uygun olarak görev alanının dışında roller üstlenmeye başladı. Renkli devrimler, BOP, Arap Baharı, FETÖ, BÇG, PYD, DAEŞ bu yeni sürecin taşeron örgütleri gibi idi.

Soğuk Savaş bitti dense de başka bir şekilde devam ediyor. ABD Türkiye’yi kendi kampında tutmak ister. Onun için Türkiye’nin yönetiminde kendine yakın kişileri görmek istemekte, bu maksatla siyasete doğrudan ve dolaylı olarak müdahale etmektedir. ABD, Türkiye’nin Rusya ve Çin’le yakınlaşmasını

istememektedir.

Bundan sonra dünyada olacak olayların birçoğuna dikkatle bakıldığında, farklı coğrafyalarda meydana gelen olaylar arasında ortak bir bağ olduğu görülebilir. Assange olayı bana kalırsa kendinden ibaret bir olay değil. Zindaşti olayı da.

Siber saldırıların hedefindeki Türkiye, Almanya ve Azerbaycan’ı hedefe koyanlar kimler ve saldıran ülkeler ve saldırıya uğrayan ülkeler arasında nasıl bir ilişki olabilir aceba! Bakın ne Libya saldırısı, ne Cezayir, Sudan, Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilim, bunların hiçbiri sıradan olaylar değil.

ABD’nin bölgede İsrail ile birlikte, Suudi Arabistan ve Mısır’ın desteğinde Filistin devletinin tanınması ile başlayacak süreçte yaşanacak olaylara dikkat! Kızılca kıyamet kopacak. Bu anlamda Türkiye’nin bir an önce seçim havasından çıkıp bölgedeki muhtemel gelişmelere ve sınır güvenliğine odaklanması gerek. Kudüs meselesi, sadece bölge devletlerini değil, bütünü ile İslam dünyasını ilgilendiren bir konudur.

Son olarak İsrail’in Suriye’deki İran askeri kampına saldırısını da bir kenara not edin.. Kuveyt’in Fav adasını Çin’e kiralamasını bir kenara not edin. Görünen köyün hikayesini sorarsanız, yakın gelecekte ABD çok tehlikeli bir maceraya girecek. “Fincancı dükkanına giren fil gibi” ortalığı birbirine katacak. Bölge devletlerinin sınır, rejim ve iktidar yapılarını değiştirmeye yönelik girişimlerde bulunacak. Bu tehlikeli gidişin ayak sesleri her gün biraz daha artarken, Türkiye’nin yerel seçimler üzerine polemiklerle uğraşıyor olması gerçekten ciddi bir talihsizlik.. Hele bu sürecin daha da uzamasına yol açacak yeni bir durumun faturasının bu şartlarda daha da ağır olmasından kaygı duyarım. Bu sorumluluk aslında sadece AK Parti’ye değil, muhalefet partilerine, vakıflara, derneklere, basınımıza da düşen bir sorumluluk..

Zaten giderek daha vahim bir hal alan dünya barışına yönelik tehditler, ABD’nin muhtemel yeni bir hamlesinden sonra geri dönüşü mümkün olmayan, faturası çok ağır olacak yeni bir krizin başlamasına sebeb olabilir. Bu durum sadece bölge devletleri için değil, tüm dünya için ciddi bir ekonomik ve siyasi krize sebeb olabilir!

Sabırlı ve dikkatli olmak zorundayız. Bundan sonra her şey mümkün. Trump ve Siyonist lobi, yokuş aşağı koşar gibi gidiyor. Kim bilir belki de, bu yaptıkları ile kendi cehennemlerine kendi sırtlarında odun taşıyorlardır. Değil mi ki, “Hak şerleri hayreyler, sen sanma ki gayreyler, Arif anı seyreyler, Görelim Mevlam neyler, Neylerse güzel eyler!” Değil mi ki, “karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğumuz zamandır.”

Yeter ki biz, Allah’ın bize yardımının ulaşmasını engelleyen cahillik ve zulümden, fısk ve masiyetten nefsimizi temizleyelim. Selâm ve dua ile.

Abdurrahman DİLİPAK

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.