Zulmün bir tanımı da insanların özgürlükleri ve haklarını çiğnemektir. İnsanların can, mal ve ırz dokunulmazlığı gibi temel hakları ve özgürlüklerini çiğneme anlamına zulmü bir çok konuşmalarımız ve makalelerimizde açıklamıştık.
Burada çiğnemenin özel bir türüne yani Müslümanca yaşamak isteyen insanların Müslümanca yaşamasına engel olmak zulmüne değineceğiz. Yakın tarihimiz boyunca ülkemize egemen kadrolar, İslâm’ın yaşanması önünde büyük bir engel oluşturmuşlardır. Bir ölçüde olsun İslâmî çizgide olanlar, etkili bir makama getirilmemiştir. Son dönemde olumlu adımlar atılmakta ise de ülkemizin göz bebeği ordusunda, alkol almayan, namaz kılan ve İslâmî eserleri okuyan ve eşleri örtülü olan subaylar ordumuzdan ihraç edilmişlerdir. Daha düne kadar ordu evlerinde çocuğunun düğününe gidemeyen sakallı babalar ve tesettürlü anneler vardı.
İslâm’a göre yaşanılmasını engellemek için mesela eğitim sisteminde ciddi bir İslâmi bilgilendirme yapılmadı. Bugün de gereğince yapılmıyor. Öğretmezseniz, engel olmuş olursunuz. Onun için Rabbimiz, “Allah’ın laneti zalimler üzerinedir.” dediği âyetin devamında “Zalimler Allah’ın yolundan engelleyenlerdir” buyurur. (el-Araf 7/44-45)
Ne zalimler var. Her vesile ile İslâm’ın karşısındadırlar. Yalanlardan bıkmıyorlar, cehaletlerinden vazgeçmiyorlar.
Bunlar da, zulmün çeşitleridir. İnsanlara ve hayvanlara işkenceyi yasaklayan İslâm, insan öldürmeyi haram kılmış, bir insan öldürmeyi insanlığı öldürmek olarak nitelemiştir. Mümini öldürmeyi Cehennemlik suç/günah ilan ederken de işkence ve öldürmeye, suça birebir ceza olup af ve tazminatı da içeren Kısas uygulanmasını emir buyurmuştur.
İslâm toprak işgali zulmünü de Peygamberimizin diliyle şöylece yasaklamıştır. “Kim bir karış toprağı zimmetine geçirse, onun yedi katı kıyamet günü günü boynuna dolandırılır.”
İnsanların mallarını batıl yollarla yeme, malların değerleri ile oynama… Örneğin faiz, ekonomik entrikalar, yolsuzluklar ve kamu taşınmazlarını peşkeş çekmek de zulümdür. Kamu mallarını yağmalamak, üstelendiğin işi gereğince yapmamak, işe zamanında başlayıp bitirmemek de zulümdür.
Burada yeri gelmişken değinelim. Kısas sistemini önermedikleri için Türkiye’de ve İslâm dünyasında işlenen bütün cinayetler ve işkenceler/yaralamalarda yöneticilerin, hukukçuların, hocaların ve bütün entelektüellerin payı vardır.
Zulme Karşı Tavrımız Ne Olmalı?
Verilen örneklerden anlaşılacağı üzere kişinin başta Allah’a ortak koşmak olmak üzere İslâm Dinin inanç esaslarına ve de İslâmi emir ve yasaklara aykırılığı nefse zulümdür. Nefse yapılan zulümlerin bazılarına karşı bilgi ve bilincimizi artırarak ve tövbe edilerek mücadele edilir. Diğer insanlara ve topluma yapılan zulümlere karşı ise bazı görevler yapılır. Şimdi bu görevlerimize değinelim.
Görevimiz Zalimleri Ötekileştirme Olmalıdır
Ötekileştirilir de ne yapılır?
Zulüm nefse ise, zalim kişinin kendi nefsidir. Mazeretler üretse de kişi yaptıklarının hatalı olduğunu bilir. Yapılacak olan kişinin kendisini suçlaması ve yaptığı işlerden tövbe etmesidir. Bir diğer anlatımla İslâm’ın îman esasları ve yaşam ölçülerine dönmesidir. Aykırılıktan korunmasıdır. Buna nefse karşı cihad da denebilir. Eğer nefse zulüm başkalarına zulmü içeriyorsa tövbe edilmeli ve helallik alınmalıdır.
Allah tövbe edenlerinin nefse zulüm nitelikli günahlarını bağışlar ama başkalarının haklarına tecavüz vasıflı zulümleri bağışlamaz. O tür zulümleri hak sahipleri affedebilir. Yani insanlar birbirlerine zulmettiklerinde, “ Allahım, beni bağışla” diyerek zulmün vebalinden kurtulamazlar. Hak sahipleri bulunup helâlleşilecektir.
Hak sahipleri de haklarını almada kolaylaştırıcı olmalı, mazeretleri kabul etmelidirler. Hatta affedici, helâl edici olmalıdırlar
İmam hatip kökenli bir hâkim kardeşimiz var. Bize şöyle demişti:
Hocam yargıya intikal eden davaların dosyalarını koyacak yer bulmakta zorluk çekiyoruz. Çünkü dosya sayısı milyonlara ulaştı. Fakat davaların yüzde doksanı önemsiz. Basit bir fedakârlık yapılsa, az bir hoşgörü gösterilebilse, yargıya gelinmeyecek, ama yürekler acımasızlaşmış.
Yüce Rabbimiz zalimlerden olmayın ve zalimlere meyletmeyin yani onlara yardımcı olmayın, bilakis aleyhlerine tavır koyun, buyuruyor:
{“ Sakın ha zalimlerden olma.
“Zalimlere meyletmeyin. Meylederseniz ateş azabı size de dokunur..”} (Hûd,11/113)
Aziz Peygamberimiz de şöyle uyarıyor:
“ Hakkı örtmek isteyen zalimlere yardım eden kişi, Allah’tan ve Peygamberden uzak kalır.” (el-Camiü’s-Sağîr Meb e’ane…)
Zalimin bizim olanı yoktur. Bizim aileden, bizim partiden, bizim cemaatten, bizim üniversiteden diyerek zalime taraf olunamaz.
Zalime Karşı Nefsi Müdafaa Yapılmalı /Vuruşulmalıdır
Allah yaratırken bize can, mal, şahsiyet dokunulmazlığı vermiştir. Malınızı terk edemezsiniz. Canınızı zulme maruz bırakamazsınız. İntihar edemez, ötenazi yapamazsınız. Allah’ın verdiği temel haklar ve özgürlükler devredilemez. Kişi kendisini zulme açık hale getiremez. Mesela milletimizin kanını emen faizci zalimler ve basiretsiz politikacılara onay verilemez. Böyle bir hakkımız yok. Bir örnek verelim.
Bir zat geliyor ve Peygamberimize, “Ya Resulellah, bir adam gelir de malımı almak isterse, ne yapayım, diye soruyor ve aralarında şu diyalog geçiyor.
Bu, nefsi müdafaadır. Eğer mal ve can korunmazsa bir diğer ifadeyle ötekileştirerek zalime tavır koyulmazsa zulüm çoğalır. O zaman kendinde güç gören zalimleşmeye başlar.
Zalime tavır koyulacak ama zulmedilmeyecektir. Zulme karşı zulümle değil adaletle mücadele edilir. Yüce Rabbimiz Kur’ânde bizleri şöylece uyarır:
“…Sakın ha bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin.” (Maide 5/8)
Sınır Kısas’tır, yani suça bire bir cezadır. Uhud’da amcası Hz. Hamza’nın vücudunun parçalanmasından fevkalade üzülen Peygamberimiz, zalimleşen müşriklerin yetmişinden intikam alacağım, der. Böyle bir hakkımız olmadığı için Rabbimiz Peygamberimizi ve bizleri şöylece uyarır:
“ Eğer cezalandıracaksanız size yapılanın benzeri ile cezalandırınız. Eğer sabredebilirseniz hiç şüphesiz sabır. sabır gösterenler için pek hayırlıdır.” (Nahl,16/126)
Ali Rıza DEMİRCAN
Devam Edecek
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…