Bundan önce Lokman Suresinin bazı ayetlerini izah etmiştik. Bu yazımızda bu surenin 20-25. Ayetleri üzerinde duracağız.
أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ {20} وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ {21} وَمَن يُسْلِمْ وَجْهَهُ إِلَى اللَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى وَإِلَى اللَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ {22} وَمَن كَفَرَ فَلَا يَحْزُنكَ كُفْرُهُ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ {23} نُمَتِّعُهُمْ قَلِيلاً ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ إِلَى عَذَابٍ غَلِيظٍ {24} وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
20 – Siz, Allah’ın göklerde ve yerde olan şeyleri yararlanmanız için emrinize amade kıldığını, sizlere açık gizli/bildiğiniz bilmediğiniz nimetleri bol bol verdiğini görmüyor muşunuz? Buna rağmen bazı insanlar hiçbir bilgileri, yol göstericileri ve aydınlatıcı bir kitapları olmadığı halde Allah hakkında tartışmaktadırlar.
21 – Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız”. Diye cevap vermektedirler. Eğer şeytan onları alevli cehennem ateşine çağırıyor olsa da mı?
22 – Kim iyilik yaptığı halde Allah’a yönelirse, Kesinlikle o kopmayan bir kulpa sarılmış olur. Bütün işlerin sonu Allah’a varmaktadır.
23 –Kim inkâr ederse, sakın onun küfrü seni üzmesin. Onların dönüşü bize olacaktır. Biz, onlara yapmış olduklarını kendilerine haber vereceğiz. Muhakkak ki Allah, kalplerde olan şeyleri çok iyi bilmektedir.
24 – Biz onları kısa bir süre dünya nimetlerinden yararlandıracağız. Ondan sonra onları ağır bir azaba sürükleyeceğiz.
25 – Şayet onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?”. Diye soracak olursan, kesinlikle “Allah” diye cevap verecekler. “Öyleyse hamd/şükür Allah’ındır” de. Maalesef onların çoğu bunu bilmezler.
Yüce Allah bu ayetlerin ilkinde, “Siz, Allah’ın göklerde ve yerde olan şeyleri yararlanmanız için emrinize amade kıldığını, sizlere açık gizli/bildiğiniz bilmediğiniz nimetleri bol bol verdiğini görmüyor muşunuz?”. Diyerek insanları uyarmaktadır. Bu ve benzeri ayetlerde haber verildiği gibi Allah insanları diğer varlıklar arasında yaratmış, onlara akıl ve fikir vererek onları diğer varlıklar arasında üstün bir derecede yaratmıştır. Bunun yanında insanların doğrudan ve haktan ayrılmamaları için peygamberler göndermiş, mukaddes kitaplar indirmiştir. İnsanlar, akıllarını kullanarak çok şeyi öğrene bilirler. Bu arada ilahi vahiyden yararlanarak özellikle inanç ve ahlak açısından ondan da yararlanmalıdırlar. Eğer insanlar bu şekilde çalışırlarsa, çok şey başaracaklardır. Çünkü bu ve benzeri ayetlerde haber verildiği gibi Allah, yerde ve gökte olan tüm varlıkları insanların emrine amade kılmıştır. Allah’ın emrimize verdiği bu şeylerin birçoğunu hala bilmemekteyiz. Ona göre insan olarak dünya ve ahiret hayatlarında daha rahat, daha mutlu ve huzurlu yaşamak için, çok çok daha fazla çalışmamız gerekmektedir.
Özellikle inanmayan ve bu gerçeklerin farkında olmadan hareket eden insanlar, boş konuşmakta. Kendilerini kandırdıkları gibi başkalarını da kandırmaya çalışmaktadırlar. Bu tür insanlar, ellerinde Kur’an gibi hikmet dolu hiçbir kitap olmadığı halde bilgisizce konuşmaktadırlar. Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, boş sözlerle savunmada bulunup yanlış yollara saparlar. Bu tür insanlar dünya hayatlarını zehir ederler. Ahiret hayatından zaten haberleri yoktur.
Allah’a inanan, ilahi hikmetleri kabul eden, akıllarını bu ölçüler dâhilinde çalıştıranlar, dünya hayatında hep daha mutlu ve huzurlu yaşarlar. Ahiret hayatlarını da kurtarmış olmaktadırlar. Çünkü Allah’ın ilahi gücü onların arkasında bulunmaktadır. Gerçek anlamda Allah’a inanan, onun kelamı Kur’an-ı Kerim’i her konuda ölçü alanlar, daima muvaffak olacaklardır. Bu konuda samimi olanların inançta, ibadette, her türlü muamelede, ahlakta, siyasette, her türlü sosyal ve toplumsal muamelede ölçü olarak Kur’an’ı almalıdırlar. İnsanlar arasında şu veya bu şekilde ayırım yapanlar, adalet açısından tüm insanlara eşit muamelede bulunmayanlar, ilahi adalete uygun hareket etmeyenlerin imandan, İslam’dan ve insanlıktan bahsetmeye hakları yoktur. Bu tür insanlar ne kadar haktan yana görünseler de, onlar gerçek anlamda inanmayan, inkârcı ve ikiyüzlü münafıklardır.
İşte inanmayıp kötü davranışlarda bulunan bu tür insanlar, dünya hayatı boyunca toplumu ifsat eden birer mikrop niteliğindedirler. Her şeyi kendi menfaatleri istikametinde kullanırlar. Onlar, Allah’a inandıklarını söyledikleri halde, sosyal ve toplumsal muamelelerinde asla hak, hukuk ve adalete uygun hareket etmezler. Bu tür insanlar, dünyada da ahirette de hayır görmezler. Bu ayetlerde haber verildiği gibi onlar, bu hayatta bir nebze imkân sahibi olabilirler. Fakat her şey ondan ibaret değildir. Sonuçları hüsrandır, ahiret hayatında azaptır.
SONUÇ
Netice olarak dünya ve ahirette huzur ve saadeti yakalaya bilmek için, gerektiği gibi Allah’a inanmak ve onun ortaya koymuş olduğu ilahi ilkelere uygun hareket etmek gerekir. Gerisi boştur.
Nurettin TURGAY
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
MİRATHABER.COM – YOUTUBE
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…