Hatırlayanınız var mı bilmiyorum ama Ege’de bulunan Oniki Adalar Kanuni Sultan Süleyman Hanın elli bin şehit vererek fethettiği ve bizlere emanet olarak bıraktığı vatan topraklarıdır.
Bilmiyor musunuz?
O zaman şöyle diyelim… Mustafa Kamal’in, İsmet İnönü Başkanlığında Lozan’a gidecek olan heyete, Türkiye sahillerine yakın olan adaların, ülkemizin güvenliği açısından Türkiye bırakılmasının sağlanmasını söylediği on iki ada…
Peki birilerinin yere göğe sığdıramadığı ve başarı olarak nitelediği Lozan’da ne oldu?
Söyleyelim… Dışişleri Bakanlığına atanarak Lozan’a heyet başkanı olarak gönderilen İsmet İnönü ve yanındakiler, bu adaları Trablusgarp savaşında işgal eden İtalyanlara bırakıverdiler. Aynı babasının malını bağışlar gibi…
Lozan’a giden heyet hem hazırlıksız hem de liyakatsiz bir ekipti. Böyle bir yargıya nereden mi varıyoruz… Açıklamaya çalışalım.
Ege Adaları komisyonlarda görüşülürken, Türk danışmanlar tarafından hazırlanan Limni adası unutulmuş, bu durum karşısında Lord Curzon alaycı tavırlar takınmıştı.
“Eee ne olmuş unutulabilir yani” diyenlere, Lozan’da ikinci adam konumunda olan Rıza Nur’un hatıralarından bir paragraf ile cevap vermek ve liyakatsizliğin örneğini tescillemek isterim. Almanya’da yayınlanan hatırasına şöyle yazmış Dr. Rıza Nur:
Bunların bir kısmı Yunanlıların, bir kısmı da İtalyanların elinde… Ahali ekseriyeti Rum… Vakıa Anadolu sahilleri için kaçakçılık ve eşkıyalık, iktisadi vaziyet cihetiyle adalar mühimdirler. Hatta Anadolu’ya tecavüz için mükemmel hareket üssü olabilirler. Fakat Türkiye’de onları ne almak, ne de sonra muhafaza etmek kudreti var. Deniz aşırı muhafazalar çok büyük masraflar ister. Yalnız Çanakkale Boğazı’nın ağzını tıkayan bir iki almalıyız ve alabilirsek kâr. Öbür tarafı uğraşmaya değmez. Yunan ve ya İtalya kimin olursa olsun.. Bizde olmayınca kimin elinde olursa olsun.. Sadece buraları gayri askeri yapabilirsek yeter…
Sonra ne mi oldu?
Başta İnönü’nün ve heyetinin beceriksizliği yüzünden adalar, Lozan Antlaşmasının 15. Maddesine göre İtalya’da kaldı.
Keşke on iki adalar meselesi hakkında ki basiretsizlik bu kadarla kalsa… O zaman ki günün şartları falan deriz ama maalesef işin devamı da var…
İkinci dünya savaşı sona ererken, Almanya’nın yanında savaşan İtalya, Almanya’nın da tavsiyesiyle Türkiye’ye Oniki Adayı verme teklifinde bulunur. İtalya ve Almanya tarafından gerekli girişimler yapılır ama Ankara’nın bu konuda ki cevabı “Bir karış yer vermeyiz, bir karışta yer istemeyiz” olur. Böylece burnumuzun dibinde ki Oniki Adalar, “adalarda yaşayan Rumlar var” gerekçesini öne süren Yunanistan’a bırakılır.
Biz bu yazımızda, Lozan’ın 15. Maddesine göre Yunanistan’a bırakılan Oniki Adaları kısaca anlatmaya çalıştık.
İşin özet şu ki, sahada kazandığımız Kurtuluş Savaşının sonunda kazandığımız zaferi masada kaybettik. Kaldı ki Yunanistan’ın, savaş tazminatı olarak, zaten yıkık dökük ve harabe olan Edirne Karaağaç’ı Türkiye’ye bırakması ve bununla yetinmemiz bile, masada kaybedişimizin göstergesidir. (Lozan 54. Madde) Kaldı ki Yunanistan’ın, savaş tazminatı olarak, zaten yıkık dökük ve harabe olan Edirne Karaağaç’ı Türkiye’ye bırakması ve bununla yetinmemiz bile, masada kaybedişimizin göstergesidir. (Lozan 54. Madde)
Lozan’ı Oniki Adalar üzerinden anlatmaya çalıştık ama üzerinden tam yüz yıl geçmiş olmasına rağmen bu antlaşmayı hala başarı olarak görenlere de “Musul Kerkük” meselesini de hatırlatmakta fayda var…
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN
LOZAN MUSTAFA KEMAL İSMET İNÖNÜ ONİKİ ADA İTALYA YUNANİSTAN