Para, bulunduğu günden buyana insanları köleleştirmiştir.
Dikkat eder misiniz? Zaman zaman ‘hazine bulundu’ derler ve gerçekten de bulunur. Bulunanların tamamı da toplu olarak gelir karşınıza. Yani biriktirilmiş para, kullanılamamış, sahibini çürütmüş, ama kendisi mirasçısına da nasip olmadan gelecek nesillere hazine olarak devredilmiş.
Günümüzde de kapitalizmin azgın dişlileri arasında kimliğini ve kişiliğini kaybeden insanlar, servet hastalığı içinde çevresinde olandan bitenden haberdar değildirler.
Adamın onlarca dairesi vardır. Nihayet birisini kullanır, doymaz, hala alır. Adamın fabrikası vardır, doymaz yeni fabrika alanları alır, o da doymaz. Birkaç otomobili olan insanlar biliriz. Bu tür insanların, başkalarının haline baktıklarını düşünebilir misiniz? Ben sanmıyorum. Madalyonun bir yüzü böyledir. Öbür yüzüne gelince; İyilerimiz onur abideleridir.
Genç bir adam, lisede okuttuğum bu genç insan, tam teşkilatlı bir okul kompleksi yaptırdı. O yetmedi, bir de cami inşa etti. Şimdi ikinci cami için de arsa bakıyor. Böyleleri de var!
Bakınız 5 milyona yakın Suriyeliye bakıyoruz. Çevremde dikkat ediyorum, birçoğu ev veriyor, eşya veriyor, yiyecek veriyor, para veriyor.
Birleşmiş Milletler, Mülteciler Komiserliği Türkiye’nin bu fedakârlığına övgüler dizmiş. İşte bu övgüye sebep olan bizdeki paylaşma duygusunun dini bir vecibe olarak algılanmasından doğan erdemliliğimizdir.
Beni duygulandıran bir hatıramdır:
Bulunduğum yazlık bölgemize bir cami inşaatına başladık. Bir gün yaşlı bir hanım geldi. Halinden varlıklı olmadığı belliydi. Avucunda bir miktar para, camiye vereceğini söyledi. Aldım saydım 420 Tl. ‘Hanımannem, sana bir makbuz verelim’, dedim. Kadın, ‘İstemem’, dedi ve devam etti: “Allah’a verilen paraya makbuz alınır mı evladım!” Dondum kaldım, müthiş bir irfan ve teslimiyet haliydi. Sözünü sürdürdü: “Toprak Allah’ın, yaprak Allah’ın. O veriyor biz neyiz ki, basit bir aracı olmaktan öte.” Bu defa merak ettim ve sordum:
“Bu yaprak ve toprak”, neyin nesidir?
Cevaba bakın:
“Buraya cami inşaatı başlayınca, bağımdan her sabah yaprak topladım, onu pazara götürüp sattım. Parasına elimi değmedim, yaprak mevsimi bitti, onu da getirip size veriyorum.”
Duygulandım, Rabbime şükrettim, caminin temelini atarken büyük kaygı içerisindeydim. Bu olay bana öylesine umut ve güç verdi ki, gerçekten camiyi bir iki yıl içerisinde tamamlayıp ibadete açtık.
Hırsla biriktirip ancak yemeden ölen insan da, yokluğa teyellenmiş bir ömrün içerisinde elinde olanını paylaşan insan da bizim. Türkiye bir çelişkiler yumağı, yerinizi seçerken geleceğinizi düşünün lütfen!