Bugün, tarih sahnesinde unutulmaz izler bırakan, sadece bir lider değil, aynı zamanda adaletin simgesi olarak anılan Malcolm X’i konuşmak istiyorum. Malcolm X, Amerika’nın ırk ayrımcılığına karşı verdiği mücadelede sadece bir figür değildir. Aynı zamanda İslam’ın güçlü öğretileriyle aydınlanan bir lider olarak öne çıkmıştır.
Malcolm X‘in hayatı, ırkçılık ve ayrımcılığın zorlu gerçekleriyle mücadeleyle şekillenmiştir. Genç yaşlarda suçla tanışması ve hapishane günleri, onun hayatına dair trajik başlangıcın sadece bir yansımasıydı. Ancak, hapishanede İslam’la tanışması, ona yepyeni bir perspektif kazandırdı. Ve bu dönüm noktası, Malcolm X’in ömrünü etkileyen bir değişimi başlattı.
1950’lerin Amerika’sında siyah topluluğun haklarını savunma amacıyla “İslam Ulusal Cemaati” örgütünün öncülerinden olarak öne çıktı. Ancak, Hac ibadeti sonrasındaki ziyaretinden sonra, daha geniş bir perspektife sahip oldu. Irkçılıkla mücadelesini sadece Amerika’nın sorunu olmaktan çıkararak, tüm insanlık için evrensel bir mesele haline getirdi.
Malcolm X‘in yaşamı, Amerika’daki ırk ayrımcılığına karşı verdiği mücadeledeki cesareti ve İslam’ın barış ve adalet prensiplerine olan bağlılığı ile dolu dolu bir öğüt niteliğindedir. Onun hayatı, sadece siyah topluluğunun değil, dünyada adalet ve eşitlik mücadelesi verenlere ilham kaynağı olmuştur.
Malcolm X, 1965 yılında trajik bir şekilde yaşamını kaybetti. ancak mirası hala yaşamaktadır. Bugün bile, onun adalet ve eşitlik arayışındaki duruşu, dünya genelindeki insan hakları savunucuları ve adalet mücadelesi verenler için bir rehber olmaya devam etmektedir. O, bir lider olarak değil, aynı zamanda bir İslam kahramanı olarak hatırlanacaktır. Çünkü İslam’ın öğretilerini sadece sözde değil, yaşamında pratiğe dökerek dünyaya etkili bir şekilde mesaj vermiştir.
Onun hayatı birçok insana, adalet arayışında dirençli olma, insan hakları mücadelesinde cesurca durma çağrısında bulunmaktadır. Onun izinden gitmek, sadece geçmişin bir liderini değil, aynı zamanda İslam’ın evrensel değerlerine olan bağlılığın gücünü anlamak anlamına gelir.
Malcom X, yaşadığı 39 yıllık hayatında ilginç bir portre çizmiştir. O sıradan bir insan olma özelliğini İslam’ı kabul edip Müslüman olmakla yıkmıştı. Tabiri caizse o koca yürekli bir Müslümandır.
Yaşadığı dönemde, ABD’nin zencilere uyguladığı ikinci sınıf muamelesini kabul etmemiştir. Ayrıca insanların eşit yaratıldığını ve eşit olduğu gerçeğini de İslam’ın prensiplerinde bulmuştur.
Ama Malcom X, asıl dönüşümü 1964 yılında gittiği Hacda yaşamıştır. Mekke’ye ilk adım attığında, Malcolm X’i sıradan bir Müslüman olarak tanımlamak neredeyse imkansızdı. O an, hayatında gerçek bir devrim yaşadı. “Müslümanların yıllık kongresi” olarak adlandırılabilecek bu büyük toplu ibadetin içinde, bu kutsal buluşmada, Malcolm, sınırları, ırkları, renkleri, dilleri, mezhepleri aşan bir arınma ve birleşme çabasında yeni bir başlangıç yaptı. Bu müşterek salih amel esnasında, ahdi ve kardeşliği yenileyen bu anlamlı buluşma, Malcolm’un hayatına derin bir etki bıraktı.
Malcolm X, bu dönemde insan denizinin içine girdi. Arındı, değişti, zalimlerin kurduğu barikatları ve kendi kendine ördüğü çitleri teker teker aşmaya başladı. Dünyanın dört bir yanından gelen farklı ırklardan Müslümanlarla tanıştı ve ırk ayırımına dayanmayan bir din anlayışına ulaştı. Yeni bir eşik ve taptaze bir menzil belirdi önünde.
Mekke’den Amerika’daki bir arkadaşına yazdığı mektupta, Hz. İbrahim’in, Hz. Muhammed’in ve diğer peygamberlerin mekanı olan kutsal topraklarda gördüğü kardeşlik ruhunu anlatıyor; her renkten insanın gösterdiği bu cana yakınlık karşısında büyülendiğini ifade ediyordu. Amerika’nın, ırk problemini ortadan kaldıran İslam’ı anlaması gerektiğini vurguluyordu.
Malcolm için hac hayatı, Harlem’in dayattığı yaşama biçimine tam bir tezat oluşturuyordu; adeta toplumsal bir cennette kısa bir gezinti gibi. Bu dönemde çekilen fotoğraflarda, öncekilerin aksine, yüzünde bir tebessüm hâkimdi. “Nefret ve şiddete dayanan eski fikirleri” bir kenara bırakmıştı. Kaleminden yeni tecrübelerinin, duygularının ve düşüncelerinin coşkusu akıyordu. Kendi ifadesiyle “Eskiden Elijah’ın görüşlerini papağan gibi tekrarlardım. Artık papağan kafesten kaçtı.” diyerek geçmişinin üzerine cesurca bir çizgi çekiyordu.
Malcolm X‘in Mekke’de yaşadığı bu duygusal ve zihinsel dönüşüm, sadece bir bireyin değil, tüm insanlığın birbirine kenetlenme ve adalet arayışına yönelme potansiyelini simgeliyordu.
Tarihler 21 Şubat 1965’i gösteriyordu. Malcom, New York’un Harlem semtindeki Audubon Ballroom Konferans Salonu’nda konuşma yapacaktı. Her zaman ki gibi heyecanlı bir kalabalık onu bekliyordu. Ama Malcom sahneye çıktığı anda üç kişinin silahlı saldırısına uğrayacak ve hayatını kaybedecektir.
“İnna lillhi ve inna ileyhi raciuné
“Allah rahmet eylesin”
MİRATHABER.COM
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments