Bütün varlıkların ve de malların yaratıcısı Allah’tır. Yaratıcısı O olduğu içindir ki, malların maliki/sahibi de O’dur.
Mallar üzerinde yasalar koyma hakkı da O’nundur. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, Rabbimiz malların maliki/sahibi olduğu gerçeğine sürekli olarak dikkatlerimizi çekmektedir. Ali İmran suresinin 189. ayeti bu konuda bir örneğimizdir:
“Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır (Bu mülk üzerinde tasarruf hakkı Allah’ındır.) O, her şeye planlayarak yapmaya gücü yeten Rab’dir.”
Malların sahibi Allah’tır. Biz insanların, menkul ve gayrimenkul (taşınır ve taşınmaz) mallar üzerinde Yaradan’ımızın koyduğu ölçüler içinde ve yalnızca tasarruf edebilme yani kullanma hakkımız vardır.
Bu gerçeğe de Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de defalarca işaret buyurmuştur. Bir örnek sunmamız gerekirse Rabbimiz Nûr sûresinin 33. ayetinde; “Allah’ın size verdiği maldan; Allah’ın malından verin.” şeklinde emir verir. Çünkü mallar O’nundur. Biz O’nun koyduğu ölçüler içerisinde tasarrufta bulunabiliriz.
Bu inanç, yeryüzünde peygamberlerin öncülüğünü yaptığı muhteşem bir devrimdir. Yeryüzünde bunun üstünde bir devrimin / inkılabın tasavvuru mümkün değildir.
Yeryüzündeki bütün zulümlerin kaynağında, bir diğer anlatımla bütün kavgalar ve cinayetlerin kaynağında, işgallerin ve savaşların kaynağında malların sahibi olarak Allah’ı görmemek vardır.
“Benim malım, bizim malımız, bizim toplumumuzun malı, bizim devletimizin malı” inancı tüm şerlerin ve de zulümlerin kaynağını oluşturmaktadır.
Eğer malların malikinin/sahibinin, Allah olduğu bilinseydi, mal kaynaklı zulümler, işgaller ve savaşlar olmazdı.