Put denince benim aklıma Hübel, Lat, Menat ve Uzza gelir. Birilerinin aklına da pagan Yunan’ın (hâşâ) tanrıları ve tanrıçaları olan putlar gelebilir. Bu putlara tapar insanlar pek çoktu. Taştan, madenden ve ahşaptan yapılı bu putların fiziksel varlıkları vardı. Allah’a ortak koşma somuttan soyuta değişim gösterince yeni yeni putlar türetildi.
Malum insan putunu kendi yapar kendi tapar.
Türetilen putların başında laik yaşam gibi seküler sistemler yanı sıra futbol ve marka düşkünlüğü gelmektedir. Aslında marka düşkünlüğü farklılık ve üstünlük amacıyla lüks eşya kullanma eğiliminden kaynaklanır.
Lüks Düşkünlüğü Helak Sebebi Oldu
Tarihi süreçte lüksperestlik inkârcılıkla birlikte helak sebebi olmuş bir şımarıklıktır/azgınlıktır:
“Dünyalığın getirdiği refahla şımarmış nice şehri yok ettik! İşte onların meskenleri! Onlardan sonra, azı hariç, oturanı olmadı! Vârisleri biz olduk.” (Kasas 28/58)
Yüceliği Allah’a iman ve onun yasaları çizgisinde erdemli yaşamda göremeyenler için lüks yaşamın bir tür simgesi olan marka düşkünlüğü kaçınılmazdır.
Hiç şüphemiz olmasın marka eşyaları kullanmakta yüceltici ayrıcalık görenler yarı inançlı erdemsiz insanlardır; toplumuna karşı duyarsız kişilerdir.
Lükse/Markaya Para Akıtan Ahmaklar
Bundan birkaç yıl önce İstinye parkını gezmek istedim. Gelmişken bir pardösü alayım dedim. Beymen’i işaret ettiler. Gittim, gösterilen pardösüyü beğendim. Fiyatı söylenince neredeyse küçük dilimi yutacaktım. 5500 tl yani 2500 dolar. Bu parayı verenler var mı diye sorunca, çook dediler.
Mirat haberimiz için gezindiğim sitelerde Beymen’in çanta ve ayakkabı fiyatları dikkatimi çekti. 6850 tl çanta, 5450 tl ayakkabı.
Hiç şüphe etmiyorum bu çantalar ve ayakkabıların yabancı markaları sökülüp normal mağazalarda yerli bir marka olarak satışa sunulsa onları Beymen’deki fiyatlarının onda bir fiyatıyla alan çıkmaz.
Böylesi fahiş fiyatlarla eşya alınmasının sebebi marka taparlığından başka ne olabilir? Markaları üretenler istenilen parayı verecek ahmak marka taparlar olduğunu bilirler. Asgari ücretin 1600 tl. olduğu ülkemizde bir çantaya, bir ayakkabıya asgari ücretin üç dört katı para verecekler, faiz-rüşvet ve yolsuzluk gibi topluma tecavüz nitelikli haram yollardan kazananlardır; mallarında Allah’ın fakirler için belirlediği hakları tanımayanlardır; halktan utanmaz yüzsüzlerdir, yerli üretimi önemsemezlerdir.
Muhtemelen haramzade olan bu insanların İslâm dışı yaşamına ilişkin uyarıda bulunmak görevimiz varsa da fert olarak fiilen müdahale etmek yetkimiz yoktur.
Markataparlığa Sessiz mi Kalalım
İyi de fakir halkımız arasında yabancı marka elbise ve ayakkabılarla dolaşan ve bizim verdiğimiz vergilerle lüks arabalar kullanan dindar görünümlü marka tapar çok çok üst düzey yöneticilerimize ne demeli?
-Bir şey diyemeyiz de- hadi onları geçtik, diyelim. Hele hele milyonluk arabalar kullanan ve ailesini de kullandırtan valiler ve belediye başkanlarının şımarıklığına da mı sesiz kalalım.
Biz bunun için Kur’ânî vasıfları taşıyan hakka ve halka bağlı insanları seçelim demiştik. Mesajımızı alan çıktı mı bilmiyorum ama falanca hoca filanca partiye oy vermeyecekmiş şeklinde dedikodu yapan yüzbinler çıktı.
Markataparlık Zenginlere Has da Değil
Genelde medya-sosyal medya ile özelde televizyon dizileriyle kamçıladığımız lüks tüketim, bir diğer anlatımla markaya düşkünlük sanıldığı gibi zenginlere özgü de değil. Asgari ücretle çalışırken asgari ücretle alınmayacak örneğin giysileri, telefonları ve ev eşyalarını borçlanarak alıp kullananları gördükçe hastalığın yaygınlaştığını görebiliyoruz. Zihniyet olarak çoğunluk markataparlığa hazır da maddî imkân bulamadıkları için tapınamıyorlar
İslâmî Hayata Dönmedikçe…
Gerçek farklılık ve üstünlüğün İslam iman ve yaşam kuralları çizgisinde erdemli bir hayat sürmek olduğuna inanılmadıkça markaya taparlık türü manevi hastalıklarımız giderek artacaktır, elemlerimiz ve hasretlerimiz çoğalacaktır. Ahiret sorgulaması ise ayrı ama çok çok önemli bir fasıl…Allah encamımızı hayreylesin. Sözü Rabbimize bırakalım:
“ Rahmetiyle her varlığı kuşatan Allah’ın güzel kullarından olanlar yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler ve ne zaman kötü niyetli dar kafalı kimseler, kendilerine laf atacak olsa, sadece “Selam/Barış!” derler geçerler.Onlar, gecelerini Rablerine secde ederek, O’nun huzurunda ayakta durarak geçirirler. Onlar şöylece de dua ederler. Rabbimiz! Bizi Cehennem azabından koru. Gerçekten de o cehennem, ne kötü bir yer ve ne kötü bir duraktır. Ve onlar, harcadıkları zaman, ne saçıp savururlar, ne de cimrilik yaparlar bu ikisi arasında dengeli bir yol tutarlar.” (Furkan 25/63-67)
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi