Makale

MÂÛN SURESİ

Mâûn Suresi, tertip sırasına göre Kur’an-ı Kerim’in yüz yedinci suresidir. Ayrıca tefsir kaynaklarında bu surenin nüzul sebebiyle ilgili çeşitli rivayetler yer almaktadır.[1] Her şeye rağmen unutmamak gerekir ki Kur’an-ı Kerim genel olarak inanan insanlara hitap etmektedir. Nüzul sebebi ne olursa olsun, Kur’an ayetlerinin hükmü umumidir. Âlimlerin ekseriyetinin kanaatine göre bu sure, bir bütün halinde Mekke’de nazil olmuştur. Yedi ayetten oluşan bu surenin metin ve meali şöyledir:

METİN VE MEAL

أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ {1} فَذَلِكَ الَّذِي يَدُعُّ الْيَتِيمَ {2} وَلَا يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ {3} فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ {4} الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ{5} الَّذِينَ هُمْ يُرَاؤُونَ {6} وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ {7}

Sen, dini yalanlayanı/inkâr edeni gördün mü? İşte o, yetimi itip kakan ve yoksulu doyurmayı teşvik etmeyendir. Namazlarından gafil oldukları halde namaz kılanlara veyl[2] olsun. Onlar, gösteriş yapmakta ve her türlü yardıma da engel olmaktadırlar.”[3]

TÜM MÜSLÜMANLARA, HATTA TÜM İNSALARA HİTAP

Kur’an-ı Kerim’in muhatabı, inanan her bireydir. Aslında Kur’an, tüm insanlara seslenmektedir. Ona göre burada tüm insanlara, “gördün mü?” diye seslenilmekte, bir sorudan ziyade bir hayret ve taaccüp anlamı ifade edilmektedir.[4]

Bu surede insanlar arasında sosyal adalet dengesinin kurulmasına işaret edilmektedir.    Bu surenin baş tarafındaki ayetler, yetimlere ve yardıma muhtaç olan kişilere yardımcı olmayı emrettikleri gibi, başkalarını da bu konuda gerekli görevlerini yerine getirmeleri için teşvik etmeyi emretmektedir.

Yetim ve yoksul kişiler, toplumun zayıf ve himayeye muhtaç kesimini oluşturmaktadır. Bu surenin baş tarafında bu iki sınıfın durumuna dikkat çekilmektedir. Onlara karşı gösterilen olumsuz davranışlar, bu surede kınanmakta ve bu tür davranışların Allah’ın nazarında büyük kötülüklerden olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca bu tür kötü davranışların temelinde, inanç zayıflığı yatmaktadır.[5] Aslında dini tasdik eden, inanan insanları dini yalanlayanlardan ayıran özellikler, adalet, merhamet ve insanlara iyiliktir. Bu özellikler, bu vasıflar yoksa, din de yok demektir.[6]

YOKSUL, YETİM VE MUHTAÇ KİŞİLERE YARDIM

Toplum içerisinde muhtaç olan garibanları küçümsemek, onları itip kakmak, Kur’an’ın ruhuna aykırı düşmektedir. Çünkü Kur’an, genel olarak insanlar arasında saygı ve sevginin oluşmasını hedeflemektedir. Zekât, fitre ve çeşitli sadakaların, bu konuda ciddi etkileri olmaktadır. Burada anlamları üzerinde durduğumuz ayetler, ilgiye ve yardıma muhtaç olan kişilere yardımcı olmayı emrettikleri gibi, başkalarını da bu konuda gerekli görevlerini yerine getirmeleri için teşvik etmeyi vurgulamaktadır. Bu surenin sonunda geçen “Mâûn” kelimesi, sureye isim olmuş ve Hz. Ali’nin (ö. 40/661) yaptığı yorumlara göre, zekât, farz olan sadaka, ödünç, hayır, mali yükümlülükler, yardımlaşma ve benzeri manaların tümünü kapsamaktadır.[7]Mâûn” kelimesi, insanların yararına olan her şeyi ifade etmektedir.[8] Tevhit inancına dayanan bütün dinlerin ve modern demokrasi anlayışının ideali, insanlar arasında toplumsal uzlaşı ve barışı sağlamak için, sosyal adaleti sağlamaktır.

Bu surenin ikinci bölümünü oluşturan ayetlerde ise, Allah için değil de gösteriş için ibadet eden, namazlarından gafil olan ve her türlü hayrı engelleyen insanlar kınanmaktadır. Bu surede geçen “veyl” kelimesi, cehennemde bir ateş nehri veya bir vadi, helak, yazıklar olsun, kahrolsun, bela ve benzeri itham ile bedduaları ifade etmektedir.[9]

HER ŞEY ALLAH İÇİN YAPILMALIDIR

Fatiha suresinde işaret edildiği gibi, bu surede de ibadetin, her türlü riya ve gösterişten uzak bir şekilde Allah rızası için yapılmasının gerektiği haber verilmektedir. Bunun yanı sıra bu iki surenin, bu konuda ortak mesajları bulunmaktadır. Sosyal hayatta insanlar arasında meydana gelen her türlü yardımlaşmayı kendi menfaatlerine göre yönlendiren riyakâr kişilerin kıldıkları namaz, ne yazık ki bilinçli bir şekilde kılınan ve insanı her türlü adaletsizlikten uzaklaştıran makbul bir namaz değildir. Riyakâr, bencil ve menfaatperest insanlar, genel olarak davranışlarını insanlar görsün diye ayarlamaktadırlar. Bazı riyakârlar da yapılması adet olan şeyleri, amacının dışındaki gayeler için kullanmaktadırlar. Önemli bir ibadet olan namaz, bu alanda çok kullanılmakta olduğundan dolayı olacaktır ki, Hz. Muhammed (sav.) bir hadiste bu konuda şöyle buyurmuştur: “Namazı, kendisini kötülüklerden alı koymayan bir kişinin kıldığı o namazı, onu Allah’tan uzaklaştırmanın dışında hiçbir işe yaramamaktadır.”[10]

SONUÇ

Mâûn Suresi, iki bölümden oluşmamaktadır. Birinci bölümde, yetimi itmemenin, yoksul ve muhtaç insanların doyurulmasının gerektiği anlatılmaktadır. Bu gibi sosyal görevleri yerine getirmeyenler, dine inanmayan, inkâr eden kişilerdir. Namaz ve genel olarak ibadet bilinci, insanları bu gibi konularda hassas bir hale getirmektedir. Sosyal hayatta bu gibi görevleri yerine getirmeyenler, ibadetlerinde bilinç ve şuura ermemişlerdir.

NURETTİN TURGAY 

MİRATHABER.COM – YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

 

[1] İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr fî İlmi’t-Tefsîr, VIII, 328; el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XX, 143; Bedrettin Çetiner, Esbâb-ı Nüzûl, Çağrı yayınları, İstanbul 2002, II, 972.

[2] Onlara yuh, vah, yazıklar, cehennemin en alt çukuru olsun.

[3] el-Mâûn 107/1-7.

[4] er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, XXXII, 111; eş-Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, V, 665.

[5] Muhammed et-Tahir b. Aşûr, et-Tahrir ve’t-Tenvîr, Tunus 1984, XXX, 564.

[6] Ahmet Mustafa el-Merâğî, Tefsirü’l-Merâği, Darü’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 1984, X, 250.

[7] et-Taberî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XXX, 406 vd.

[8] Ebubekir Ahmed b. Ali er-Râzî el-Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, thk. Muhammed Sadık Kamhâvî, Dâru’l-Mushaf, Kahire tsz. V, 375.

[9] İbn Manzûr, “veyele”, Lisânu’l-Arab, XI, 737 vd. (Lisânu’l-Arap’ta, “veyl” kelimesinin yer aldığı çeşitli şiirlere de yer verilmiştir.).

[10] es-Süyûtî, ed-Durru’l-Mensûr fi’t-Tefsîri bi’l-Me’sûr, Muhammed Emin Remc ve Şurekâuhu, Beyrut tsz. VI,

465; el-Münâvî, Feyzu’l-Kadîr Şerhu’l-Camii’s-Sağîr, VI, 221, hadis no: 9014; Muhammed Raşîd Rıza,

Tefsiru’l-Kur’âni’l-Hakîm, (Tefsiru’l-Menâr), Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut tsz. I, 87 vd.

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

6 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

7 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

11 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

12 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

13 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

13 saat ago