Mavi Marmara, 31 Mayıs 2010’da Gazze’ye insani yardım götürmek amacıyla yola çıkan “Gazze Özgürlük Filosu”nun önemli bir parçasıydı. “Rotamız Filistin, Yükümüz Özgürlük” sloganıyla hareket eden filo, Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkati çekmek ve bölgeye yardım ulaştırmak amacıyla yola çıktı. Yardım filosu, İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı, The European Campaign to End the Siege on Gaza, The Free Gaza Movement gibi birçok uluslararası sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle oluşturuldu.
Filoda yer alan gemilerde, yiyecek ve tekstil gibi temel ihtiyaçların yanı sıra tıbbi gereçler, inşaat malzemeleri ve teknik ekipmanlar bulunuyordu. Bu yardım malzemeleri, Gazze’de yıllardır süren ambargonun etkilerini hafifletmek amacıyla gönderiliyordu. Kampanya, dünyanın birçok yerinden binlerce sivil toplum kuruluşu ve aktivistin desteğini aldı.
Mavi Marmara, İstanbul Sarayburnu Limanı’ndan yola çıktıktan sonra Antalya Limanı’na uğradı ve burada yolcularını aldı. Filoyu oluşturan diğer gemiler de Yunanistan, ABD ve Avrupa’dan yola çıkarak Akdeniz’de buluştu. Gemiler, Gazze’ye ulaşmayı hedeflerken, İsrail tarafından sürekli tehdit ve taciz mesajlarına maruz kaldı. İsrail savaş gemileri ve helikopterleri, filoyu yakın takibe aldı ve radyo iletişimini kesmeye çalıştı.
30 Mayıs akşamı, İsrail tarafından Mavi Marmara’nın kaptanına gönderilen taciz mesajları artarak devam etti. İsrail, filoya yaklaşarak geminin rotasını değiştirmesini ve Gazze’ye yardım götürmekten vazgeçmesini talep etti. Ancak filo, Gazze’ye insani yardım götürmekte kararlıydı ve bu tehditlere rağmen yoluna devam etti.
31 Mayıs sabahı, İsrail askerleri, Mavi Marmara’ya silahlı saldırı düzenledi. Uluslararası sularda gerçekleşen bu saldırıda, İsrail askerleri gemiye zodyak botlar ve helikopterlerle çıkarma yaptı. Silahlı askerler, gemiye iner inmez ateş açmaya başladı. Saldırı sonucu 9 Türk yardım gönüllüsü hayatını kaybetti ve birçok kişi yaralandı. Saldırı esnasında gemiden yapılan televizyon yayını sayesinde dünya, İsrail’in bu vahşi saldırısına canlı tanık oldu.
Uluslararası toplum, İsrail’in bu saldırısını şiddetle kınadı. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve birçok ülke, saldırının uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtti. Ancak İsrail, saldırının meşru müdafaa olduğunu savundu ve filodaki aktivistleri terörist olarak nitelendirdi. İsrail’in bu saldırısı, dünya genelinde büyük protestolara ve tepkilere yol açtı.
Saldırı sonrası, Mavi Marmara ve filodaki diğer gemiler, İsrail donanması tarafından ele geçirildi ve Aşdod Limanı’na götürüldü. Gemide bulunanlar kelepçelenerek gözaltına alındı ve saatlerce sorgulandı. Gemideki birçok yolcu, İsrail askerlerinin kötü muamelesine maruz kaldı ve kişisel eşyalarına el konuldu.
2 Haziran’da, Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı’na götürülen aktivistler ve gazeteciler, sınır dışı edilerek ülkelerine geri gönderildi. Bu süreçte, yardım gönüllüsü Uğur Süleyman Söylemez’in saldırıda başından vurulması sonucu bitkisel hayata girmesi ve dört yıl sonra hayatını kaybetmesiyle, saldırıda ölenlerin sayısı 10’a yükseldi.
Mavi Marmara saldırısının üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen, bu katliam unutulmadı. Hayatını kaybeden Ali Haydar Bengi, Cengiz Songür, Çetin Topçuoğlu, Necdet Yıldırım, Cevdet Kılıçlar, İbrahim Bilgen, Fahri Yaldız, Furkan Doğan, Cengiz Akyüz ve Uğur Süleyman Söylemez’in isimleri, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde ve Gazze’de yapılan birçok kalıcı eserle yaşatılıyor.
Gazze’ye yönelik ambargo ve saldırılar hala devam ederken, dünya genelinde Filistin halkının yanında yer alan aktivistler ve sivil toplum kuruluşları, Gazze’nin özgürlüğü için mücadele etmeye devam ediyor. Mavi Marmara, bu mücadelenin sembolü olarak hafızalarda yerini koruyor ve Filistin halkının direnişine ilham vermeye devam ediyor.
MİRATHABER.COM